Ah Yavrum!

 Ah yavrum, ne günden geldik bu güne,
 Evimiz iki göz-hol vardı yavrum!
 Bugünü bilmezsin bakmazsan düne,
 Ne para vardı ne pul vardı yavrum!
       Maddemiz yoksa da mânâmız çoktu,
       Karnımız açsa da gönlümüz toktu,
       Maaşımız yoktu, pulumuz yoktu,
       Elimizden tutan el vardı yavrum!
Eşekle aşardık taşlı yolları,
Öküzle, sabanla sürdük dağları,
Görmedik akıllı telefonları,
Muhtarın evinde tel vardı yavrum!
       Şükrederdik her şartta ve surette,
       Paket paket erzak yoktu markette,
      Un-bulgur dağarda, pekmezler küpte,
      Ama bereketi bol vardı yavrum!
Emaye sobalar çıkmadı daha,
Kuzine sobaya yetmezdi paha,
Kütüğü dizerdik kara ocağa,
Altımızda kıldan çul vardı yavrum!
           Gelirdi sade tuz- gaz- bez şehirden,
           Bahçeye atılan gübre ahırdan,
           Haber yoktu kanser yapan zehirden,
           Sıtma vardı, sinek bol vardı yavrum!
Kömür yoktu, çalı çırpı yakardık,
Suyumuzu kuyulardan çekerdik,
Çamaşırı elimizle yıkardık,
Deterjan yerine kül vardı yavrum!
       Görünen etimiz- budumuz yoktu,
       Daracık sımsıkı kotumuz yoktu,
       Markalı çizmemiz botumuz yoktu,
       Kara lastik, şalvar bol vardı yavrum!
Ama huzur vardı, evler sıcaktı,
Büyüklere saygı kucak kucaktı,
Soframızda üç kap birlikte yoktu,
Ekmekle soğanda bal vardı yavrum!
      Recep Hocanız hep o günü özler,
      Tatlıydı sohbetler, gülerdi yüzler,
      Yokluklar içinde mutluyduk bizler,
      Ağızda şükreden dil vardı yavrum!


Yazarın Diğer Yazıları