CEZA HUKUKUMUZDA İDAM OLMALI

 

 

Ülke olarak uyuşturucu ticaretinin geçiş güzergâhında, terör olaylarının tam ortasında, en netameli, en zor bir bölgede yaşıyoruz. Tam otuz sekiz yıldır terörle imtihan oluyoruz. Ülkemizi zayıf düşürmek, bölüp parçalamak isteyen, ülkemizde kötü emelleri olan dış ve iç güçler, bütün imkânlarıyla üstümüze geliyorlar, en çok da terörü kullanıyorlar. Devletimiz kalkınmak için harcayacağı kaynakları güvenliğe harcıyor. Böyle bir ülkenin ceza kanunları da en az güvenlik güçleri kadar, savunma silahları kadar caydırıcı ve etkili olmalıdır.

 

Tarih boyunca en çok coğrafya gezmiş, en çok toplumla karşılaşmış, karışmış, kaynaşmış bir milletiz. Her coğrafyadan, her toplumdan bir şeyler alarak kültürümüz zenginleşmiş ve koca bir imparatorluğu alt yüz yıl ayakta tutan bir hukuk sistemine sahip olmuşuz. Gel gör ki o hukuk sistemine bugün hasretiz. Hoşgörülü, sabırlı, değişime ve yeniliğe açık bir millet olarak yetmiş iki milleti merhametimizle kucaklamışız, ama suçlunun ve zalimin kafasını ezmeyi bilmişiz. Yunus Emre'miz, "yaratılanı severiz yaratandan ötürü" demiş. Katili öldürmenin amacı masumu ve mazlumu yaşatmaktır. O yüzden kısasta hayat var diyoruz.

 

Avrupa'dan aldığımız, Avrupa kurumlarında yerimizi almak için zaman zaman değiştirdiğimiz kanunlar, uyum yasaları maalesef derdimize derman olmadı, aksine yaramızı azdırdı. Rüşvet, hırsızlık, terör, zina, cinayet olayları hiç hız kesmedi. Hukuk sistemimiz, yapılan değişikliklerle adeta yamalı bohçaya döndü. Her gelen hükümet, yargı reformları yaptı ama huzur, güven ve adaleti tam olarak sağlayamadı, huzur ve güven ülkesi olamadık.

 

Geçen hafta İstanbul'un ortasında, İstiklal caddesinde dışarıdan sızdırılan bir terörist tarafından bomba patlatıldı. Altı insanımız şehit olurken, seksen civarında insanımız yaralandı. Mesaj belli; halkımızı korku ve paniğe sevk etmek, turizmi baltalamak ve seçim arifesinde iktidarda zafiyet oluşturmak. Teröristi hızlı bir şekilde yakalayıp yargıya teslim etmek büyük başarı. Ancak güvenlik güçlerimizin bu başarısı terörü önlemek adına yetmez. Yargımız da aynı caydırıcı etkiyi yapmalı, teröristi, yardımcı ve yatakçılarını darağacında sallandırmalıdır.

 

Evet, kimseden çekinmeden, komplekslere kapılmadan köklerimize dönmeli, kendi kültürel değerlerimize dayanan hukuk sistemimizi özellikle ceza hukukumuzu oluşturmalıyız. Kırk yıldır uğraştığımız ve uğruna binlerce can verdiğimiz terörü ancak kısas ve idam cezasıyla önleyebiliriz. Zina, hırsızlık, rüşvet ve cinayet gibi adi suçlara ağır cezalar getirmezsek, sadece birkaç yıl hapse katmakla yetinirsek, ancak katile, hırsıza, zaniye ve caniye cesaret vermiş oluruz. a

 

Evet, Kur'an'ın emrettiği "kısasa kısas" gelmelidir. Herkes ettiğini bulmalı, ceza-suç dengesi kurulmalı, öldüren gerekirse öldürülmelidir. Af yetkisi sadece maktulün yakınına ait olmalıdır. Caniler, üç -beş yıl hapiste yattıktan sonra yol ortasında elini kolunu sallayarak gezmemeli, maktulün yakınlarını, yani acıyı yaşayanları kışkırtmamalıdır. Kısasa kısas olursa kan davları yaşanmaz, caniler cesaret bulamaz, kin ve intikam duyguları yok olur, toplumda herkes açtığı davalarda adaletin tecelli ettiğine inanır, "şeriatın kestiği parmak acımaz" der. Hapis cezası, tek başına terbiye etmekten ve caydırıcı olmaktan uzaktır.

 

Sonuç olarak köklerimize ve kendi kültürel yasalarımıza dönmekten başka çaremiz yok. İnsanı en bilen Rabbidir ve onu en iyi terbiye eden de O'nun yasalarıdır. Kulun kendi aklıyla bulduğu beşeri yasalar sübjektiftir ve terbiye etmekten uzaktır. İdam cezası, dünyanın birçok ülkesinde devam ederken bize ne oluyor da Batının dayatmasıyla idama karşı oluyoruz! Batı'da bizdeki bölücü terör olayları yaşanmıyor, batı bizim kadar dış ve iç saldırılara maruz kalmadı, batının elinin altında bizim gibi bin yıllık devlet yöneten fıtrata uygun yasalar yok.

 

Hasılı ceza hukukumuz caydırıcı olmalı ki yol masumlar yol ortasında katledilmemeli. Artık seyretme zaman değil eylem zamanı. Parlamentoya, yargıya ve eğitim sistemimize görev düşüyor.


Yazarın Diğer Yazıları