SİLLE VE KÜLTÜRÜ

Sille'nin Adı

Doğal ve kültürel kimliğin birleştiği (Dülgerler), bu özel yerin adı ile ilgili muhtelif rivayetler vardır. İbrahim Hakkı Konyalı, Sille isminin kökenini Frigyalılar Dönemi'ne kadar götürür. Frigyalılar'ın Toprak Tanrıçası Kybele'nin (Sibel, Sibele) su perileri olan "Silenler” den geldiğini ileri sürer. Eski Yunan pantheonundaki önemli tanrılardan biri durumundaki Dionysos'un Silenler tarafından yetiştirildiği kabul edilmektedir. Bir başka görüşe göre ise Silenos kelimesinden türemiştir. Silenos, "kaynayıp coşarak, köpürüp, akan su” anlamına gelmektedir. Arapçada bu kelime "su, sulu” anlamlarına gelir. Bu görüşe göre, Sille "sel suyu” manasına gelen "Silenos”tan gelmektedir. Sille, bir sel yatağında, dere vadisinde kurulduğu için, bu anlam coğrafi yapısı ile de uyumludur. Yine bir başka mitolojik söylenceye dayanan görüşe göre de Sille'nin adı, içtiği suya, Frigya Kralı Midas tarafından şarap katılarak, tutsak edilen, sarhoş bilge Silenos'tan gelmiştir. Başka bir rivayet ise; Sille adının, Roma kumandanı Sylla'dan gelmiş olabileceği yönünde. Selçuklu Dönemi'nde "Silye olarak adlandırılan Sille'nin yaşayan bir diğer ismi ise "Su Dirhemi”dir. Sille'nin ismiyle ilgili rivayetler bunlarla sınırlı değil ama biz Farsça kökenli olan bu kelimenin, "açık elin iç yüzü ile vurulan darbe, tokat” anlamına geldiğini belirterek isim bahsini kapatalım.

Sille'nin Tarihi

Sille tarihinin kilit noktası, "Gevele Kalesi”nin civarında yapılan yüzey araştırmaları, yapının M.Ö 1. bine (Demir Çağı) ait olduğuna işaret ediyor. Ayrıca Sille'nin yukarısında yer alan Tatköy'de yapılan araştırmalarda ise IMeolotik Dönem'e ait buluntulara rastlanmıştır. Sille'nin adının etimolojik kökeni de bize bu yerin, tarihi antik döneme kadar uzandığını gösteriyor. Sille ve çevresinde Hititler, Frigler, Bizanslar, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlılar hakimiyet kurmuşlardır.

Konya, Roma İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, erken Hıristiyanlık Devri'nin ilk merkezlerinden biri olarak kabul görür. M.S. 1. Yüzyılın ortalarında, Hıristiyanlığın yayılışı sırasında Anadolu'daki ilk yolculuğunun dönüşünde Aziz Pavlus (Sanctus Paulus) Barnaba ile Konya'ya uğramış ve halka bu yeni dini anlatmışlardır, böylece Konya Hıristiyanlık ile tanışmış ve Anadolu'da Hıristiyanlaşan ilk bölgelerden biri olmuştur. Fakat bir süre sonra Yahudilerin baskıları artmış ve bu ağır baskılar neticesinde yöreden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bazı kaynaklar, şehrin kuzeybatısındaki Takkeli Dağ'a çekildiklerini, dağın eteğindeki kolay kazılabilen toprak yapısından dolayı oydukları, mağara ve kovuklara sığınarak geçici bir zaman kalmayı tercih ettiklerini söyler (Özdener). Sille, kolayca kazılmaya, oyulmaya elverişli toprakları nedeniyle Hıristiyanların ilk sığınak ve mabetlerini oluşturdukları bölgedir. Sonraki dönemlerde, Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte, bölge keşiş ve rahiplerin inzivaya çekilip ibadet ettikleri, savaş zamanında ise insanların gizlendikleri, korundukları bir yer haline gelmiştir. Roma, Bizans-Kudüs güzergahında yer alan Sille, "Kutsal Hac” yolcuları için uğranmadan geçilmeyen önemli bir konak yeri olmuştur. Bu ünü sayesinde Konya ve Sille giderek gelişmiş, mabetleri, hanları, hamamları, kaleleri, çarşıları ile birlikte ilim, irfan ve sanat hayatı da paralel bir şekilde yükselmiş, yörenin refah seviyesi artmıştır.


Yazarın Diğer Yazıları