15 Temmuz’un Ardından

15 Temmuz darbe kalkışmasının üçüncü yıl dönümünü idrak ettik, 15 Temmuzda yaşananları hatırladık, hatırlattık. Bütün yurtta mülki amirlerin önderliğinde, organizesinde yine şehitlerimize mevlitler ve hatimler okutuldu, gece programları düzenlendi, konuşmalar yapıldı, şiirler okundu, televizyonlarda oturumlar ve değerlendirmeler yapıldı, gazete köşelerinde yazılar yazıldı. Sonuç olarak zihinlerimizde unutulmaya yüz tutan acılar, zulümler tazelendi, hatırlandı.

Evet, 15 Temmuz geldi geçti diyemeyiz, her an hatırda tutulmalı, 15 Temmuza getiren sebepler irdelenmeli, yok edilmeli, vesayet odakları geri çekilmeli. Bu konuda epeyce yol alındı, ancak kül içinde köz misali kurumlar ve kuruluşlar içinde Fetövari yapılanmalar, darbeyi göze alabilecekler ve darbeye çanak tutacaklar hala mevcut. Özellikle Ak Parti iktidarına karşı bir kısım kurumlar içinde büyük kin ve nefret duyanlar var. Bu kin ve nefreti de, işinden olanlar, görevden alınan Fetöcüler körüklüyor, onların mazlum ve mağdur görüntüleriyle bu kin artıyor, yayılıyor. Bunların içinde haksızlığa v iftiraya uğramış, gerçekten mazlum ve mağdur olanlar var. Bunlar tekrar gözden geçirilmeli, ayıklanmalı, hakları geri verilmeli. Fetöcülükten dolayı işinden aşından olanların çocukları da devlete kindar olarak yetiştirilmemeli, bu örgüt PKK gibi giderek azmanlaşmamalı, halkta zemin ve destek bulmamalı. Babasının veya bir yakınının Fetöcü olmasından dolayı bu çocukların önü kesilmemeli. Evet yoğurdu üfleyerek yemeliyiz, çünkü sütten ağzımız yandı. Ne yazık ki nüfusumuzun büyük kısmının eğitim yoluyla Fetö ile bir şekilde yolu kesişti. Birileri bunlardan menfaat devşirdi, birileri de sadece dershanelerine gitti, onların verdiği eğitimle okullar kazandı, görevler aldı. Birileri de gazetelerini, kitaplarını okudu, bankalarında hesap açtı. Böyle bir akibeti düşünemedi. 2012 yılından önceki birliktelikler sorgulanmamalı, pişmanlıklar ve itiraflar dikkate alınmalı. Geçmişte yolları Fetö ile kesişenler izlenmeli, takip edilmeli, hâla o 15 Temmuz zalimliğini savunanlar varsa gözünün yaşına bakılmamalı.

Evet, 15 Temmuz kakışmasını, darbe teşebbüsünü bu millet ilk defa ferasetiyle, cesaretiyle püskürtmesini bildi, başardı, dünya tarihinde örneği görülmedik şekilde sokaklara çıktı, tankların önüne yattı, yağmur gibi yağan mermilerin ve bombaların altında sokakları, kavşakları, köprüleri tuttu ve zalimlere geçit vermedi. 15 Temmuz darbesini önleme başarımızı, darbecilerin eline yüzüne bulaştırmasını genel olarak üç sebebe bağlayabiliriz:

1-Sayın Erdoğan'ın liderlik kumaşı, cesareti, fedakarlığı, ölümü göze alması, halkı sokağa çağırması, halkın da bu çağrıya uymaması.

2-Genlerimizde var olan vatan ve bayrak sevgisi, halkımızın devletine ve demokrasiye bağlılığı, iradesine sahip çıkması ve kahramanlığı.

3-Görünen ve görünmeyen orduların gücü, yani devletine bağlı emniyet güçlerimiz, dua yapan mazlumlar.

Evet, bu maddeleri tek tek açarsak, başta Sayın Cumhurbaşkanının cesareti ve halkı sokağa çağırması darbeyi bastırmada birinci amil olmuştur. Öyle cesur, fedakar, ölümü öldüren ve çok sevilen bir lider önde olmasaydı halk evinden çıkmaz, siner, korkar ve darbecilere güneş doğardı. İşte darbeciler halkın bu tepkisini öngöremedi, Sayın Erdoğan'ın öldüreceklerini, bağlayacaklarını veya yurt dışına kaçacağını hesapladılar, hesapları tutmadı, Allah'ın da bir hesabı vardı ve tuzaklarını bozdu.

İkinci olarak halkımızın devletine, vatanına, bayrağına ve liderine bağlılığı darbeyi önlemede büyük rol oynadı. Böyle bir fedakarlık başka milletlerde görülmez. Binlerce yıldır esaret hayatı görmemişsek, bu hasletimizden dolayıdır. Bizler şehit olmak için koşan, ölümü öldüren, askerliği bir şeref bilen, vatan ve din için canımızı seve seve verebilen bir milletiz. Çanakkale'yi, İstikLal mücadelesini bu ruhla kazandık. 15 Temmuz kalkışmasını da bu ruhla, bu hasletimizle bastırdık.

Son olarak da, görünen ve bilinen ordularımız, yani devletine ve milletine bağlı, seçilmiş hükümetine saygılı asker ve polislerimizin fedakarlığı ve dik duruşu darbeyi önlemiştir. Öbür taraftan görünmeyen ordular dediğimiz dua orduları ve meleklerde da halka cesaret vermede önemli rol oynadı. Sayın Erdoğan da, bu millet de mazlum ve mağdurların duaları sayesinde ayakta kaldı. Sadece yurt içinden değil, Filistin'den, Arakan'dan, Myemmar'dan yükselen dualar bu milleti ve Sayın Erdoğan'ı her türlü musibetten korudu. Ayrıca melek ordularıyla Rabbimiz yüreklerimize cesaret verdi ve korkmadık, mermiler altında yürüdük. Bu görünmeyen ordular, korkumuzu aldı. Gazilerimizden dinlediklerimizden anladık ki, o melekler sayesinde kaç saatte alınacak yolu daha kısa zamanda aldık, bizi onlar evlerimizden çıkardı ve sokağa tankların önüne getirdi, içimizdeki o küllenen iman ateşlendi ve şehadete yürüdük.

Evet, 15 Temmuz unutulmamalı, unutturulmamalı, hep tetikte olmalıyız. Çünkü bu milletin düşmanı çok, bizimle cephede yüzleşemeyenler içimizden devşirdiği hainleri kullanarak her an her şeyi yapabilirler. Bu arada adalet de ayakta tutulmalı, tek bir mazlumun dahi bedduasından sakınmalıyız.


Yazarın Diğer Yazıları