KONYA, ANADOLU ve DÜNYA’DA RAMAZAN KÜLTÜR İKLİMİ

KULLUK İMTİHANIMIZ ve RAMAZAN AYI

Bu ay Kur'an ayıdır. Çünkü, Cebrail (AS) her yıl Ramazan ayında Peygamberimize gelir ve nazil olan Ku'ran âyetlerini birbirlerine okurlardı. Peygamberlerimizin öteki dünyaya göç ettiği yıl Ramazan ayında bu Ku'ran kıratı iki kez gerçekleşmiştir.

Allah Tââla tabiatı, göklerde ve yerdekileri insanın sorumluluğu altına vermiştir. Hatta denilebilir ki evreni insan için yaratmıştır. İnsanı yeryüzünde şerefli bir makama yerleştirmiş, orada tasarrufta bulunmaya millet vermiştir. Nitekim Kur'an'da güneş, ay, gündüz, gece, deniz, gemiler ve hayvanlar, kısaca göklerde ve yerdeki her şeyin? insanın hizmetine verildiği, ona boyun eğdirildiği ifade edilmektedir. Bütün bunlar, insanın, yaratılışın gayesi olduğunu ve eşyada daha mütekamil ve şerefli olduğunu ifade eder.

İnsanın yaratılışı ise sorumluluk esası üzerine kurulmuştur. Nitekim insan varlıklar içinde sorumluluğu yüklenme bilincine sahip olan tek yaratıktır. İslam ilimleri Ahzab süresinin "Biz emaneti, dağlara taşlara teklif ettik, onlar bu emaneti taşımaya yanaşmadılar. Bunu insan yüklendi" mealindeki ayetinde söz konusu edilen emanetten maksadın en genel anlamda "sorumluluk" olduğunu belirtmişlerdir. Sorumluluğun en önemli boyutunu ise "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” mealindeki ayet dile getirmektedir. İmam Matüridi, bu ayetin "cinleri ve insanları benden başkasına ibadet etmeleri için yaratmadım" veya "onları başkasına değil, bana ibadet etmelerini emretmek için yarattım", şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtmiştir, emredilen şeyin gerçekleşmesini ve muhatabın itaat etmesini kastetmeden bir şeyi emretmenin de caiz olduğunu, kiminin de asi olmayı tercih ederek cehenneme gideceğini dile getirmiştir. Müfessirlerden aynı âyetin yorumunda İnsan iradesini devreye sokarak: "Şayet Allah onlardan ibadet etmelerini murat etseydi bunu hepsi mutlaka yerine getirirdi. Ancak O, cebren değil, bizzat kendi tercihlerini kullanarak kulluk etmelerini murat etmiştir. Bu sebeple de bazıları ibadet etmeme şıkkını tercih etmişlerdir." şeklinde görüş beyan edenler de bulunmaktadır.

İnsanın evrendeki üstün konumu ve asıl misyonuna değindikten sonra onun psikolojik yapısıyla ilgili Kur'an'daki nitelemeleri gözden geçirmek, kullukla sorumlu tutulan bu varlığın daha iyi tanınmasını sağlayacaktır. Kur'an, varlıklar içindeki önemli yerini vurgulamakla beraber insanın bir takım zaaflarına da işaret etmektedir. Onun sıkıntılara tahammül etmekte zayıflığı, aceleci olduğu ifade edilmekte, "Eğer İnsana tarafımızdan bir nimet tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak tamamen ümitsiz ve nankör olur. Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet insan edersek, elbette "kötülükler benden gitti" der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir" âyetiyle de nankörlüğü, dile getirilmektedir. Öte yandan Kur'an, "Gerçekten, insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Hayır dokundu mu (yoksullara) vermez (sıkı tutar). Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır" cümleleriyle de insanın hırsına dikkat çeker. İmam Matüridi her hangi bir ayırıma gitmeden genelde İnsan üzerine değerlendirme yaparak kişinin "hırslı" yaratıldığını ifade etmek için kullanılan "helû'" kelimesinin "dünya lezzetlerine istekli, sıkıntılı şeylerden kaçan" anlamına geldiğini belirterek insanın aceleci, ihtiraslı, zarar ve sıkıntı veren bütün şeylerden kaçan bir fıtratta yaratıldığını vurgulamıştır.


Yazarın Diğer Yazıları