CHP Zihniyeti de Değişmek Zorunda

15 Temmuz ihaneti, bürokraside büyük bir temizliğe ve değişime -dönüşüme yol açtı. Devlete çöreklenen yüz yıllık yapı yerinden oynadı, yeni bir zihniyet inşası başladı. Bugüne kadar devlet, milleti potansiyel tehlike olarak görüyordu, sürekli milleti kontrol altında tutmak, inancına, ibadetine sınırlar koymak istiyordu. Devlet buyurgandı, otoriterdi, kaymak ve kaynak ondaydı ve her kesim onu ele geçirmek ve elinde tutmak istiyordu. İşte bu yasakçı devlet yapısı FETÖ gibi sızıntı, gizli örgütleri ortaya çıkardı. Bundan böyle bu tür örgütlerin çıkmaması için bugün devlet milletin emrine girdi, millet ne derse onu yapan bir devlet sistemi kuruldu ve kuruluyor. Bürokraside son kalan CHP zihniyetliler ve FETÖ kalıntıları da ya değişmek zorunda ya da o makamları bırakmak zorundadır. Artık bir valiye, bir müdüre ulaşmak bugün daha kolay. Bundan böyle kömür arabasıyla fakirin kapısına kadar gelen, fakirle iftar açan valileri, belediye başkanlarını, siyasetçileri, halkın içinde olan bürokratları göreceğiz. Belki azınlık bir grup biraz daha direnecektir, alışkanlıklarını, buyurgan tavırlarını bırakmayacaktır ama onlar da emekli olunca hizmetkar olduğunun farkında bir nesil o makamların sahibi olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanının sözlerinde böyle bir geleceğin, bürokratik yapının ip uçları, sinyalleri işaretleri vardır.

Evet, şehirlerin değişimi ve dönüşümü kolaydır, çünkü taş ve beton yığınlarıdır. Taş ve beton duvarları yıkarsın yenilerini yaparsın, sokakları, caddeleri genişletirsin, yeni yeşil alanlar ve parklar yaparsın. Bunlar bugünden yarına parayla yapılabilen şeyler. Zor olan, insanın düşüncelerini değiştirmek, zihniyette değişime ve dönüşüme gitmek. Zihniyetleri, anlayışları, yaklaşımları değiştirmek, önyargıları kırmak on yılları alır. O yüzden "dağların yer değiştirdiğine inan, insanların huy değiştirdiğine inanma” demişler.

Örnek olarak, CHP zihniyeti, yani İttihat ve Terakki zihniyeti, insanına tepeden bakan, kültürüne yabancılaşan zihniyet, yani devletçi ve kaymakçı zihniyet bugünden yarına değişmez. Yüz yıldır bu memlekette kökleşti, dal budak sardı. Yüz yıl boyunca bu devletin kaymağını yedi, makamlarını işgal etti, milletini cahil, yobaz, gerici, göbeğini kaşıyan adam, güdülecek sürü olarak gördü, halkına güvenmedi, seçime inanmadı, hep yönetmeye, emretmeye, efendiliğe alıştı, birileri hükümet olsa da iktidarda hep kendisi oldu. Son on dört senedir CHP zihniyetinin ilk defa iktidarı sarsıldı, devletin kaymağını yiyemez oldu, işgal ettiği makam ve mevkileri bir bir bırakmak zorunda kaldı. Kendisini dışlanmış hissetti. Bunun için içi içine sığmıyor, öfkesini yenemiyor, bazen çıldırıyor, ne dediğini bilmiyor, bu halkı denize dökmekten bahsediyor, kan dökmekten dem vuruyor, kin ve intikam duygularını saklayamıyor. Durmadan korku pompalıyor, tehdit ediyor, korku salıyor, iftiralarla, ithamlarla bu haklı yıldıracağını, kandıracağını sanıyor.

