AK Olmak Pak Olmayı Gerektirir

Barış Pınarı Harekatı gibi Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en riskli sınır dışı harekatını yaptığımız şu günlerde ana muhalefet partisinin lideri, yine Sayın Erdoğan'ın ABD'de parası olduğunu, onun için Trump karşısında ezik durduğunu diline doladı. Bir tarafta ülke askeri ve onun başkomutanı yedi düveli karşısına alıp mücadele verirken, ana muhalefet lideri de, dört yıl sonra yapılacak seçimde Erdoğan'ı alt eme ve milletin gözünden düşürme yani siyasi rant peşinde. Bir kez olsun "Erdoğan şunu güzel yaptı, arkasındayız” diyemeyen bu kaypak muhalefetle asla birlik görüntüsü verilemez ve bunlara asla bu ülkenin geleceği teslim edilemez. Bunlar, sınır dışı harekata karşı oldukları gibi terör destekçileriyle kol kola poz veriyorlar. Yatıp kalkıp Erdoğan'ın mal varlığıyla, oğlunun gemileriyle uğraşıyorlar, siyaseti para kazanma yolu olarak görüyorlar. Kendilerini niyeti kara-para ve rant olunca, başkalarını da öyle sanıyorlar.

Türkçemizde çok zaman mecazi anlamda kullandığımız ve mecazi olarak aynı anlama gelen iki sıfat kavram var: Ak ve Pak. Ak, lügat olarak beş ana renkten birini ifade eder, mecazi olarak da "saf, temiz, duru, lekesiz ve pak” anlamlarına gelir. Türkçemizde ,”Alnı açık yüzü ak olmak”, "yüz ağartmak, "ak akçe kara gün içindir” gibi deyim ve atasözlerimizde "ak” kavramı hep mecazi anlamda kullanılmıştır. Çok zaman ak ve pak sıfatlarını birbirinin yerine kullanırız. Ak Partinin kurucuları da partilerine "AK” ismini verirken, temiz siyaset yapmak istemişler, politikalarında ve icraatlarında pak, şeffaf ve dürüst olmayı ilke edinmişlerdir. Hakikatte böyle mi olmuştur?

Evet, Ak Partiyi gerçekten alnı açık, yüzü ak, geçmişi pak, işlerinde hep dürüst olan insanlar kurmuştur. Yöneticileri de bu güne kadar dürüst, ak ve pak kalmışlardır. Bunca kumpasa, bunca iftiraya rağmen, başta Sayın Erdoğan olmak üzere yakın çalışma arkadaşlarına leke sürülememiştir, Yüce Divanda yargılanıp mahkum olan bir bakan olmamıştır. Geçmişte ANAP'ın ve diğer uzun süre iktidarda kalmış partilerin bakanlarında bu tür şaibeler olmuştur. Örnek olarak ANAP'ta Bakan Özdağlar mahkum olmuştur. AK Partinin bazı bakan ve yöneticilerine Fetöcüler kumpas kurmuşsa da sonuç alamamışlardır. 19 yıllık Ak Partinin yöneticileri iktidarın bunca nimetleri içinde, Medya'nın bunca gözetimi ve denetimi karşısında alnı açık ve yüzü ak kalabilmişlerdir. 2002 yılından beri hep seçmenin karşısına alnı açık yüzü ak olarak çıkmışlardır.

