Engelli Olmak Zor Zenaat

Bin sene önce İslam aleminin en önemli karakolu Anadolu’da kuruldu, o gün bugün bu karakolun varlığıyla İslam alemi kendini güvende hissediyor. Dün bu karakolun adı Selçuklu ve Osmanlı idi, bugün Türkiye Cumhuriyeti.
  Asırlarca Batı dünyası, Türk denince Müslüman’ı anladı, İslam denice Türkü gördü. Türk’ü ne zaman geriletirse, zayıflatırsa, bölüp parçalayabilirse, İslam’ı da gerileteceğini ve yayılmasını önleyeceğini düşündü Avrupalı. Onun için bütün planlar, tuzaklar Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti üzerine kuruluyor.
   Geçen gün Fransa’da Müslüman kimlikli iki- üç insan, Charlıe Hebdo isimli, çizdiği karikatürlerle Hazrati Muhammed’e (SAV) hakaretleriyle meşhur bir derginin çıkarıldığı merkeze girerek on iki insanı katletti, bunun üzerine Batı dünyası ayağa kalktı. Avrupa’nın her şehrinde bugünlerde protestolar, yürüyüşler yapılıyor, İslam’a ve Müslümanlara hakaretler yapılıyor, İslam ile terör özdeşleştiriliyor, “islamofobi” yayılıyor, medeniyetler çatışmasına zemin hazırlanıyor, dolayısıyla Avrupa’da çalışan işçilerimizin hayatları tehlikeye giriyor.
    Bu tür provokasyonları her zaman her dönemde dışarıda ve içeride gördük, göreceğiz. ABD de 11 Eylül saldırısının arkasında da sinsi bir plan vardı, Afganistan’ın işgaliyle, Irak ve Suriye’nin harap olmasıyla amacına ulaştı. Yurt içinde çıkarılan Sivas ve Maraş olayları da aynı sinsi planın uzantısıydı. Biliyoruz ki bu olayların arkasında MOSSAD ve CIA var. Dışarıda Hıristiyan-Müslüman, içeride Kürt-Türk ve Alevi- Sünni karşıtlığını kışkırtmak isteyen güçler var. Maalesef bizim saf-radikal ve şiddet taraftarı Müslümanlar da bu güçlere alet oluyor.
    Evet, dokuz yüz sene önce Müslümanları Kudüs’ten çıkarmak, Anadolu’dan söküp atmak, Müslümanların Avrupa’da yayılmasını önlemek için Batı dünyası papazlarının önderliğinde bir araya gelmiş, haçlı seferleri düzenlemişlerdi. O gün Selahaddin-i Eyyubi’lerin, Kılıç Arslan’ların dirayeti, cesareti ve ferasetiyle bu akınlar püskürtüldü ve İslam üç- dört asır içinde Avrupa içlerine yayıldı, Osmanlı askerleri Viyana sınırlarına dayandı. Avrupalı hep zayıf günümüzü kolladı, Balkan savaşlarında zayıf tarafımızdan vurdu ve bizleri Avrupa’dan atmayı başardı, ancak Anadolu’dan atmayı henüz başaramadı. Bugün Avrupalı hala o kinini içinde taşıyor, Türkiye gibi bir gücü ayağına taş olarak görüyor,  Türkiye’yi zayıflatmak ve Anadolu’dan atmak, en azından etki alanında tutmak için uzun vadeli planlar yapıyor. Kürt- Türk kışkırtmalarının, PKK türü terör yapılarının, Alevi- Sünni kavgalarının arkasında hem bu sinsi plan var.
    Çok şükür, başımızda ferasetli bir hükümet var, bu tür sinsi planları suya düşürmek, kurulan tuzakları boşa çıkarmak için her türlü tedbiri alıyor. Bu tedbirler cümlesinden olarak, Anadolu’da yaşayan tüm etnik ve dini gruplara kültürel haklarını sonuna kadar veriyor, herkesin bu devleti benimsemesi, kendini yalınız ve dışlamış hissetmemesi için barış ve çözüm süreçlerinin arkasında duruyor. Yeni Türkiye’nin Hükümeti biliyor ki, milletin farklı unsurları bizim hem zenginliğimiz hem de yumuşak karnımızdır. Bunlara baskı yapmak, bunların kimliklerini yok etmeye çalışıp asimile politikaları izlemek, dış güçlerin ekmeğine yağ sürmektir, ayrışmayı körüklemektir.  Kimliğini açıklamak, kültürel değerlerini yaşamak ve yaşatmak, anadilini kullanmak ve geliştirmek noktalarında kendini özgür hissetmeyenler, kendini baskı altında görenler dış güçlerden medet ummaya kalkarlar ve ülkenin parçalanmasına yol açarlar. Tek çaremiz, tüm unsurları birinci sınıf vatandaş olarak kucaklamak, sıcak davranmak, ana dillerin, lehçelerin ve kimliklerin korunmasını ve geliştirilmesini sağlamaktır. İşte bugün hükümet çözüm ve barış süreciyle bunu yapıyor.
    Evet, Avrupalı haçlı seferlerinden vazgeçmiş değil. Sadece haçlı seferleri mecra ve yöntem değiştirmiştir. Dün aramızda yabancı misyonerler cirit atıyordu, bugün aramızdan misyonerler buldular, bizi bize kırdırıyorlar. Irak ve Suriye’de katliam yapan IŞİD örgütü de, kırk senedir kırk bin canımıza, beş yüz milyar maddi kaybımıza mal olan PKK ve PYD örgütleri de hep Avrupalının üzerimizdeki oyunlarının ve planlarının sonucudur. Silahımız ve ordumuz güçlü olduğu kadar, ferasetimiz de güçlü olmalı, kurulan tuzakları görmeliyiz.  Ülkemiz topraklarında radikal unsurların, şiddet taraftarlarının tutunamamasının sebebi, Ak Parti gibi muhafazakâr ve özgürlükçü bir hükümetin başımızda olmasıdır. Türk Milleti tarih boyunca İslam’ın yayılmasında hiçbir zaman şiddeti kullanmamış, sevgiyle ve kültürel haklara saygıyla hareket etmiştir. Bugünkü Ak Parti hükümetinin de referansı tarihimizdir, Kur’an’ımızın, “kim bir nefsi haksız yere öldürürse bütün insanlığı öldürmüş, kim bir insanı yaşatırsa tüm insanlığı yaşatmış olur” ayetidir. Biz bu kültürden geldik ve Hükümetimiz de bu inançta.  Müslüman ile terörizmin birlikte anılmasına asla müsaade etmemeli, demokratik siyasetin kıymetini bilmeliyiz. Allah firasetli, basiretli ve şuurlu liderlerimizi başımızdan eksik etmesin!
     Başlığımızda söylediğimiz gibi, İslam aleminin sığındığı, dayandığı, güvendiği tek “karakol” Anadolu, orada kurulan Türkiye Cumhuriyeti. Başı derde giren, savaştan kaçan, zulme uğrayan buraya sığınıyor, bu ülkede saygı ve merhamet görüyor. Bu ülkenin ve hükümetinin kıymetini bilmeli, fırsatçılara yol vermemeliyiz.


Yazarın Diğer Yazıları