FETÖ Savunmaları

Son günlerde en çok sanıklı "Akıncı Üssü” duruşmalarını izliyoruz.

Pişkinlik hat safhada. İnkar, inkar, inkar. Sanıkların dillerinde itiraf ve özür, yüzlerinde nedamet emareleri göremiyoruz. Aksine ihanetleri dillerinden ve yüzlerinden okunuyor. Tek dedikleri, "biz yoktuk, biz değiliz, haberimiz yok, bilmiyorum, duymadım, görmedim, anlamadım, yapmadım”. Çok azında itiraf var, özür var, nedamet var. Tutuklu oldukları bir yıl boyunca hapishanede bilenmişler, ifade birliğine varmışlar, ne söyleyeceklerini ezberlemişler, birbirlerine moral vermişler. Cesaretlerinden, korkusuz tavırlarından, meydan okurcasına çıkışlarından anlıyoruz ki bunlar hala bir yerlere, belki geride kalan kriptolara güveniyorlar, o yüz yıllık cezaları almayacaklarını, Ak Parti hükümetinin yıkılıp tekrar devlete hakim olacakların düşünüyorlar. Anlaşılan geride orduda olsun, emniyette olsun, yargıda olsun gizlenen dostları bunlara mesaj gönderiyor, kurtuluşunuz yakındır diyor. Geçen bir televizyon kanalından dinledim, orduda daha yüzde otuz oranında temizlik yapıldığını söylediler, dehşete kapıldım. Özellikle albaylığın altındaki rütbelerde daha çok insan olduğunu, bunların her an harekete geçebileceğini söylüyorlar. Geçmişte "Genç subaylar rahatsız” manşetlerini bunların attırdığını anlıyoruz.

Evet, belleri kırılmıştır ama tehlike geçmemiştir. Kafası kopmadıkça, başı ezilmedikçe beli kırılan yılan daha da saldırganlaşır, kinlenir, insana var gücüyle saldırır ve intikamını alır. Ülkemizde yüz bini dışarıda, eli bini içeride (hapiste) görevine son verilen, en az iki yüz bininin FETÖ yaftasıyla ifadesi alınan, çevreleriyle, yakınlarıyla, sempatizanlarıyla birlikte üç beş milyonu bulan bir intikamcı grup oluştu. Bunlar bundan böyle sivil de olsalar boş durmayacak, bir örgüt gibi özellikle seçim dönemlerinde hükümeti yıkmak için çalışacaklardır, kaos planları yapacaklardır. Bunlar kin dolu, bunlar önce örgüt sonra devlet diyen mankurtlar. Bunlar beyinleri şartlanmış, kalpleri paslanmış, kulakları Pensilvanya'da, gönülleri intikam duygusuyla dolu, tedavisi mümkün olmayan zavallılar, hasta ruhlular.

Geçen haftalarda Diyanet İşleri Başkanımız açıkladı: Bir yıl boyunca çalışan yetkili bir heyet, Fethullah Gülen'in binlerce kasetini, binlerce saati bulan konuşmalarını ve altmış kitabını incelemiş, kendisini peygambere eş gören sözlerini, rüya adı altındaki yalanlarını tespit etmişler. Anlıyoruz ki bu insan, geçmişin Hasan Sabbah'ı, bu insan ruh hastası, bu insan cinlerin ve şeytanların oyuncağı olmuş, kendisinde olağanüstü haller vehmeden ve üstün güçler gören, dışarıdan yönetilen ve kullanılan fitne başı, örgüt başı. Çevresini de inandırmış, beyinlerini boşaltarak hipnozlamış.

Bugün mahkemelerde müebbetle yargılanan mankurtlarda bu teslimiyeti görüyoruz. Adamlarda korku emaresi yok. Adamlar hocalarına toz kondurmuyorlar, Hakimin ısrarlı sorularına karşı Fetullah adını ağızlarına almıyorlar, hala mucizeler(!), kerametler göstereceğine, imdatlarına yetişeceğine, bedduların boşa gitmeyeceğine inanıyorlar.

Biz şuna inanıyoruz, iki yüz elli şehidin ve iki bin gazinin ahı bunları bırakmayacaktır. Bunların dışında, kırk yıl boyunca sorular çalarak haklarını yedikleri insanların, zulmettikleri insanların, grup dayanışması içinde dışladıkları ve ezdikleri insanların, kendileri baş köşelerde oturduğu halde, tayinlerle süründürdükleri insanların, karalamalarla, iftiralarla, şantajlarla hapislere tıktıkları, şeref ve namuslarıyla oynadıkları, mal varlıklarına el koydukları insanların ahları bunları asla bırakmayacak, bunlar ahiretteki cezalarından önce dünyada çekeceklerdir. Çünkü "alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” demişler. Zulmün cezacı acele verilir, ahirete bırakılmaz.

Evet, mahkeme heyeti sözlerini kesmiyor, sabırla saatlerce dinliyor. Avrupa mahkemelerinde hak aramaya kalktıklarında gerekçeleri olmasın istiyorlar. Biz de diyoruz ki, suçları kesin olan, ellerinde hâla attıkları bombaların izleri olan, sıktıkları tetikler kameralarla, canlı şahitlerle tespit edilen bu insanların yalanlarını saatlerce dinlemeye gerek yok. Sadece pişman olup olmadıkları, itiraf edip etmedikleri sorulsun ve müebbet cezaları verilsin ve mahkemeleri daha fazla oyalamasınlar. Bir de bunları toplu koğuşlarda tutulup bilenmeleri, ortak savunma hazırlamaları önlensin. Tek hücrelik cezalar verilsin, gerekirse bunlar için özel tek hücreli hapishaneler yapılsın. Nankörün bir adı da kafirdir. Samimi itirafta bulunanların dışındakilerin asla bu memlekete hayırları dokunmaz. Bunlar kafirle bir olur, bu ülkenin parçalanıp yıkılması için ellerinden geleni yapacak karakterdirler. Bunların vatan, millet, bayrak, bağımsızlık diye bir dertleri yok, bunlar kendi milletine inanmazlar, sadece ABD'yi tanırlar, onun kurtaracağına inanırlar.


Yazarın Diğer Yazıları