Bu Ülkeyi Yolda Bulmadık

Bundan yaklaşık bin yıl önce (1071’de) girip fethettiğimiz bu toprakları yüzyıllar boyunca korumak için milyonlarca şehid verdik. Sadece Çanakkale ve Sarıkamış harplerinde verdiğimiz şehid sayısı 350 bin. Balkan savaşlarında bir milyondan fazla insanımızı kaybettik. İstiklal harbimizde on binleri bulan kaybımız var. Yüz binlercesi de yaralanmış, açlıktan ve sefaletten ölmüştür. Son çizilen sınırlarıyla 780 bin kilometre coğrafi alana sahip olan bu ülke, sadece bir toprak parçası değil, milyonlarca şehid mezarı, milyonlarca tarihi ve mimari eseri, yüz binlerce cami ve kutsal mekanı olan bir coğrafyadır. Daha doğrusu bu ülke bin yıllık bir medeniyetin bize bıraktığı emanettir. Bu emaneti dört çapulcuya feda edecek kadar aptal ve şuursuz değiliz.
    Evet, son günlerde içeriden ve dışarıdan destekli kanlı örgütler yine sahne aldı ve ülkenin dört bir yanını yaktı yıktı, onlarca insan öldü. Marketler ve kuyumcu dükkanları yağmalandı, bankalar, kamu binaları, okullar ve parti binaları yakıldı. Otobüsler ve belediye araçları yakılıp tahrip edildi. Sokaklar savaş alanına döndü ve nihayet sıkıyönetim günlerine geri döndük.
    Evet, bu vicdan ve merhamet yoksunu çocukları, bu maskeli canileri biz yetiştirdik, bunlar bizim eğitim sistemimizin mahsulü. Önce bu gerçeği düşünmeliyiz. Yıllarca laik eğitim dedik tutturduk, gençleri dinden, diyanetten, ahlaktan, haram ve helal duygusundan uzak yetiştirdik ve birileri boş kalan beyinleri ve gönülleri bu kez ırkçılık ve ateist duygularla doldurdular ve başımıza bela ettiler. Allah korkusu taşıyan bir genç bindiği belediye otobüsünü yakamaz, onun bir kul hakkı olduğunu bilir. Allah korkusu taşıyan, haram-helal sınırlarını bilen insan okuduğu okulunu, işini gören kamu binasını, tedavisini yapan hastanesini yıkıp yakamaz, marketleri ve kuyumcu dükkanlarını asla yağmalayamaz. Böyle bir nesil ortaya çıkmışsa burada baş suçlu devlet. Ak Parti hükümeti bunun farkında olarak iki yıl önce okullara seçmeli din dersleri koydu. Görüyoruz ki iki yıl önce konulan seçmeli Kur’an ve din dersleri de yeterli ve sadra şifa değildir. Bu dersler mecburi olmalı, içerikleri zenginleştirilmelidir.
     Evet, bu ülkede kanun hakimiyeti ve adalet düzeni sağlanmalı, ceza yasaları caydırıcı olmalı ve polisin yetkileri tekrar gözden geçirilmelidir. Molotof kokteyili atanlar adliyenin bir kapısından girip öbür kapısından çıkmamalı, bunlar ağır cezalara çarptırılmalıdır. Artık yakan yıkanın yanında kar kaldığı bir ülke görüntüsünden çıkmalıyız. Devlet niçin vardır? Devletin birinci görevi, insanların can, mal ve namus güvenliklerini sağlamaktır. Son günlerde acı bir gerçek olarak görüyoruz ki, hukuk düzenimize, yargımıza güven sarsılmış, hakimler kamplara ayrılmış. Polisimizin içinde de kamplaşmalar yaşanıyor, birileri ağırdan alıyor, maaşını alıp terör estirenlere göz yumuyor. Adeta seyirci olan emniyet mensuplarını görüyoruz. Bunu nereden anlıyoruz? Yüzlerce maskeli gruplardan, yakıp yıkanlardan yakalanan üç-beş kişi. Emniyetimiz de, yargımız da yeniden ele alınmalı, kurumların içindeki çürükler temizlenmelidir.   
   İdam cezası yeniden getirilmeli, çözüm süreci taviz görüntüsünden çıkarılmalıdır. Hükümet terör sorununu çözelim dedikçe, terör örgütleri bu ülkeyi üzelim ve yüzelim demektedirler.
     Beyler, biz bu ülkeyi yolda bulmadık. Bu ülke zor bir coğrafyada, bütün dünyanın üzerinde gözü olan stratejik bir konumda. Düşmanımız da çok, dostumuz da. Dostlarımız olan İslam coğrafyasına sahip çıkmalı, düşmanlarımıza karşı uyanık olmalıyız. Bu ülkenin bankasından maaşını alan, bu ülkenin fabrikasında çalışıp ekmeğinin kazanan bir delikanlı kendi ülkesinin dibini oymak için çalışıyorsa burada bir düşünmek gerekli. Bunun suçu, eğitim sistemimizde ve kanunlarımızda aranmalıdır.
   Kaboni’yi ve Işid’i bahane edip terör estirenlere karşı bir önerim var: Bu maskeli vicdansızları toplayıp kamyonlara bindirip Suriye topraklarına salalım, orada Işid’e karşı savaşsınlar ve bir daha bu ülkeye dönmesinler. Ülkenin dibini oyanların bu ülkede yaşama hakkı yoktur.


Yazarın Diğer Yazıları