Mesele Vekil Olmak Değil,” Adam Olmak” Meselesidir

 

 

 

Altı-yedi yaşlarında iken oğlumu bir futbol maçına götürdüm. Götürmez olaydım.

Seyircilerin hakeme, rakip futbolculara söylediklerini tekrarlamaya terbiyem müsait değil.

Oğlum ne ailede, ne çevrede böyle küfürler duymadığı için şaşkınlıktan donakaldı. Sonra kulağıma eğildi. “Baba bu amcaların ağzı pis olmadı mı?” dedi. Kahroldum. “Evet oğlum” diyebildim.

Bir neslin ne hale getirildiğini hep birlikte hüzün ve ibretle izliyoruz. Sebep olanlara beddua ediyorum.

Güya Türkiye’de demokrasi var, seçim var, seçilmiş vekiller var, TBMM var. 

İktidar ülkeyi yönetmek, muhalefet de iktidarın yanlışlarını tenkit etmek, doğruları göstermek ve sunduğu projelerle gelecek seçimlerde iktidara talip olmak için var.

İdealize edilen, -gerçekte ise alternatifsiz dayatılan-  en iyi yönetim biçimi güya demokrasi.

Bu kavgalar, küfür ve hakaretler futbol maçında yaşansa, çocuğumuza “cahiller, aile terbiyesi almamışlar “ diyebiliriz. Ama kavgalar mecliste, kavgacılar ise milletin vekilleri (!)

Bunlar futbol maçında olsa, saha kapatma veya para cezası verirsiniz.

Ama, meclisi kapatamazsınız. Üstelik küfürbaz vekilleri de ömür boyu yüksek maaşla ödüllendirirsiniz.  

Bari televizyonlar meclis görüşmelerini yayınlarken “korku ve şiddet içeriklidir” logosu koysun.

Koysun ki ailecek yüzümüz kızarmasın ve çocuklarımızın terbiyesi bozulmasın.

Şimdi bu meclis ülkeyi dirlik ve birlik içinde yönetecek öyle mi?

Güldürmeyin beni.

“Kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş.”

Kavga eden vekiller gündemi meşgul ederken dünyada neler oluyor neler?

Dünya yeni ilmi gelişmelere ve icatlara imza atıyor, meclis kavga ile meşgul.

Dolar yükseliyor, petrol düşüyor, yeni enerji koridorları açılıyor, bizim vekiller birbirini boğazlıyor.

İslam dünyasında kan akıyor, siyasiler birbirine hakaret etmekte yarışıyor.

“Demokratik olgunluk, hoşgörü, fikre saygı” diye mangalda kül bırakmıyorlar. Ama uygulamıyorlar.

Edep, haya, haddini bilmek, samimiyet, ihlas, medeniyetimizin ve dinimizin temel kavramlarındandır.

Bunlardan nasiplenmeyenler, babanın oğluna “vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim” misali vekil de, paşa da olsalar adam olamazlar/olamıyorlar. (Sorumlu davrananları tenzih ederim.)

Paşa deyince 28 Şubat post modern darbesini hatırladım.

Ecevit “atın bu hanımı dışarı” diye nara attı. Milletin vekili Merve KAVAKÇI suçlu gibi meclisten atıldı.

Dindarlara zulümler yapıldı. Başörtü yasağı ile milyonlarca genç kızımız eğitiminden mahrum edildi. Bu zulümler bu sistemin ve o dönem ülkeyi yönetenlerin ayıbı değil mi?

Milletin tevdi ettiği vekillik gibi şerefli bir görevi ifa etmek yerine, mecliste kavga etmek hadsizliktir. Edep ve hayadan yoksunluktur. Millete ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımamaktır. Bunun vebali de büyüktür.

Allah’ın emirlerine karşı çıkanlar, dinimize, kadim medeniyetimize düşman olanlar, vekillik görevinin sorumluluğunu taşımayanlar,  tarih, millet ve Allah önünde hesap vermekten kaçamayacaklardır.

Mesele vekil veya paşa olmak değil “adam olmak veya olmamak ” meselesidir.    


Yazarın Diğer Yazıları