ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Surname'de, bakırcıların alayı "Amed an-ı Kazganiyan" (kazancıların gelişi) başlığı altında şöyle anlatılıyor: 

 

"Andan sonra kazancılar geldiler. Herbirisi sanatında yüz ağartmış üstad geçinür ve altın işin bakır etmeyüb kızılı çıkmakdan pek sakmub nâmakul evza'dan herbiri kaçınur. Tamam cem 'iyetlerin düzüb koşmuşlar. Ve kârhanelerin araba üzerinde peyda idüb çeküçlerle is üzerine üşmüşler. Zirdesteri çeküç ile sindana değil kûh-i âhenine ursa kurs-ı hâmir-âsâ yapyassı ider. Ve gürz-i giranı başı üzere çevirse felek-i devvarın çarhına dokunub devr-i daim-âsâ ile gayr-i nihaye âram itmeyüb döne-gider. Sekiz nefer adem bir bakır kurşun üzerine gelüb bi-âram çeküç salmada hem-var olub birbirine cidden muhalefet etmez. Ve ol sekiz gürz-i giran dahi yekpâre yere urub gayri semte debretmeyüb bi'l-ittifak semt-i âhara gitmez. Gûya zemin ü zamanda altın üstüne, üstün altına döndürüb birbirin kovalayub ol bir adem yerde bu denlü titizlikle birbirine yetmez. Ve ol bakır kursu zor müştleri ile hamir-âsâ yazmak mültemesleri olmağın diledikleri gibi bir tebsi-i âbgi- ne-kâr gibi göz kızgını ile muradları olan üsluba koyarlar Ve ocakların mihrab-ı maksud edinüb Allahü ekber sekiz nefer cemaat iftitah ve rükû babında birbirine uyarlar. Ol sekiz amud-i giran baksan cidden hevadan eksilmez. Ve yine sindana nazar itsen sekizi dahi kat'a ol dokunan tebsiden kesilmez. 

 

Andan sonra çün ol tebsinin işi bitdi ve olmaksud ve meram hemvare nihayete yetdi. Badehu aralarından bir üstadı ve ol demürden pek ağır sanatın mahareti mu'tadı ol mahalde dik dururken yaturdular. ve göğsüne dağ taş götürmez bir sindan-i giram yerleştürdiler. Badehu ol sabıku'l-beyan sekiz nefer-i zir dest ve ol berk ağır sanatda her biri kazan kaynadub başka ocağ işletrneğe el alan ber-dest göğsü üzerinde kezalik bir zibâ tebsi işlediler. Çarkdan çıkmış gibi herbiri hemvar ve herkes ta'accüb ve hayrete vaub .Sen sakla, bekle yâ Settar! Virdin tekrar tezkâr ederlerdi. İnsaf, cam beklene ki bu denlü gürz-i giram kirpüğüni salındurmayub ol mezahime ile olan zahimleri aynına almadı. Ve kurs-i bakır sinesinde hamire dönüb tunçdan pek göğsüne bunca şiddet-i zahm ile zerre denlü eser kalmadı. Tebsi ne denlü hahendil ise sinesine tennûr-âsâ özi köyünüb benzi kızarub dudağın kısdı. Ve çeküçler sergerdan olub her koldan birbirine yeksere yan basdı. 

Ve yine anların ardınca bir kapaklı tencere ve tas getüdiler. İkisi dahi devr-i daim ile devranda ve gümüşlü yaldızlu iri çeküçleri bir piş-tahtanın üzerinde dike-koyub zirdesteri durmadan gürz-i giranların salub seyranda bakır telden kanatları örülmüş iki baykuşun getürdiler. Anlar dahi durmadan devretmede. Ve bâ ü perlerin gâhi yayub ve gâhi cevanib-i erbaaya hücum idüb kast-ı tayr itmede. dahi ardlarınca tüfenkleri serapa yaldızlu ziberdest çar-ebnı civanları simin ü zerrin kılınçları miranlarına bend eylemişler. Ve dahi ardlarında bi-nihaye dilberleri cümleten altun gümüş cübbeler giyüb yaldızlu miğferleri başdan ol nâzik boyunlarına bir büyük kayd eylenişler. Dahi ardlarınca bir bölük civanları başlarında tacları ve takyeleri ve imameleri ve seraser câmeleri bakırdan zumbalanmış müşebbekâr ve yine eteklikleri kezalik ol veçhile hemvâr andan sonra hediyelerini irsal idüb revâne oldular" 


Yazarın Diğer Yazıları