Evet, köprünün altından çok sular geçti, devlet eski devlet değil, millet eski millet değil, gençlik eski gençlik değil, polis eski polis değil, yargı eski yargı değil, asker eski asker değil, bürokrasi eski bürokrasi değil. Devlette ve millette büyük bir zihniyet devrimi oldu, o CHP zihniyetindeki insanlardan bir avuç kaldı, büyük kısmı değişti, dönüştü, daha doğrusu değişmek zorunda kaldı. Artık başörtülülere saldırılmıyor, "başörtüye hayır” yürüyüşleri yapılmıyor, elli öncesi "Arapça ezana hayır” diyenlerden eser kalmadı. Laiklik elden gidiyor, gericiler geliyor, irtica hortluyor naraları işitilmez oldu.

  1. CHP zihniyetlilerin bir kısmı yola geldi, yanlışını fark etti, nerede yanlış yaptık diye kendisini sorguluyor, özeleştiri yapıyor. Bir kısmında hazımsızlık ve iç sancıları devam ediyor, bakışında düşüncesinde direniyor, darbecilerden hala medet umuyor, bir darbe olur da eski iktidarımızı devralır mıyız, eskiye döner miyiz, kaymaklı günleri görür müyüz diye bekliyor, zihniyet yönüyle kaya gibi yerinde duruyor, değişmektense bu ülkeyi terk etmeyi göze alıyor.

Evet, değişim ve dönüşüm ellili yıllarda başladı. Kırklı yılları bir avuç kalan CHP zihniyetliden başkası özlemiyor. Onların da bir kısmı ateist ve mezhepçi takılıyor. Altmışlı- yetmişli-seksenli yılların devletiyle ve milletiyle bugünkü devlet ve millet arasında sayılamayacak kadar fark vardır. O yıllarda "asker ne der” diye askerin ağzına bakan, askerin onayını almadan politika üretemeyen hükümetler yönetiyordu devleti. Yine o yıllarda darbecilere teslim olan, ses çıkarmayan, gelen ağam giden paşam diyen bir millet vardı. O yıllar geride kaldı, millet bilinçlendi, iletişim araçları çoğaldı, devlet kucaklayıcı oldu, iktidar vesayetçilerin emrinden çıktı. Bürokratik ve otokratik devlet gitti, demokratik devlet geldi.

DEVLET VE MİLLET BİRLİKTE DEĞİŞTİ

  1. on dört yılda hem millet hem devlet değişti. Devlet hem baba-ana gibi şefkat kucağı oldu, efendilikten çıkıp hizmetçiliğe başladı.

Millet de iletişim araçlarının çoğalmasıyla ve eğitim seviyesinin yükselmesiyle bilinçli, ferasetli, soğukkanlı bir halk oldu. Artık devlet ve millet birbirini kucaklıyor, devlet milletin emrinde, millet de devletinin yanında. Her gün şehitlerimiz oluyor, bombalar patlıyor, onlarca eve ateş düşüyor, ama milletimiz devletine sadakate, hükümetin arkasında durmaya devam ediyor. Bugün Kürdüyle, Türküyle seksen milyon "bu devlet benim devletim, bu devlet çatısı altında yaşamaktan mutluyum” diyor. Kimse kendini dışlanmış, ötekileşmiş hissetmiyor. O yüzden Sayın Cumhurbaşkanı ABD'ye, AB'ye, İsrail'e rest çekebiliyor, milletten başka hiçbir güce eyvallah etmiyor.

Devletimiz dört bir taraftan kuşatılmış durumda. Askeriyle, polisiyle, hükümetiyle, muhalefetiyle birlikte hareket etme, Cumhurbaşkanımızın arkasında durma zamanı. Önde giden, önü alan, öne çıkan, göze değen, göz dolduran her zaman kıskanılmıştır. Son on beş senede öne çıkan ve göz dolduran ülkemiz de dış güçler tarafından kıskanılmakta, önünü almak, ayağına bağda atmak için terör örgütlerini kullanmaktadırlar. İçlerindeki kin ve hasedi açıktan haykıramayan, yüzümüze söyleyemeyen, açıktan üstümüze gelemeyen şer ittifak, terör gruplarını, PKK, PYD, DEAŞ ve Fetö gibi zalim örgütleri desteklemek suretiyle bu intikam duygularını dışa vurmakta ve kinlerini kusmaktalar, böylece korkularını yenmekteler. Ama bu halk altmışların, yetmişlerin ve seksenli yılların halkı değil, demokrasiye bağlı, liderinin arkasında, bilinçli ve korkusuz.

