Almanya Kafayı Bize Niçin Taktı?

Son günlerde Almanya'nın başını çektiği "Batılı İttifak” Türkiye'ye kafayı takmış durumda. IMF'ye el açarken, borç isterken, birliklerine ve kurumlarına girmek için kapıda yalvarırken, "benden işçi al, bana turist gönder de ülkeme döviz girsin” derken, gümrük birliğine sokup Türkiye'yi pazar görürken, üçüncü hava limanı projesi yokken, boğazın altından ve üstünden geçen demir yolları, tüp geçitler yapılmamışken Türkiye iyiydi, uslu çocuktu, yutulur lokmaydı, suya sabuna dokunmayan, oturduğu yerde oturan, Doğuya başını çevirmeyen, hatta arkasını dönen, enerji kaynaklarının başında masada olmayan, Ortadoğu'yu bir bataklık olarak görüp oradaki olup bitenlere bigane kalan bir ülkeydi. Hülasa, Türkiye Batı'nın dişine göreydi. Türkiye'nin üçüncü havalimanı yapıp hava trafiğini Türkiye'ye çekmek iddiası yoktu. Enerji koridoru olacak projeler henüz hayata geçmemişti. Tarihteki İpek (ticaret) Yolu gündemde değildi ve bir proje olarak ortaya çıkmamıştı. Avrupa'nın ihtiyacı olan doğalgaz kaynaklarının ve borularının vanası Türkiye'nin elinde değildi. Avrupa'ya işçi olarak gitmek için Türk Milleti can atıyordu, giden bir daha dönmek istemiyordu. İşçi kazandığını Almanya'da yiyordu, oraya yatırım yapıyordu.

Bugün Türkiye dış politikada yön ve yöntem değiştirdi, bir gözü batıyı takip ederken bir gözünü doğuya çevirdi. Batıdaki anlaşmalarına sadık kalırken, Ortadoğu' da olup bitenleri de izlemeye başladı. Artık enerji kaynaklarının paylaşımında, ulaşımında, Ortadoğu'nun yeniden dizaynında ben de varım dedi. Üçüncü havalimanının yapımına başlayarak Frankfurt'un tahtına göz dikti. Bu gelişmeler üzerine özellikle Almanya'nın ödü kopmaya, tüm Avrupa kıtasında alarm zilleri çalmaya başladı.

Evet, Avrupa zirveden düşüşe geçti. Yaşadığı ekonomik ve siyasi krizler, kararsızlıklar, çapsız liderler buna işaret ediyor. Avrupa'nı sömürdüğü kaynaklar kurumaya, pazarları kapanmaya, hammadde kaynağı ülkeler bir bir Avrupa'ya kafa tutmaya, kendi zenginliklerine sahip çıkmaya başladı. Osmanlıdan koptuktan sonra Batının ağına düşen, ekonomik ve siyasi bağımsızlığını tam olarak sağlayamayan, zengin toprakların fakir bekçileri olan ülkeler bugün Türkiye'yi örnek alıyor, Türkiye'yi yanında ve arkasında görüyor. Adeta Avrupa kanatları yoluk tavuğa döndü, uçamaz oldu. Türkiye ayağına çelme attı, yolunu kesti, uyuyanı uyandırdı.

Avrupa'nın, özelde Almanya'nın Türkiye'yi dize getirmek ve Türkiye'yi kapısında tutmak için elinde üç argümanı vardı: Bir; Türkiye'nin bölünmesine yönelen terör örgütlerine sahip çıkmak, Türkiye'den kaçan terör örgütü elemanlarını barındırmak ve onların ellerine silah vererek Türkiye ile vekalet savaşı yapmak, terörle mücadeleyle meşgul ederek Türkiye'nin ekonomik gücünü zayıflatmak, Türkiye'nin etnik yapısını kaşıyarak yeni terör örgütlerinin ve elemanlarının çıkmasını sağlamak. İkinci olarak; ekonomik ambargolar koyarak Türkiye'nin güçlenmesini, sanayileşmesini, ekonomik istikrara kavuşmasını, kendi kendine yeter ülke olmasını önlemek. Üçüncü olarak; Türkiye'yi insan hakları noktasında medya ve hukuk yoluyla vurmak, sıkıştırmak. Bunun için Avrupa Konseyini, AİHM'mi, diğer uluslararası yargı kurumlarını devreye sokmak.

Bu argümanların tam olarak işlemesi için önce Ak Parti hükümeti yıkılmalı ve lideri ekarte edilmeli(!) Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi için yapılan Anaysa referandumunda Almanya, Avusturya ve Hollanda'nın "hayır” kampanyasını yürütmesinde, Ak Parti aleyhine tavır almasında, Ak Partili siyasetçileri topraklarına kabul etmemesindeki sebep budur. Bugünlerde Almanya ekonomiden, turizmden vurmaya çalışıyor. Türkiye'yi güvensiz ülke olarak gösteriyor, Türkiye'ye gelecek yatırımları önlemeye çalışıyor. Başta FETÖ ve PKK olmak üzere tüm terör örgütlerine kucak açan, kol- kanat geren, her türlü lojistik ve parasal desteği veren, terör elemanlarını barındıran Almanya, tüm uyarılara rağmen bu tutumundan vazgeçmiyor.

Hasılı başta Almanya olmak üzere Tüm Avrupa adeta histeri nöbetleri geçiriyor. Türkiye'nin aldırmaz ve eğilmez tavrına, eleştirel ve üstten bakışına, Avrupa'yı kendi değerleriyle vurmasına çıldırıyor. Artık karşısında ağır siklet bir pehlivan var. Kaslarıyla, hareketleriyle Avrupa'yı korkutuyor. Bu pehlivanı ancak hileyle-tuzakla, vekalet verdiği güçlerle alt edebileceğini düşünüyor. Onların tuzakları varsa Rabbimizin de tuzakları var. Türk insanının aldığı dualar var. Avrupa kendi içinde krizlerle uğraşırken, Türkiye aradaki ekonomik açığı kapatmaya devam ediyor. Bu gerçeği içimizdeki bazı gafiller de görebilse ve hükümetine- devletine sahip çıkabilse işimiz daha kolay olacak.


Yazarın Diğer Yazıları