AĞZIMIZ BOZULDU

"Ağzımı bozdum, ağzım açık kaldı, ağız dalaşı yaptım, ağzım yandı, ağzım kurudu, armut piş ağzıma düş, ağzımı açtırma, ağzıma yazık, ağzımın tadı bozuk, ağzımın tadı kaçık, ağza alınmaz laf ettim" gibi deyim ve cümleleri günlük hayatımızda, konuşmalarımızda çok kullanırız. Yani Türkçemizde ağız ile ilgili zengin bir kelime ve cümle dağarcığı var.

 

Bugün "ağzını bozmak" deyimini ve "ağzımız bozuldu" cümlesini biraz açmak istiyorum. "Ağzı bozmak", kaba ve küfürlü konuşmaktır, karşındakine sözle hakaret etmektir. Son günlerde sosyal medyada ve siyasi tartışmalarda hakarete varan küfürlü ve kaba sözleri çok görüyoruz. Son yıllarda ağzı bozuk bir toplum haline geldik. En kibar ve hoşgörülü olması, bize örnek davranışlar sergilemesi gereken siyasiler ile birbirine kaba cümlelerle hitap etmeye başladı. Her cümlesinin başında "sayın" diyen siyasetçiler, aynı cümlenin içinde mutlaka bir hakaret kelimesine de yer verir oldu. Düşünüyoruz, hakaret etmeden siyaset yapılamaz mı, hakaret etmeden eleştirilerde bulunulamaz mı, hakaret cümlesi geçmeden siyasi konuşmalar yapılamaz mı?

 

Son günlerde tartıştığımız; Lütfü Türkkan isimli bir vekilin, hatta bir partinin grup başkan vekilinin bir şehit yakınına sin-kaflı, ğaliz kelimelerle küfretmesi. Bir kısım vatandaş ve siyasetçi, siyasi tarafgirlik adına bu hakareti, bu galiz ifadeleri görmezden geldi, suskunluğa büründü. Çoğumuz da bu sin-kaflı cümleyi bir milletvekiline hiç yakıştıramadı. Toplum olarak yine ikiye bölündük. Günlük hayatımızda bu cümleyi kullansak bile bir milletvekili için asla doğru değil diyemedik. Ne yazık ki siyaset ve tarafgirlik yine ağır bastı, bu küfürbaz vekilin ardında duranlar, bunu normal karşılayanlar oldu. Milletvekillerini seçerken bunda sonra kibarlığına, sabrına, karşıdakine saygısına ve üslubuna da bakmamız gerekir. Öyle kaba ve küfürbaz bir milletvekilini de hiçbir parti bünyesinde barındırmaması gerekir. Seçmenler olarak bu tür milletvekilinin olduğu partiye tavır almamız gerekir. Çünkü üzüm üzüm baka baka kararır. Atalar, bana arkadaşını söyle, senin kim olduğunu söyleyeyim" demişler. Gönlümüz ister ki, İyi Parti iyilerin partisi olsun, ayılara ve dayılara yer olmasın.

 

Evet, sosyal medya ayrı bir yaramız, sanki küfretme ve kinlerimizi boşaltma kanalı. Burada küfürlü cümleler kurarak, kırık-dökük yazarak, birbirimize laf yetiştirerek adeta rahatlıyoruz, siyasi rakibimizden intikam alıyoruz. Bugüne kadar sıradan insanların sin- kaflı küfürlerini duyuyorduk, ilk defa bir parti yöneticisinin de halkına sin-kaflı küfrettiğini gördük. Bu küfürbaz vekile sert bir tepki vermezsek ve ağır bir yaptırımla karşılamazsak bu hakaret normal hale gelebilir. Bu tür küfürleri diğer milletvekillerinden de duyarız. Çok şükür millet olarak sineye çekmedik, büyük bir tepki verdik, vekili millet içine çıkamaz hale getirdik. Farkındaysanız "milletvekili" demiyorum, sadece "vekil" diyorum. Çünkü milletvekilliğine layık değil bu zat. Ancak bu vekile partisi güçlü bir tepki veremedi. Bu tür insanların vekilliği düşmeli, millete söven milletten maaş almamalı.

 

Sonuç olarak kabalık, hele sin- kaflı küfür bize hiç yakışmıyor. Müslüman, Hacıbektaş-ı Velinin İfadesiyle "eline, diline ve beline sahip olan insandır". Okullarımızda edep, adap, adab-ı muaşeret, kibar konuşma, kibar davranma gibi konuları anlatan dersler olmalı, çocuklarımızı kibar yetiştirmeli, küfürlü ve kaba ve sözlerden sakındırmalı. Sosyal medya daha iyi denetlenmeli ve hakaret ve eleştiri sınırları iyi belirlenmeli. Evet, kibarlık yüceltir, kabalık alçaltır.

Yazarın Diğer Yazıları