İşçi Hakları Bahane, Hükümete Kafa Tutmak Şahane

 İşçi, memur, çiftçi, esnaf, vs. her meslek erbabı helalini aradıkça, helalinden kazandıkça mübarektir, saygındır. Meslek gruplarının hepsi bir zincirin halkalarıdır. Halkanın biri koptuğu anda zincir işlevini kaybeder. Her kesimin haklarının korunduğu, her kesimin itibar gördüğü bir toplum huzur ve güven içinde yaşayabilir.
    Bir toplumun huzuru için işçi ve işveren barışı çok önemlidir. İşveren bazen devlet, bazen özel sektör olabilir.  İşçi işvereni yok sayamaz,  işveren de işçiyi ezemez, onu köle olarak kullanamaz. İşçi ile işveren etle tırnak gibidir. İşverenin yaşaması işçiye bağlı, işçinin geleceği de işverene bağlıdır. Devletin çöküşüne seyirci olan, hükümeti yıkıp istikrarsız bir ortamı özleyen, kaos çıkarmak için yırtınan bir işçi örgütü kendi ayağına kurşun sıkıyor demektir.
    Evet, sivil toplum örgütleri demokrasinin olmazsa olmazıdır. Demokrasinin kök saldığı modern toplumlar, örgütlü toplumlardır. Ama o toplumlarda tıkır tıkır işleyen bir demokrasi vardır, ihtilaller olmamaktadır, hükümetler seçimle gelir seçimle gider. Bizde ise seçimden ümidini kesen, hakla bağı olmayan örgütler hükümetleri sokakta devirmek içi planlar yaparlar. Askerden ve yargıdan medet umarlar. Emin olun, yetmiş altı milyonun içinde sayıları üç- beş bini geçmeyen ama her örgüte sızan ve onları yönlendiren illegal örgüt mensupları vardır. Bunlar bazen DHKP-C’li olurlar, bazen PKK’lı olurlar. Genellikle sol örgütlere mensup bu insanların amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Bunların dış bağlantıları vardır, finansları dışarıdan gelir. Devletin ayağında pranga olup gelişmeyi, değişmeyi istemezler. Hele Ak Parti hükümeti gibi muhafazakar bir hükümet hiç işlerine gelmez. Çünkü kendileri ateisttirler, milletin kültürel değerlerine ve geçmişine düşmandırlar. Bu gün kömür faciasını kullanırlar, dün gezi parkında üç -beş ağacı kullandılar. Yarın başka bir bahane üretirler ve sokağa çıkıp cam- çerçeve indirerek huzuru bozarlar. Bir taşla birkaç kuşu birden vururlar: Huzuru bozmak ve terör estirmek suretiyle dış dünyayı üstümüze salarlar, turizmi baltalarlar, güvensiz bir ülke göstererek dış yatırımcıların gelmesini, özgürlüklerin önünün açılmasını, özgürlükçü kanunların çıkmasını engellerler.
     Ak Parti hükümeti on iki yıl boyunca tecrübe etti ki, bu örgütlerin niyeti bozuktur, bunlar kuzu postuna girmiş kurtlardır. Bütün gayeleri seçimde yıkamadıkları hükümeti sokakta devirmektir. Gösteri ve yürüyüş yapmak adına kaos çıkaracaklar, Taksim’i yine kana bulayacaklar. Belki de Soma’daki kömür faciasının arkasında da bunların kanlı planları vardır. Onun için gösterilere izin verilmiyor, polis daha katı önlemler alıyor.
     Şu halde doktorumuza güveneceğiz. Şu anda doktorumuz AK Parti hükümetidir. Yazdığı acı reçeteyi alıp içmek durumundayız. Çünkü başka doktor da gözükmüyor, başka doktorların yazdığı reçete de güven vermiyor.
      SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
      Eski çağlarda insanlar dinler, mezhepler ve tarikatlar çevresinde toplanırlar, güç kazanırlar, yardımlaşırlar ve dayanışırlardı. En etkili dayanışma din kardeşliğine dayanan dayanışma ve yardımlaşmaydı. Dinin etkisini yitirdiği modern toplumlar, kanunlar çerçevesinde kurulan, meslek gruplarının oluşturduğu sivil toplum örgütü dediğimiz sendika ve odalarla bu dayanışma ve yardımlaşmayı gerçekleştirirler, devlet karşısında mensuplarının haklarını ararlar ve savunurlar.
    Evet, ülkemizde de sendikaların ve odaların hatırı sayılır bir gücü vardır. Sendikalı işçiler örgütsüz işçilerden daha çok haklara sahiptirler, daha çok ücret alırlar ve daha güven ve refah içindedirler. Gel gör ki bir kısım sendikalarımız içlerine sızan bazı  illegal yapılarlarla işbirliği yaparak işçileri sadece istismar etmekte, belli bir ideolojinin taşeronluğunu yapmaktadırlar. İşçilerden aldıkları aidatlarla bazı sendika yöneticileri yatlarda, yazlıklarda refah içinde hayat sürmekteler. Amaçları işçi haklarını savunmak değildir. Bunlar sadece belli olayları kullanarak kaos çıkarmak peşindeler ve ülkenin ve ekonominin gelişmesi önünde en büyük engeldirler. İdeolojilerini iktidara taşımak, mevcut iktidarları ise tu-kaka etmek için her yolu mubah görmekteler. Onlar için ülke batmış- çıkmış, milyonlarca zarar etmiş, ekonomi dibe vurmuş, istikrar bozulmuş, umurlarında değildir. Bu tür kötü niyetli sendika adlı örgütler yine devrededir. Soma faciası onlar için en iyi fırsattır, istismar malzemesidir. 301 işçinin ölümü onları ağlatmamış, aksine hükümet zor durumda kaldığı için sevinmişlerdir.
     Ölen işçilere gerçek ağlayan Başbakan ve Ak Parti hükümetidir. Bugüne kadar olmayan bir hakkı vermiş, ölen işçileri şehit kabul etmiştir. Dinimizde de işinin başında, rızk yolunda ölen ahiret şehidi sayılmıştır. İnanıyorum ki, şehit olan işçilerimizin yakınları bugüne kadar olmadığı şekilde haklara kavuşacaktır. Yine inanıyorum ki, facianın sebebi aydınlatılacak, ihmali ve kusuru olanlara gerekli en ağır cezalar verilecektir.
     Özellikle kömür işçilerimize yeniden gözler çevrilmelidir. Ölümün kıyısında gezen bu maden işçileri en yükse ücretleri almalıdırlar ve sendikaların istismarından kurtarılmalıdırlar. Can güvenlikleri için hiçbir masraftan kaçılmamalı, kömür ocaklarının mutlaka tahliye çıkışları, hayat kurtaran bekleme odaları olmalıdır. Daha çok denetlenmeli, insanların para kazanma hırslarına işçiler kurban edilmemelidir.


Yazarın Diğer Yazıları