Buruk Bayram

 

 

 

Öncelikle tüm İslam aleminin Ramazan Bayramı’nı kutlar, hayırlar getirmesini temenni ederim.

Ama, oluk oluk Müslüman kanı akarken bayram kutlamayı hak ettiğimizi sorgulamak zorundayız.              

Bayram, sadece dost ve akraba ziyaretleri yapmak değildir. Bayram, “Müslümanların birlik, beraberlik ve dayanışmalarının doruğu, bayram namazı  bu birliğin ordulaşmış formu” dur.

Çatışmalar ve krizler neden hep İslam ülkelerinde? Neden bu haldeyiz?, Görevlerimiz nelerdir?, ne yapabiliriz? sorularına cevap bulmak, görevlerimizi yerine getirmek, bayramları buruk kutlamamak zorundayız.

Çünkü, dua önce gerekli çabayı göstermek (fiilli dua), sonra çabamızın başarısını Allah’tan istemekle (lafzi dua) tamam olur. Elimizi açıp Allah’a (CC) yalvarmak, kolay olanıdır. Çabalamadan Allah’tan başarı istemeye yüzümüz olur mu? “Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a yalvar” atasözü dua bütünlüğünü ne güzel özetler.

Ama, pasif Müslümanlar olarak genellikle bu çabayı gösterme işini başkalarına ihale eder, bir kurtarıcı bekleriz. Kutsal gecelerde veya bayramlarda mesajla hayır dilemek, bayrak yakmak, protesto mitingleri düzenlemek, gıyabi cenaze namazları kılmak, belki tarafımızı göstermek için gerekli, ama yeterli değildir.

İsrail’in, kendinden olmayan milletlere zulmetmesini muharref Tevrat emrediyor. İşte birkaç örnek:

“Yakalananın bedeni delik deşik edilecek, ele geçen kılıçtan geçirilecek, yavruları gözlerinin önünde parçalanacak, evleri yağmalanacak, kadınların ırzına geçilecek.” (işaya: 15-16)

Senin zürriyetin milletleri mülk edinecek.“ (İş'aya, Bab, 54:5)

Kalk ey oğullarım yeryüzüne hükmet, zira milletlerin hepsine varis olacaksın.” (Mezmur Bab, 82: 6-8)

Yahudiler bu kadar alçakça emirler veren muharref Tevrat’ı kendilerine rehber ediniyor.

Biz ise  Kur’an’ı rehber edinmek yerine, Yahudi ve Hıristiyanları dost edindik, onların öğretilerini ve sistemini aldık, kurdukları paktlara girdik, stratejik ortakları olduk.

"Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. Kim onları dost edinirse şüphe yok ki, onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri doğru yola iletmez."(Mâide-51)

Lord Gurzon İngiliz meclisinde Kur’an’ı gösterek “Biz Türklerin elinden bu kitabı aldık, artık eski güç ve şevketlerine ulaşamayacaklar…” demesi de bizi uyandırmayacak mı?

Onları dost edinince embriyosu alınmış tohum gibi şeklen var, ama öz olarak yok olduk.

Müslüman kanı akarken çaresizce, İçimiz sızlayarak izlemekten başka bir şey yapamaz hale geldik.

Kur’anı rehber edindiğini iddia edenler birbirleriyle didişen yüzlerce gruba ve cemaate ayrıldılar. Kur’an yerine  kulları, rüyaları, olağanüstü güçlerin baş aktör olduğu mitolojileri, türbe ve tekkeleri rehber edindiler.

"Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın…”(Al-i İmran 103)

Dost edindiğimiz Yahudi ve Hıristiyanlar, siyasi, ekonomik güç ve nüfuzlarıyla  Müslümanların başına halka rağmen, halkın inancına zıt kukla yöneticiler getirerek Müslümanları yönettiler. Onların zengin petrol ve maden kaynaklarını sömürdüler, sömürmeyi de sürdürüyorlar.

Allah (CC) Kur’anı insanın mutluluğu için gönderdi. Peygamberimiz de (SAV)Kur’anı hayata uyguladı.

O halde tek yapılması gereken Kur’an’ı hayatımızın merkezine koymak, “okumak, anlamak, uygulamak.”tır.  İşte o zaman Müslümanlar ezilmekten kurtulur. Tüm insanlık huzur bulur. 

Bayramları da buruk kutlamak zorunda kalmayız.

Tüm okurlarımın ve İslam aleminin Bayramı’nı kutlar, Yüce Allah’tan (CC) Filistinli kardeşlerimize dayanma gücü, tüm İslam alemine zafer ihsan etmesini niyaz eder,  yardımlarınızın artarak devamını dilerim…                                                                                                                               


Yazarın Diğer Yazıları