YENİ DÜNYA DÜZENİ KURULURKEN…

Mevcut ve en sıcak gündem, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısı.

Birçok devlet ve hükümet başkanı BM Genel Kurulu'nda hamasi söylemlerde bulundu.

Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, "dünyanın beşten büyük olduğuna, iki milyar Müslümanın BM'de temsil edilmediğine, dünyada hakça bir paylaşım olmadığına” vurgu yaptı.

BM'yi ve BM'nin bu günkü yapısını başta ABD olmak üzere, 2. Dünya Savaşı galiplerinin kurmuş olduğunu gözden kaçırıyoruz.

Tarihin her döneminde dünyada kural koyan savaşın galipleri olmuştur. Bu gerçek "demokrasi, insan hakları, özgürlük” gibi kulağa hoş gelen sloganlarla örtülmeye, yumuşatılmaya çalışılsa da günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.

ABD, "2.Dünya savaşını benim müdahalem sayesinde kazandın” edasıyla Avrupa'ya çökmüş durumda. Anlayacağınız, karşımızda yarı bağımsız bir Avrupa var. (Gariptir ki; tam üye olmak istediğimiz Avrupa budur.)

Çin, son yılların yükselen gücü olarak karşımızda. Belki bir 2.Dünya Savaşı galibi değil. Ama nüfus gücünü gelişmeye kanalize etmeyi başararak ekonomik bir güç haline gelmiş.

Üstelik Çin, ABD'nin hegemonik anlayışı yerine, 3. Dünya ülkelerine "kazan-kazan” taktiğiyle yaklaşıyor. Ezilmiş coğrafyaların gönlünü, Batının yapmadığı yolları inşa ederek almaya gayret ediyor. ABD'den daha sinsi ve kurnaz davranıyor.

Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yaptığı inanılmaz zulümler göz önüne alındığında Çin'in bu yaklaşımının samimi olmadığını, dünya hakimiyetini sağlarsa insanlığa ABD'den daha az zulüm ve gözyaşı getirmeyeceğini, en az ABD kadar acımasız olacağını bilmek için çok uzak görüşlü olmaya gerek yok.

Aslında Rusya da, 2. Dünya Savaşı'nın kazananlarından. Bu nedenle BM'de veto hakkını kapmış. Ancak ABD, "dünyanın bir efesi olur” tavrıyla Rusya'nın güçlenmesine karşı çıkıyor. Bunun için AB'yi ve NATO'yu kullanıyor.

Amerika'nın yıldızının sönüşünü, hegemonyasının da çöküşünü seyrediyoruz.

Arnold Toynbee şöyle diyor: "Yukarıya atılan taş önce zirveye ulaşır. O andan sonra düşüşü kaçınılmaz ve hızlı olur. Batı Medeniyeti de zirveden düşüşe geçmiştir.”

Batı medeniyeti düşüşe geçmiştir de, asıl mesele yerini kimin dolduracağıdır.

Türkiye, gerek İslam Coğrafyası, gerek Türk Dünyası hinterlandı, gerekse Afrika halkları başta olmak üzere mazlum milletlere umut olan söylemleriyle geleceğin yıldızı olmaya adaydır.

Ancak, egemenlerin kuyruğuna takılarak değil.

Hinterlandındaki ülkelerle iş birliği yaparak, onlara kol kanat gererek,

Yeni dünya düzeni kurulurken Türkiye, Batı'nın değirmenine su taşıyan ezberlerinden kurtulmalı, tarihi misyonu gereği Türk Dünyası'nın, İslam Coğrafyası'nın ve mazlum milletlerin liderliğine soyunmalıdır…

 


Yazarın Diğer Yazıları