BATI’NIN AÇMAZI VE KURBAN

 Hayat, ana rahmine düşmekle başlayan, sonsuz bir yolculuktur.

Dünya ve ömür bu sonsuz yolculuğun tarlası, ölüm bir kavşak noktasıdır sadece.

Ölüm kavşağı, Yaratana kavuşmanın başlangıcı, O’na hesap vermeye gidiştir.

Kabulleri böyle olmayan insan, ölümü bir yok oluş olarak algılar.

Bu nedenle dünya onlar için her şeydir, çıkar ve zevklerini  tatmin edebildikleri ölçüde anlamlıdır. Seks, kumar, alkol, uyuşturucu, zevk, eğlence ve çılgınlıkta sınır tanımaması, para ve çıkarı putlaştırmaları bundandır.

Her alınan nefesin ölüme bizi bir lahza daha yaklaştırdığını anlamazlar/anlamak istemezler.

Ancak pervanelerin ateşten kaçmaları yanarak ölmelerini engellemez. Korkunun ecele faydası yoktur.

Batı’nın çıkar ve zevkleri  için kan dökmekte sınır tanımaması yeni değildir.

Tarihte gladyatörlerin birbirlerini öldürmelerini, aslanların insanları parçalamalarını zevkle izlemeleri, bunu bir eğlence aracı olarak görmeleri, Batı insanının ne kadar hastalıklı bir ruh haline sahip olduğunu gösterir.

Hayatın sonsuz bir yolculuk olduğunu inkarla başlayan, ölümden korkma, ondan kaçma sendromuna dönüşen zihni ve fikri hastalık, insanı öldürmekten zevk alan canavarlara dönüştürür.

Batı’da seri katillerin, okul katliamlarının nedeni bu hastalıklı ruh halidir.

Zevk anlık, çıkar geçicidir. Fikri temeli anlık ve geçici olanlar, onların etkisi geçtiğinde, yaşama amaç ve heyecanlarını kaybederler. Bir süre sonra çıkar ve zevkleri bu insan tipini tatmin etmez hale gelir. Çaresizlik ve çözümsüzlük girdabında psikolojik çöküş başlar. Onlar için hayat anlamsızlaşır. Çözümü, anlamsız buldukları hayatlarına son vermekte bulurlar. Her türlü refah ve imkana rağmen  intihar oranının fazla olması ölümü yok oluş olarak algılaması nedeniyle Batı’nın saplandığı bataklıktır.

Ya da gerçeklerden kaçmak için haz ve heyecan ararlar. Korku ve çaresizliklerini ötekileştirdikleri  insanlardan zarar görecekleri vehmiyle tehdit algısı olarak yansıtırlar.  Canavarlaşırlar. Saldırganlaşırlar. Öldürürler. Öldürmeyi din, etnik kimlik ve ideoloji kılıfıyla örterek kutsarlar.

Dostoyevski, Tolstoy, Bismark, Prens Charles,  Michael Jackson, Frank Ribery, Antony Queen gibi binlerce hristiyan ünlünün İslam’ı seçmelerinde hayatın sonsuz bir yolculuk olduğunu kavramalarında, bir gün onları da yakalayıverecek olan ölüm gerçeğinin yakıcı tebliği ve Batı’nın bu açmazını fark etmeleri etkili olmuştur.

Kurban yaklaşmaktır. Düşmanlık ve insan öldürmenin yerini kurbiyet  (akrabalık/yakınlık) almalıdır.

Hayvan kurban etmek, ölümle ve ölüm ötesi ebedi hayatla yüzleşmektir. 

Kurban “her nefis ölümü tadacaktır ve dönüş yalnız O’nadır” ilahi gerçeğini hatırlama pratiğidir.

Hayvan kurban etme, insanın ölümü, ahreti, dirilişi, hesap gününü hatırlama fırsatıdır.

Malımızdan, çıkarımızdan başkaları (fakirler) için vazgeçebilme fedakarlığıdır.

Bu ince davranış ve fedakarlıkla zenginle fakirin yaklaşması ve kaynaşmasıdır.

Hayvan kurban etmek, biraz önce canlı olan hayvanın, kesilmesi ile biten bir hayatın yaşamakla ölmek arasında bir an ve ince bir çizgi olduğunu kavramak, hayatla ölümün yazı ve tura gibi ayrılmaz bir bütün olduğunu yaparak yaşayarak öğrenmektir.

Hayvan kurban etmek, “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir.” emrine ram olmaktır.

 Bölgemizde ve dünyada insanları öldürme vahşetini önlemek, buna payanda olmamaktır Kurban.

 Daha da önemlisi, Kurban bu imkan ve ikramı bizlere bahşeden Allah’a itaat ve yaklaşmaktır.  

Tüm İslam Aleminin Kurban Bayramını kutlar, yakınlaşmamıza vesile olmasını temenni ve niyaz ederim.


Yazarın Diğer Yazıları