TV Dizileri

Son günlerde “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle birlikte TV dizilerini tekrar tartışır olduk. Aslında son beş altı yıldır Türk televizyon sektörü çok önemli adımlar attı. Arap dünyasında, Türk dünyasında, Rusya, Ukrayna gibi Slav dünyasında ve Balkanlarda, hatta bazı Avrupa ülkelerinde Türk yapımı TV dizileri onların rating seviyelerini altüst ediyor. Hiç unutmam 80'li yıllarda üniversitede öğrenciyken bir pazar günü üşenmeyip televizyonun sabah açılışından itibaren gece kapanışına kadar yerli ve yabancı yapımları dakika dakika not etmiştim. Yabancı yapımların oranı %60'ın üzerindeydi. Elbette bu, vahim bir orandı. Sanki bir sömürge ülkesiydik. İşin enteresan yanı o sıralarda Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama bahanesiyle askerî darbe gerçekleştirilmişti. Yabancı TV dizi ve filmlerine hayranlıkla baktığımız zamanlardı.
TV sektörü penceresinden bakıldığında, o günlerden bugünlere gelmemiz sevindirici bir durum. Haftada 200'den fazla yerli dizinin TV kanallarında gösteriliyor olması, bu alanda binlerce insanın istihdam edilmesi demektir. Yazın Kazakistan'a gittiğimde karşılaştığım birçok insanın Türk yapımı dizilerin gelecek bölümlerinde neler olacağını sormaları beni çok şaşırtmıştı. Asıl sevindiğim konu; bu diziler sayesinde Türkiye Türkçesi o coğrafya insanının kulağına aşina olmaya başlamıştı. Hatta Başbakanımızın Körfez Arap ülkelerine bir gidişinde şeyhlerden birisi heyetten Türk yapımı bir dizinin gelecek bölümünün CD'lerini önceden kendisine göndermelerini istirham etmiş. Aynı haberde Arap kadınlarının başroldeki Türk aktöre, erkeklerinin de başroldeki Türk aktrise hayranlık duyduklarını okumuştum.
 Bütün bunlar bize gösteriyor ki, dizi deyip geçmemek lazım. Bu gibi faaliyetlerin bir misyonu olduğunu mutlaka bilmemiz gerekiyor. Amerikan dizilerinde ya da filmlerinde filmin seviyesi ne olursa olsun iki unsur mutlaka işlenir; Amerikan bayrağı ve kilise… Maalesef yurt dışında da büyük seyirci kitlesi yakalamış birçok dizimizin senaryosundan Türk insanının gerçek hayatının da böyle olduğu zannedilmektedir. Yasaların değil mafya kanunlarının geçerli olduğu, töre cinayetlerinin bütün ülkeye hükmettiği, evlerin içine ayakkabıyla girilip akşam sofrasında mutlaka rakının başköşeye konulduğu ve aile içinde gayrimeşru ilişkilerin yaşandığı sahneler hepimizin yüreğini sızlatmaktadır. Bunun yerine minarelerinden ezan sesinin yükseldiği, sofralarında yemekten sonra duaların okunduğu, evlerinde aile büyüklerine karşı hürmette kusur edilmediği ve semalarında Türk bayrağının dalgalandığı sahneler olsa daha güzel olmaz mı ?
İnşallah bundan böyle yapımcılarımız bu hassasiyeti göz önüne alarak çok daha iyi dizi ve filmler üretirler. Aksi takdirde bizler “Muhteşem Yüzyıl” gibi dizileri daha çook tartışırız!

 


Yazarın Diğer Yazıları