Devlet de eski devlet değil; kucaklayıcı, birleştirici, özgürlüklerin önünü açan, halkın inançlarına saygılı, milletine şefkatli. Ekonomisi güçlü, kendi silahını üreten, kendi göbeğini kesen, siyasi, askeri ve ekonomik açıdan tam bağımsız bir devlet Türkiye Cumhuriyeti. Yani hakim devlet değil, hadim devlet. Devlet büyüklerimiz efendi değil hizmetkar bugün.

Cumhurbaşkanımız için söylenen "diktatör” ve "otoriter” gibi sıfatlar ve kavramlar dış güçlerin ürettiği ve empoze ettiği kavramlardır. Çünkü O'nu halkın gözünden ve gönlünden düşürmek için başka sıfat bulamıyorlar. Biliyoruz ki Tayyip Erdoğan İsrail ve yandaşlarına, bölücülere ve sömürücülere, zalimlere ve hainlere karşı şedit ve diktatör. Kendi halkına ise inadına müşfik ve merhametli, halkın kılına zarar gelsin istemez. Halkının Müslüman olanlarını kardeş, diğerlerini de vatandaş bilir Sayın Erdoğan. O, yüzde elliden fazla insanın seçtiği, gücünü halktan alan ilk sivil Cumhurbaşkanıdır. Özal da, Demirel de, Sezer de, Gül de seçildi, ancak halk seçmemişti, halkın seçtikleri seçmişti. Güçlerini direk halktan almadıkları için güçlü ve dirayetli olamadılar.

ASKER ESKİ ASKER DEĞİL

Askerimize bugün daha çok güvenebiliriz. 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde hainler, nankörler, vesayetçiler, beyni kiralıklar, gladyocular olabildiğince temizlendi. Altmışlı, yetmişli, seksenli ve doksanlı yıllarda olduğu gibi artık dış güçlerin kendi askerimizi kullanarak hükümetimizi, milletimizi terbiye ettiği günler geride kaldı. Eskiden dış güçlerin işleri kolaydı. Askerimize bir göz kırpıyorlar, siyasetçiyi hizaya getiriyorlardı. Bugün askerimiz eski asker değil, siyasetçi de eski siyasetçi değil. Asker artık siyasetçiye bağlı, demokrat, ülkenin çıkarı neyse onu yapıyor, asla üstüne düşmeyen işlere bulaşmıyor. Çünkü askerimiz değişti, darbelerden ve darbe kalkışmalarından dersler çıkardı. Üç darbenin ve iki darbe teşebbüsünün ancak askerin saygınlığını zedelediğini, ekonomiyi çökerttiğini, bu ülkeyi elli yıl geri koyduğunu, üçüncü dünya ülkesi sınıfına düşürdüğünü gördü. Hele son 15 Temmuz darbe teşebbüsünün nasıl püskürtüldüğünü, halkın demokrasiye nasıl sarıldığını ve darbecileri nasıl nefretle karşıladığını asker bizzat gördü, Öğrendi ki, asker kışlasında saygındır, cephede kahramandır, görevi dış düşmana karşı sınır güvenliğini korumaktır, maaşını ödeyen halka silah çekmek akıl dışıdır, vicdansızlıktır. Darbe, halkın parasıyla ve halkın çocuğuyla halka zulüm yapmaktır. Bu yeniçeri alışkanlığı artık geride kalmalı, asker siyasetçinin, seçilmişin emrinde ve arkasında olmalıdır.

Devlet bir tanedir ve her kesimin devletidir. Hükümet ise bir dönem için devleti yöneten partidir. Dolayısıyla herkes hükümeti desteklemek ve sevmek zorunda değildir ama devletine sahip çıkmak zorundadır. Devlet yıkılsa hepimiz aç ve açıkta kalırız, ama hükümetler yıkılırsa bir başka hükümet gelir devleti idare etmeye devam eder.

