Eski Ramazan Anılarım Ve Köy Davulcuları

Ramazanı şerifi idrak etmekte olduğumuz şu mübarek günlerde o eski ramazan günlerinde hatırıma geliveren güzellikleri samimiyeti nostaljik durumları o eski ramazanlarda yaşanan tatlılıkları gerek Ramazana ve onun kudsiyyetine gerekse insanların birbirlerine saygılarını herkesin belki bu günden daha yokluklu ama daha sevecen daha candan olduklarını arada biraz asabi olanlar çıksa da geneli iyilik minvali üzere idiler.

Yaşım 11 i henüz bitirmişti. Köyümüzde bir ihtiyar amca ile köy sığırlarını otlatmak için fakirlik ve şiddetli ihtiyaçtan dolayı çoban çıkmıştım.1957 yılının nisan ayının sonları veya mayıs başları idi. Ramazan o günlere geliyordu. Ramazan yaklaşınca Her evde bir ayrı telaş başlar sokaklar süpürülür yufkalar açılır pişi'ler yapılır erişteler kesilir ve o ulvi günler bu minval üzere karşılanırdı. Orucun yaza ayına geleceği bilindiğinden köyün ihtiyar heyeti köyümüzde çok bulunan büyük kayalıklara oyulmuş kuyular kıştan karları doldurur oruçta görevlendirdiği bir kişi tarafından köylülerin getirdiği kaplara kar doldurulur evlerde serinlemek için getirilirdi. Köyün zengin variyetli insanları fakirlere veya akrabalarına o günlere göre tatlısıyla tuzlusuyla iftar yemekleri tertiplerlerdi. Yıllar belki yokluklu kıtlıklı id ama çok samimi saygı ve sevgi dolu huşu ve huzur içinde idrak edilen bir ramazan olurdu.

Çoban dedik orayı unuttuk aslında işin önemi orada idi. Akşama kadar sığırların peşinde koşup yorulmuştum. İlk günü idi ramazanın erken gelmiştik otlatmaktan çocukluk hissi işte rahmetli anacığıma rica ettim ana bana top yumurta pişir ve bazlamaya sıkma sıkıver dedim anacığım beni kırar mı hemen isteğimi yaptı bende bu arada abdest aldım ve mahalle mescidinin yolunu tuttum. Cemaat cami önünde toplanmış iftarı bekliyorlar ben elimde sıkma bir kenarda topun patlamasını bekliyorum. Evet, biraz ayıp yaptığımın farkındayım ama çocuk gönlüm işte dönüşüm yok.

Bu arada cemaatten birisi geldi ve benim babamdan belki 20 yaş büyük benim yanıma yaklaştı suratı çok kötü bakıyordu ben sanki dayak yiyecekmiş gibi korkumdan şöyle biraz irkilip büzüştüm.

O adam benim omzumdan tuttu ulan eksik olsun senin tuttuğun oruç kalk sittir ol git eş o… eşek dedi. O anda benim hıçkırıklarım boğazıma tıkandı ne ağlayabildim ne bir söz söyleyebildim öylece tıkandım kaldım. Caminin imamı olan dedem merhum hemen beni kucakladı ve o adama be Allahın lütfünden yoksun adam utanmıyor mu sun? Bu sabi çocuğa bu hareketi yaparken bu hatan için Allah seni gazap meleklerine teslim etti. Bu küçücük çocuğun Allahın korkusundan Ramazana saygısından dolayı o ekmek elinde iftarı beklemesi Allahın daha çok hoşuna giderdi. Sen burada milletin içersinde çok ayıp yaptın kalbini kırdın bu masumun. Bin tane usta getirsen tamir ettiremezsin o kalbi dedi ve doğru ben o adamı bir daha sevemedim gitti ama Allah rahmet eylesin Allah taksiratını affetsin.

Ramazan ayının güzelliklerinden biride davuldur. Tabi kış günleri Ramazan davulcusunu merhum izzetin İsmail amca davul çalıyor bazı yıllar geceler karanlık elektrik yok karlar bol yağardı ta dizlere kadar olurdu. Oğlu Hüseyin abi merhum fener tutuyor ışık olması için o insanın kanını donduran tipide ne kadar ışıtırsa. Davul ötmez rutubetten köy kalabalık en az iki saatte dolaşırlar köyün her tarafını bizim evin altından seslenir Ismayıl emmi Osman soba yanar mı? Yanar Ismayıl ağa, şu meret davulu bir ısıtayım ötmeyiverdi gidi tap tap deyip duruyor. Olur, ağa eve geldiler davulu yanan sobanın sıcağında ısıttılar bu bana büyük bir sevinç verdi. Ve evde hayranlıkla baktığım davulu sesini uzaklaşıncaya kadar pencereden dinledim hayale dalmışım babamın oğlum evi soğuttun pencereyi ört demesi ile kendime geldim. Bu davulcular pek çok değildi köyümüzde rahmetli Yuvalak Ahmet'i, Gökez Yusuf'u, Aşık Mevlidi, Rahmetli Şerife nin Mustafa abi, bunlar çalardı. Bunlar ayni zamanda Ramazan topunu atmakla da görevli idiler köyün ortasındaki yüksek tepede bulunan uz7un ve kalın namlulu top köy vakıf başkanının temin ettiği barutu davul çalmakla görevli şahsa verirdi oda topun atılmasına yarım saat kala topun yanına gelir topu önce barut koyar sonra onu çapı ve kağıt parçaları ile sıkılar meme kısmına da biraz barut koyup bekler. Köyün minaresinden vakit oldu işaretini tık tık sesiyle aldı mı topun gerisinden uzunca bir sırığın ucundaki ateşi barutlu memeye değdirdi mi top büyük bir gürültü ile patlar ileri geri bir iki kere gider gelirdi. Çünkü top büyük bir demir ile yere çakılı ve kalın zincir ile bağlı idi yakınımızdaki birçok köy bizim topun sesi ile iftar ederlerdi. Efendim şimdi kimler davulu çalar kim topu atar bilmemde. Bunların bu çilekeş işleri görmesinin karşılığı ne idi köyün vakfına bakan adam 30 veya 40 lira gibi bir ücret verir birde bayram günü köylülerden aldıkları bir iki kalıp sabun şeker vesaire. Belki üç beş kuruşta para idi ücretleri ama bunların manevi bir zevki vardı onlar için sanırım. Yine Ramazan günleri ve geceleri camilerin o mistik havası o manevi atmosferi bir ayrı olurdu kamet etmek için birbiri ile yarışan gençler. Namazı huşu ile 2 saate yakın kıldıran imamlar arada getirilen salâvatlar yerine her dört rekâtın arasında üç ihlâs okunması

Namaz sonrası yine hoca tarafından uzun bir Salatentuncine duası okunarak mutlak her perşembe akşamları nikâh tazelemeleri yapılması ayrı birer güzellikti. Bazı hafız efendilerin ilahilerle Ramazanı okşaması diye söyledikleri ilahiler ayrıca cemaate huşu verirdi ve mübarek ay böyle memnun edilerek uğurlanırdı şimdi de öylemi acaba. Saygılarımla

 


Yazarın Diğer Yazıları