SURİYE UÇAĞIMIZI NİYE DÜŞÜRDÜ

    Suriye’nin uçağımızı düşürdüğü günden beri çeşitli yorumlar yapılıyor ancak konunun asıl maksadına kimse girmiyor. Asıl maksada değinmeden önce bir ihtimalden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Biliyorsunuz aylardır Suriye’de iç savaş var. Mevcut yönetim her ne kadar zulüm ile otoritesini devam ettirmeye çalışıyor olsa da bir yönetim boşluğu var. Kim bilir belki de üslerinin haberi bile olmadan birkaç maceracı askerin yediği bir halttır. Fakat yönetim körünü öldürmemek için kıvırıp duruyor. Az da olsa bir ihtimal.
    Eğer bahsettiğim ihtimal yoksa ve bilerek böyle bir aptallık yapıldıysa bunun en güçlü sebebi bence şu olabilir.  Suriye’nin dikta yönetimi Türkiye ile bir sürtüşme hatta bir savaş çıkartıp bu karışıklık esnasında kendi Sünni ve muhalif halkının yaşadığı yerleri tıpkı baba Esed gibi yerle bir etmek. Daha sonra da Yahudi medyanın da desteğiyle de buraları Türkiye’nin bombaladığını dünyaya yayıp bir taşla iki kuş vurmak. Böylece hem muhalifleri temizlemek ve gözdağı vermek hem de Türkiye’nin dünyada yükselen itibarını zedelemek.
    Suriye yönetimi sanki Türkiye ile bir savaşa girmenin kendilerinin binde bir bile galip gelme ihtimallerinin olmadığını bilmiyor mu? Bakın Suriye Ulusal Konseyi Üyesi Mahmut Osman ne diyor; “Türkiye'nin Suriye'ye askeri harekât yapması bir yetişkinin on yaşındaki çocuğu tokatlaması gibidir, gerek yok.” Bu bir acziyetin ifadesidir. O zaman aklımıza hemen şu atasözü gelir: “Ayranı yok içmeye, taht-ı revanla gider gezmeye!”
    Elbette bu olayın arkasında birtakım küçük-büyük hesaplar da olabilir, bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
    -PKK militanlarını kendi topraklarında konuşlandırarak uzun bir sınırımız olan burasıyla desteğini genişletmek.
    -BM ve NATO düzeyinde işbirlikçi ülkeleriyle Türkiye’yi zor durumda bırakmak ve yalnızlaştırmak.
    -İçte savaş bahanesiyle kendi halkını kenetlemek.
    -Dünya devletlerinden kimin nerede durduğunu öğrenmek, böyle bir olayda dünyanın bütün devletlerinin hemfikir olması mümkün olmadığı için bölünen bir tarafın saflarında olmasına sebep olmak.
    Evet, inşallah “Bindik bir alâmete gidiyoruz kıyamete!” sonucu gerçekleşmez. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin dediği gibi: “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.”


Yazarın Diğer Yazıları