AK Parti hükümeti, on beş yıldır devlet idaresini elinde tuttuğu için adeta Devlet ile AK Parti hükümeti özdeş görülmeye başladı. AK Parti denince devlet, devlet denince AK Parti hatıra geliyor bugün. O yüzden devlet düşmanları bugün AK Parti düşmanlığına soyundular. AK Parti'yi çökertebilirlerse devleti çökertecekler, en azından bölecekler.

TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HEDEFİ AK PARTİ

Eskiden terör örgütlerinin öncelikli hedefi devleti bölmek ve yıkmaktı, devlet düşmanlığında birleşiyorlardı, sadece devlet büyüklerine, devlet kurumlarına, devletin askerine ve polisine saldırıyorlardı. Bugün AK Parti'ye ve AK Parti'de siyaset yapanlara saldırı başladı. Bütün terör grupları bugün AK Parti ve Tayyip Erdoğan düşmanlığında birleşiyorlar. Doğuda AK Parti'de siyaset yapanları katlediyorlar, Batıda AK Parti binalarına saldırıyorlar. Biliyorlar ki Ak Partiyi çözebilirlerse devlete diz çöktürecekler. Biliyorlar ki Tayyip Erdoğan'ı ekarte edebilirlerse Ak Partiyi dağıtacaklar. AK Parti dağılırsa devlet diz çökecek, eğilecek, eskiden olduğu gibi IMF kapısında üç kuruş versinler diye yalvaracak.

AK Parti hükümeti bugün daha cesurdur, kararlıdır, terörle mücadelede daha aktif ve başarılıdır. Çünkü ekonomisi güçlüdür, kasasında yetecek kadar dövizi vardır, kendi silahını bugün için yüzde yetmiş oranında üretebilmektedir. Asker ve polis artık başına buyruk değildir, sivil idareye bağlıdır, verilen görevi aynıyla yerine getirmekte, elindeki silahı dış düşmana doğrultmaktadır, hukuk devletinin kurallarına riayet etmektedir. İşte bu asker alkışlanır, bu asker bizim askerimizdir.

Cemal Gürsellerin, Kenan Evrenlerin akıbetini gördük. Birinin ölümü zor oldu, öbürü ise son deminde sorguya çekildi. Ahirete uğurlanırken de çok yalnızdılar, arkalarından beddualar edildi. "Yirmi Sekiz Şubat”ın mimarları da lanetle anılmaktadır. 15 Temmuz hainlerinin âkibeti ise meçhuldür, bu halk ve bu devlet asla affetmeyecektir, idam dahil en ağır cezaları verecektir. Demek ki "zulümle âbâd olanın ukbası, hatta dünyası berbat olur. Zulümle âbâd olunmaz”.

Eskiden faili meçhuller olurdu, kimin vurduğu, kimin attığı belli olmazdı, yapanın yaptığı yanına kâr kalırdı. Bundan böyle faili meçhulleri konuşmuyoruz. Emniyetimiz teknolojinin de imkanlarıyla failleri bulup çıkarıyor. Her gün patlatılan canlı bombaların arkasındaki güçler ortaya çıkarılıyor. Artık devletimize kimse "katil” diyemiyor. Devlet, OHAL döneminde olsa da hukuksuzluğa geçit vermiyor, hukuk devleti olmaya devam ediyor. Devletimiz güçlü ki, bir darbe girişimi yaşadığımız halde borsa kıpırdamadı, faizler alıp başını gitmedi, büyük sermaye çıkışları yaşanmadı.

Çünkü Irak'ın, Suriye'nin düştüğü acıklı hali görüyoruz, devletsizliğin ne demek olduğunu anlıyoruz ve en kötü sivil hükümet darbe hükümetinden iyidir diyoruz.

Sonuç olarak, baş koparılabilirse gövdenin çok bir önemi yoktur. Dış güçler ve onların maşası terör örgütleri böyle düşünüyor. Her yönden ve her vasıtayla AK Parti'ye saldırıyorlar. AK Parti'nin çökmesi devletin çökmesi demektir. O AK Partinin başı da Tayyip Erdoğan'dır. O yüzden 15 Temmuz darbecilerinin hedefinde O vardı. Korkulu rüya görmektense uyanık olmak evladır.


Yazarın Diğer Yazıları