ORTA ASYA’DAN ANADOLU’YA BÜYÜK HUN’DAN OSMANLI’YA TARİHTEKİ TÜRK DEVLETLERİ

Ancak kurtuluşundan bir yıl sonra, 29 Nisan 1157 senesinde vefât ederek, Merv'de kendi yaptırdığı türbesine defnedildi. Vefâtında, 91 yaşındaydı.

Kırk yıl süren saltanatı boyunca Sencer, doğu ve batı olmak üzere iki cepheli bir siyâset tâkip etmiştir. Fakat siyâsetinin ağırlık noktasını hep doğu teşkil etmiştir. Önce batıyı tanzime uğraşan Sencer, burada bir türlü istediğini yapamamıştır. Çünkü hâdiseler onu doğuya çekerken, batı tamâmen ihmâl edilmiştir. En ufak bir bahâneyle hep doğuya hareket eden Sultan'ın, bunda ne kadar haklı olduğunu, Katavan Savaşı ve Oğuz isyânının doğuda patlak vermesi göstermiştir.

Sencer zamânında halk refah içindeydi. Mevcut nizamı bozmak için ortaya çıkan Bâtınîlik ve İsmâilîlik cereyânı, devlet tarafından alınan bütün tedbirlere rağmen, câhiller arasında yayılmaya devâm etmiş, kaleden kaleye sıçrayarak, bir taraftan Sûriye'ye, diğer taraftan devletin belkemiği olan Horasan'a doğru yayılmıştı. Her tarafta bir tedhiş hareketi almış başını gidiyordu. Fakat Sultan, saltanat mücâdeleleri, iç karışıklıklar ve doğudan gelen saldırılar sebebiyle, onlarla yeteri kadar ilgilenemedi.

Sencer devrinin en büyük âlimi, İmâm-ı Gazâlî hazretleridir.

Babası Melikşâh devrinde de bulunmuş olan İmam-ı Gazâlî hazretleriyle Sencer'in münâsebetleri meşhurdur. Ahmed Nâmık-i Câmî ile de münâsebeti olan Sencer, âlim ve şâirleri sarayından eksik etmezdi. Bunun netîcesi olarak, uzun süren saltanatı zamânında Sultanın teveccühüne mazhar olan pek çok âlim, sanatkâr, tabip yetişmiştir. Allah adamlarının yanında bulunmaktan hoşlanan Sultan Sencer, onların nasîhatlerini can kulağıyla dinler, hatâ yaptığında îkâz etmelerini ricâ ederdi. Kim olursa olsun kendisine yapılan şikâyeti sabırla dinler, adâleti yerine getirirdi.

Sultan Sencer'in teşvikleriyle Horasan, bütün İslâm dünyâsına ve bu arada Anadolu'ya devamlı şekilde din ve ilim adamı sevk eden bir merkez olmuştu. Sencer zamânında Selçuklu devlet teşkilâtı da en sağlam hâlini almıştı.

Sencer, daha sağlığında, babası Melikşâh kadar büyük bir hükümdâr sayılmıştır. Ölümünden sonra da kaynaklarda yine Melikşâh ile birlikte, örnek hükümdâr olarak gösterilmiştir.

Hadîs-i şerîf rivâyet edebilecek kadar ileri derecede ilim sâhibi olup, hadis âlimleri arasında sayılmıştır. Farsça şiirler yazdığı da bilinmektedir.

Daha hayattayken Merv'de yaptırdığı türbesi, büyük bir sanat eseri olup, devrinin medeniyeti hakkında fikir vermeye yeter.

ANADOLU

SELÇUKLU SULTANLARI

1060-1307 yılları arasında hüküm süren Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarlarının listesi:

KUTALMIŞ

Kutalmış tam adıyla Ümeyr bin Şuyyim bin Amr Arslan Yabgu bin Kutalmış' (ö. 1077) Babası Arslan Yabgu'dur. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey'in amcaoğludur. Kendisi sonradan Tuğrul Bey'e isyan etmiştir. Oğlu Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurmuştur. "Mutluluk almış”, bunun yanında "mübarek, uğurlu” manasında bir isim olan Kutalmış, kaynaklardaki yazılışlarına göre "Kutulmuş, Kutlamış” gibi şekillerde de okunabilmektedir. 

Gaznelilerin o dönemki hükümdarı Gazneli Mahmut'un yakalattığı Kutalmış, babası Arslan Yabgu ve beraberindekilerle birlikte Hindistan'daki Kalincar Kalesi'ne hapsedilir. Kutalmış, bir yolunu bulup Kalincar Kalesi'nden kaçarak Buhara'ya döner ve babasını kurtarmak için emrindeki Oğuzlarla harekete geçer. Yedi yıl sürecek olan bu çabaların başarısız olup Arslan Yabgu'nun zindandaki ölümü üzerine Kutalmış, amcazadeleri Tuğrul Bey ve Çağrı Bey'lerle işbirliği yapma yoluna gider. 1040 yılındaki Dandanakan Savaşı'ndan sonra Bizanslıların Arrân'daki Debil şehrine yaptıkları saldırıyı geri püskürten Kutalmış, ertesi yıl Şeddadoğulları'na ait Gence şehrini kuşatmasına rağmen alamaz. 1048 yılında, Tuğrul Bey, Kutalmış'ı ve bir diğer amcası olan Yusuf Yinal'in oğlu olan İbrahim Yınal'ı Bizans'la savaşmaya gönderir. Selçuklu kuvvetleriyle Kailkala'yı ( Erzurum)'u alıp yağmaladıktan sonra, Pasinler Ovası'nda Bizans kuvvetleriyle çatışmaya girilip; galip ayrılınır. Bunun yanında Pasinler Savaşı'nda esir alınan Gürcü Kralı Liparit'in serbest bırakılması, Konstantinapol'de yıkık bir caminin onarılması ve burada Tuğrul Bey adına hutbe okutulması şartına bağlanır. Hicri 447 (1055) yılı geldiğinde Tuğrul Bey'in halife tarafından Bağdat'a davetine icap etmek üzere giderken yanında Kutalmış da bulunur. Bu esnada, Bağdat'ın kontrolüne hakim olan Büveyhilerin Türk asıllı kumandanı ve şehrin askeri valisi Arslan el-Besasiri, emrindeki Türk kuvvetiyle şehri terk ederek Selçuklu hakimiyetindeki Musul kentine doğru harekete geçer. Bunun üzerine Tuğrul Bey, Musul Emiri Kureyş'in kuvvetlerini desteklemek üzere Kutalmış'ı bölgeye gönderir. Kutalmış, Kureyş ile buluşup Arslan el-Besasiri'nin üzerine yürüse de; başarılı olamaz. Bunun üzerine, Tuğrul Bey, Musul'a gelir ve Kutalmış'ı yanına alıp, Bağdat'a geri döner.


Yazarın Diğer Yazıları