Seçim Ve Demokrasi… Tepe Tepe Kullanın…

 

 

 

 

Yanlış anlaşılmasın. Benim derdim bu seçim, mevcut iktidar veya muhalefet partileri değil. Gündelik politikanın toz-dumanından uzak, demokrasiyi, seçim aldatmacasını , toplumu ve insanı değerlendirmek istedim.                              

Batılı bir tarihçisi hatıratında ” 2 yıl Osmanlı medeniyetini inceledim. Sadece iki vaka-i adiyeye rastladım. Müslümanlar nezaketleri, yardımlaşmaları, adil ve şefkatli olmaları ile diğer milletlerden kolayca ayrılırdı...” diyor.                   

92 yıldır (27 yılı tek parti, 65 yılı çok parti olmak üzere) demokrasi ile yönetiliyoruz.

Bu sürede Millet kültür ve inancının şekillendirdiği insan tipinden uzaklaşmış. Zenginliğimiz, imkanlarımız artmış, ama erdem ve hoşgörü gibi temel insani duygularımızı yitirmişiz. Ötekileştirme hastalığı bünyemizi sarmış.  Boşanmalar sıradanlaşmış. On beş milyon insan şans oyunlarına (kazı kazan, toto, loto) kaderini bağlamış. Gelecekte toplumu yönetecek bazı üniversite öğrencileri ücra kampüs köşelerinde -ilim öğrenenlere yakışmayacak işler yapıyor. Gözü önünde cinayet işlenirken engellemek yerine, şahit olmamak için kaçan veya perdesini kapatan insan yetiştirmişiz. Eşini sokak ortasında gözünü kırpmadan öldüren, kurbanlarını testereyle kesen, kargoya veren insanlar türemiş. Esrarkeşler, balliciler çoğalmış. Kapkaççılık, beyaz kadın ve zehir ticareti, gasp ve hırsızlık sıradan hale gelmiş.                                         

Seçim ve demokrasi amaç değil, insanın mutluluğu için araçtır. İnsanı mutlu etmeyen her şey laf-ı güzaftır. Şapkamızı önümüze koyup nerede yanlış yaptığımızı düşünmek zorundayız.                                            

Basın-yayın kuruluşları “basın hürriyeti” kılıfıyla yayınladıkları çıplak fotoğrafı “cesur poz” olarak nitelemekte, çoğu dizide enses ve gayri ahlaki ilişkilere yer vermekte sakınca görmüyorlar. Böylece Milletin tarihi kültür ve inancını silmeyi, yerine batı kültür ve ahlakıyla şekillenen bir toplum oluşturmaya çalışıyorlar.

“Millet neden bu hale geldi?” sorusunun cevabı buradadır.

Kültür ve inancıyla tarih boyu şekillenen millet yapısı bozuluyorsa, erdem ve ahlaki değerlerimiz yıpratılıyorsa, insanımızı mutlu edemiyorsak; sadece seçim ve demokrasi var diye övünmenin anlamı var mı?

Kaldı ki; Türkiye'deki seçim ve demokrasinin dünya aktörlerinden, konjoktöründen ve global düzenden bağımsız düşünülmesi de mümkün değil.

Anayasayı -şu ana kadar- millet yapmadı. Anayasayı ve kırmızı kaplı kitabı kendini devletin asli sahipleri (beyaz) sayan seçkinci batılı aydınlar belirledi. Onlara göre üstten baktıkları, cahil ikinci sınıf (zenci) halk elbette Anayasa yapamaz (!) İhtilal komiteleri nasıl uygun görürlerse Millet öyle yönetilir.

Onlar, belirlediğimiz kurallara göre kim seçilsin? diye sorarlar. Parlemento tatmin olsun diye Millete seçtirilir. Zavallı halk “beni  seçtiklerim yönetiyor” zannı ile avunur. Hatta “ben seçtim, suç bende” diye kendini suçlar.

Parlamentonun devlet organlarından sadece birisi olduğunu Batı demokrasinin milli irade aldatmacasıyla halkı, halka rağmen yönetmek demek olduğunu bilmez.

Hatta bu aydınlar diktikleri elbise halka dar gelince “elbise mükemmel. O halde şişman olan millettir. Elbiseyi genişletmek değil, Mlletin sırtını yontmak gerekir.” Mantığındadırlar.  

Yani rayı ihtilal komiteleri döşer. Millete, bu rayda sarı  tren mi, yeşil tren mi yoksa kırmızı tren mi yolcu taşısın diye sorulur? O rayda gittikten sonra vagonun rengi farkeder mi? Fark etmiyor zaten!...

Kim seçilirse seçilsin, milletin özünden koparılması  ve toplumsal çözülme devam edecektir. 

12 haziranda bir seçim daha var.  İşte size seçim, işte size demokrasi… Tepe tepe kullanın…


Yazarın Diğer Yazıları