AK Parti’nin Misyonu

Yol yapma, su ve elektrik getirme, okul ve hastane açma gibi kültür ve altyapı hizmetlerini Cumhuriyet döneminde az veya çok her gelen hükumet yapmıştır, yapmaya çalışmıştır. Maalesef son yıllara kadar vesayet odakları siyasetçilere sadece bu hizmetleri yapma hakkını vermiştir. Son Ak Parti hükumetine kadar derin devletin sahipleri ve vesayet odakları, siyaset yaparak başa gelen hükümetlere ve başbakanlara, “sen sadece parayı bulacaksın, maaşları finanse edeceksin, okul ve hastane yapacaksın, yol açacaksın, su getireceksin, elektrik santralleri kuracaksın, fabrika yapacaksın veya yapmak isteyenlerin önünü açacaksın, başkaca suya- sabuna dokunmayacaksın” demişlerdir. Davulu siyasetçilerin boynuna asmışlar, tokmağı kendi ellerine almışlardır vesayetçiler. Güvenlik birimlerinin ve yargının başına oturmuşlar, siyasetçinin elini kolunu bağlamışlar, “kazanmak sana, harcamak ve hükmetmek bize ait” demişlerdir.
    Örnek olarak, bugüne kadar yapılan anayasaları hep asker menşeli güçler yapmıştır. Son ikisi de (61- 82 anayasaları) darbe anayasasıdır. Hiçbir hükumet veya Meclis de bu anayasaları toptan değiştirememiş, yeni bir anayasa yapamamış, birkaç maddesini değiştirmekle yetinmişler, anayasanın ruhuna dokunamamışlardır. Darbe anayasalarının ruhunda devlet kutsanmış, seçilmişlerin yetkileri kısıtlanmış, yetkiler bürokrasiye dağıtılmış, hakimiyetin millette olduğu kağıt üzerinde ve TBMM’nin duvarında kalmıştır.
     Evet, üç dönem üst üste oyunu artırmış, yüzde elli oy almış Ak Parti hükumeti de anayasa yapmaya muktedir olamamış, anayasa değiştirecek sayıyı bulamamıştır. Bu konuda muhalefetin desteğini de alamamıştır. Ak Parti önderliğinde oluşan ve Meclisteki bütün partilerin eşit temsil ettiği son anayasa yazma heyeti altmış maddede ittifak edebilmiş, muhalefet partileri o altmış maddeyi de oylamak için Meclise getirmeye yanaşmamışlardır.
    Evet, demokrasimizin çarkları henüz tam olarak uyumlu çalışmamaktadır. Demokrasilerde “kuvvetler ayrılığı” prensibine göre Meclis en üst çatı olarak görülmesi gerekirken, diğer güçler Meclis’i baypas edebilmekte, Meclis de kendi yetkilerine sahip çıkmamaktadır.
   Ak Parti hükümetleri son on iki yılda köklü bir anayasa değişikliği yapamasa da, referandumlar kanalıyla belli değişiklikler yapmış, üç alanda ülkeyi rahatlatmış, demokratik ülkelere yaklaştırmıştır: Öncelikle vesayet odaklarının gücünü kırmış, milletin hakimiyetini öne çıkarmıştır. İkinci olarak, özgürlükler noktasında büyük mesafe almış, özellikle dini ve kültürel özgürlüklerin önünü açmış, kimliklere, kıyafetlere saygı getirmiştir. Eğitim ve çalışma hayatında başörtüsü örtenler rahatlamış, kadın eğitim ve çalışma hayatına daha çok girmeye başlamıştır. Üçüncü olarak, devletle milleti barıştırmış, çatık kaşlı- despot devlet gitmiş, sıcak ve müşfik yüzlü, vatandaşını sebeb-i vücudu olarak gören devlet gelmiş, “hâkim devlet”ten “hadim devlet”e geçilmiştir. Bu gelişmeler de az -buz gelişmeler değildir. Kahir ekseriyet, doksan yıldır bunun özlemini duyuyordu, benim devletim diyemiyordu, gönlüyle vergi vermek istemiyordu.
   Devlet, halkın veya halkların kurduğu bir üst yönetimdir. Görevi de; güvenliği ve adaleti sağlamak, sağlık ve eğitim hizmetlerinde halka yardımcı olmak,  mali politikalarla ülkede parasal istikrarı ve ekonomik kalkınmayı temin etmektir. Devleti yönetenlerin finansörlüğünü halk yapmakta, vergi vererek, kanunlara uyarak ve askerlik yaparak devleti ayakta tutmaktadır. Halkın kurduğu bir devlet, kendi halkının kültürel değerlerine saygı duymuyorsa burada sorun var demektir. İşte AK Partinin on iki yıldır misyonu;  zulmeden, yok sayan, asimile eden devleti geriye çekip, halkın hizmetkarı- müşfik- şeffaf-adil devlet yapmak olmuştur.
     Sadece AK Partinin bu üç alandaki hizmetini bile düşünsek, Ak Partinin bu ülkeyi nereden nereye getirdiğini teslim ve takdir ederiz. Kendini özgür ve güvende hissetmeyen, devletini benimsemeyen, kimliği inkar edilen bir insanın karnını doyursanız da yüzünü güldüremezsiniz. İşte AK Parti kısmen de olsa çözüm süreciyle, demokratik açılımlarla halkın yüzünü güldürebilmiş, o sebeple her seçimde oyunu yükseltmiştir. Bu millet vefasız değildir. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırını sayar.


Yazarın Diğer Yazıları