Ak Partinin bir ideolojisi vardır ama ağırlıkta bir kitle ve hizmet partisidir. Oy tabanında her zihniyetten insan vardır, ama müntesipleri ağırlıkta muhafazakardır, tarihine, kültürüne ve kutsal değerlerine saygılıdırlar. Oy tabanında mecazi anlamda ak, pak ve dürüst olmayanlar da vardır. Bunlar rant için, mefaatleri için buradadır, Fetöcüler gibi bunlar gücün yanındadır. AK Parti inişe geçtiği anda saf değiştirecekler de bunlardır. Bunlar AK Parti sayesinde ticaretlerine ticaret katmışlar, küçük şirketlerini büyütmüşler, zenginleşmişler, makam ve mevkilere gelmişlerdir. Yani her Ak Partili olmak ak ve pak olmak anlamına gelmez. Hep yüzde elli bandında kalabilmiş bu partide her kesim kendine yer bulmuş, her kesimi kucaklamıştır. Bu kesimlerin kimi vefalı olmuş, asla trenden inmemiş, gemiyi terk etmemiş, şahsi menfaat hesabı gütmemiş, millete ve vatana hizmeti ibadet bilmiştir. Kimi de benliğini aşamamış, hırsına yenik düşmüş ve gemiyi terk etmiş, yeni arayışlara girmiş, hatta kendisini bir yerlere getiren Ak Partinin tam karşısında yer almış, düşmanca davranışlara girmiş, nankörlüğün dibine düşmüştür.

Evet, AK Partiye oy verenlerin gerekçeleri farklıdır. Kimi AK Parti döneminde doya doya dininin gereklerini yaşayabilmiş, dini özgürlüğün tadına varmış, çocuklarına istediği şekilde dini eğitimi aldırabilmiş, başörtüsünü şerefle her yerde taşıyabilmiş, etnik kimliğini açığa vurabilmiş, her mahfilde anadilini konuşabilmiş, o yüzden AK Partiye oy vermiştir ve vermektedir. Kimi de AK Parti hükumetleri döneminde refah görmüş, zenginlik görmüş, alım gücü artmış, ticaretini geliştirmiş, minnet duygusuyla Ak Partiye oy vermektedir, yani bunların gerekçesi ekonomiktir. Kimi de AK Parti liderinin duruşunu, karizmasını, cesaretini, samimiyetini, doğallığını veya dindarlığını sevmekte ve o yüzden Ak Partiye oy vermektedir. Yani Sayın Erdoğan'a olan güveni ve sevgisiyle AK partilidir bu insanlar. Bir de her devrin adamı dediğimiz rantçılar, çıkarcılar vardır. Bunlardan bir siyasi partinin uzak kalması mümkün değildir. Çünkü bunlar bukalemun gibi renk değiştirirler. Ak Partiyi inişe götürenler de bunlardır. Şükür ki bu kesim çekirdek kadroda, MKYK'da yoktur. Alt kademelerde, il ve ilçe teşkilatlarında az da olsa vardır. Bunlar var diye de bütün bir partiyi karalamak, cezalandırmak doğru değildir. Zaman içinde bunlar iyot misali açığa çıkarlar ve kenara çekilirler.

Sonuç olarak, her AK Partili olmak pak olmak anlamına gelmez ama Ak kadronun çekirdeğinde, yönetiminde, merkezinde olmak pak olmayı gerektirir. Bildiğimiz kadarıyla da çekirdek kadro paktır, 2023, 2053 ve 2071 hedefleri için pak kalmak zorundadır.

Çünkü AK Parti'nin misyonu; dini özgürlükleri sonuna kadar yaşatmak, tarihten alınan ilhamla geleceğe yön vermek, geçmişinden kopartılan Cumhuriyet Türkiye'sini tekrar geçmişiyle barıştırmak, ezilen ve sömürülen İslam dünyasına ağabeylik yapan, uyanışını sağlayan, güçlü ve bağımsız bir Türkiye Devletini dünyada söz sahibi yapmak. Böyle bir misyona sahip olan bir partinin müntesipleri, asla fırsatçı ve rantçı olmaz, devleti tırtıklamaz, milleti aldatmaz, rantçıya da göz yummaz. Birileri ne derse desin, Sayın Erdoğan ve ekibi siyaseti millete hizmet olarak yapmaktadır, ak ve paktır. Sayın Erdoğan kendisini milletine adamıştır, millet de Sayın Erdoğan'ın bu samimi hizmet aşkını görmüş, anlamış ve on yedi yıl boyunca hep arkasında durmuştur. Görünen o ki, bundan böyle de bu milletin önünde kaldığı, etrafındakiler de ak ve pak olduğu müddetçe millet ardında duracaktır.

Yazarın Diğer Yazıları