KONYA, ANADOLU ve DÜNYA’DA RAMAZAN KÜLTÜR İKLİMİ-2

Kur'an'dan hareketle insanın sahip olabileceği bir takım kötü huyları aktarmakla şüphesiz ki onun aleyhine bir yargıya varma amaçlanmamış, sadece Kur'an'da da dile getirilen beşeri özellikler ile değişik şartlar karşısında kişinin farklı tutumlara girebileceği gerçeğine dikkat çekilmek istenmiştir. Vacibü'l-vücûd olan Allah Tââla, insanoğlunu ve bütün varlıkları mekan içinde ve zamana bağımlı bir hayat sürecek tarzda yaratmıştır. Bir bakıma içinde yaşadığımız alem, canlı cansız bütün varlıklarıyla bizim kulluğumuzun mekanıdır. Bu anlamda yeryüzünü, üzerinde kulluğumuzun cereyan ettiği bir ibadet mekanı olarak görmek durumundayız. Kulluğumuz açısından mekan yanında zaman da önemli bir şahittir diyebiliriz. Yerine getirmekle yükümlü olduğumuz ibadetlerimiz gün içinde belli vakitlere, hafta içinde belli günlere, yıl içinde belli gün ve aylara, hatta bazı ibadetlerimiz gücümüz yettiğinde ömür içinde bir defaya serpiştirilmiştir. Allah'ın huzurunda kulluğumuz her an devam etmekle birlikte belli vakitlerde yerine getirmemiz gereken ibadetlerle de kulluk bilincimizi güçlendirmek durumundayız.

Kulluğumuzun olabildiğince idrakine varmak, kendimizi bir iç muhasebeye tabi tutmak için bize tanınan fırsat dönemlerinden en önemlisi şüphesiz ramazan ayıdır. öyle ki, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e peygamberlik görevi bu ayda verilmiş, hidayet kaynağımız olan Kur'an-ı Kerim bu ayda yeryüzüne inmeye başlamış, bin aydan daha hayırlı olduğu bizzat Kur'an'da bildirilen "kadir gecesi" bu aya ayrılmış ve insan nefsini aşın arzu ve ihtiraslardan arındırmak suretiyle terbiye ederek yücelten ve adeta melekleştiren oruç ibadeti de bu aya mahsus kılınmıştır.

Bu ay Kur'an ayıdır. Çünkü Cebrail (a.s.) her yıl ramazan ayında Peygamberimize gelir ve nazil olan Kur'an ayetlerini birbirlerine okurlardı. Peygamberimizin öteki dünyaya göç ettiği yıl ramazan ayında bu Kur'an kıraatı iki kez gerçekleşmiştir.

Bu ay oruç ayıdır. Elbette sadece aç kalmakta bu ayın gereğince değerlendirilmiş olamayacağı ortadadır. Kur'an'la süslenen ayın ibadetlerle, yardıma muhtaç olan insanların imdadına yetişmeye gayret etmekle her yönden değerlendirilmesi gerekmektedir. Oruç ibadetini sadece midemize has kılmadan gözümüzü fenalıklardan, dilimizi yalan sözden, koğuculuktan, kulağımızı boş veya kötü sözlerden, diğer uzuvları faydasız veya fena şeylerden uzak tutmalıyız ki oruçla hedeflenen terbiye bütün benliğimizi mata etsin.

Rahmet ve mağfiret ayı olanı ramazanı gereğince değerlendirebilmek ümidiyle...

YALNIZLARIN ORUCU

O an okunan akşam ezanı, sanki gurbetten sılaya dönüşün habercisi gibi dolar yalnızın mahalline de; ağlarız tüm pişmanlıklarımızla: "Tut bizi oruç! Terk etme bizi iftar! Komşumuz ol sahur!” diye.

"Az yerler, az konuşurlar, az uyurlar", onların uykuları dahi benim ibadetimden daha faziletli daha evladır. Andolsun ki midesine çavdar ekmeği dahi inmemiş İmam Ali'nin hayatta sevdiği üç şeyden biri de uzun yaz günlerinde tutulan oruçtu. Ve O'nun birinci miraçta uyuduğu uyku, cennetten alınmış bir rüya iken ömrümce kıldığım namazlardan evlaydı.

Dedem, oturduğu yerde kılardı namazını. Uzun zaman evveldi... Ben orucu da dedemden bildim. Gülsuyu kokan sakalını daha sabi yüzüme dokunduğu zamanda dedem oruç yüzlü, ak sakallı tespihi tespih bir adamdı. Oysa ben tespihi kehribar, tespihi sedef adamlar gördüm; tespih onları çekerdi. Derler ya hani; sen oruç tut, oruç seni tutmasın! Gün oldu oruç iyi ki bizi tutuyor, yoksa encanımız nice olurdu diye hayıflandık.


Yazarın Diğer Yazıları