CHP Yine Kuru Sıkı Attı
DEPREMLER KARŞISINDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI?
BU ŞEHRE VEFA BORCUM VAR
Kendi eliyle küçülen muhalefet
E-MUHTIRA VE OSMANLI TOKADI
Küresel ekonomi durgunlukla yüksek enflasyon arsında bir bilinmezliğe sürükleniyor
PAMUK
Galibiyete Ciddiyetsizlik Yakışmadı
Ya 3 T’li (Tespit-Tenkit-Teklif) Konuşun, Ya da Ebediyen Susun!
Hüyük’te Turizm Bayramı
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
REZİLLİK DİZ BOYU
Mart Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
İRAN – ABD İLİŞKİLERİ
Ramazan’da Sağlıklı Beslenme Önerileri
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Toplumumuzda kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet ve boşanmalar hız kesmeden devam ediyor. Alınan güvenlik tedbirleri yetmiyor. Sosyologlar, psikologlar, araştırmacılar, siyasetçiler bir çözüm üretemiyor.
Millet olarak asırlarca aile bağlarımızın güçlü olmasıyla övündük, asırlarca bizi ailemizin sağlamlığı, kadına verdimiz değer ayakta tuttu. Dünya milletlerinden bizi ayıran en bariz özelliğimiz, annelerimize, kadınlarımıza duyduğumuz sevgi ve saygıdır. Bizim kültürümüzde, bizim inancımızda ailenin reisi erkektir ama evi çekip çeviren, aile bireylerini bir arada tutan, çocukları büyütüp eğiten, erkeğin şerefini muhafaza eden, geliri- gideri ayarlayan kadındır. Kadın erkeğinden daha akıllı, bilgili ve sağlıklıysa evin yönetimi kadının eline geçer.
Erkek kas gücü yönünden daha güçlüdür, daha soğuk kanlıdır, daha cesaretlidir. Kadın ise daha hünerlidir, daha müşfiktir, daha merhametli ve daha sevgi doludur. Rabbimiz erkeğe kas gücünü, evini korusun, çalışıp getirsin, evine güven dışarıya korku versin diye vermiştir. Kadını da çocuk doğurup büyütsün diye daha çok merhametli, şefkatli, sabırlı ve fedakar yaratmıştır. Erkek hava ve ateş özellikleri taşırken, kadın su ve toprak özellikleri taşır.
Bizim inancımızda kadın çalışmak zorunda değildir; onun asli görevi, evine sahip olmak, erkeğine hizmet etmek, çocuklarını büyütüp eğitmektir. Aile, atılan sıradan bir imzayla değil, kadının ve erkeğin namuslarını korumak ve ölünceye kadar birbirlerine sahip çıkmak üzere Allah'a söz vermekle kurulur. Dolayısıyla aile kutsal bir yuvadır. Bu millet bu kutsal yuvalarla ayaktadır. Böyle asil bir millete ne oldu da her gün birkaç kadın cinayeti duyuyoruz, aile içi şiddete şahit oluyoruz? Niçin boşanmalar bu kadar artıyor? Sebebi, yokluk desek, eskiden daha çok yoksulduk ama boşanmıyorduk. Bilgisizlik desek, eskiden daha cahildik, kadınımızı, kızımızı bu kadar okutmuyorduk, ama bu kadar kadın cinayeti işlenmiyordu. Demek ki boşanmaların, kadın cinayetlerinin ve aile içi şiddetin sebepleri yokluk ve cahillik değil, aksine ihtiyaçsızlık, bilgiçlik ve itimatsızlık.
Evet, kadınımızın, kızımızın eğitim seviyesi yükseldikçe, kadın istihdamı arttıkça boşanmalar, cinayetler ve aile içi şiddet de o oranda artıyor. Demek ki eğitim sistemimizde bir şeyleri eksik bırakıyoruz. Ailenin kutsallığını, kadın ve erkeğin psikolojik ve fizyolojik özelliklerini, aile içindeki haklarını ve görevlerini öğretmiyoruz. İstihdam noktasında fıtratlarına uygun görevlerde çalıştırmıyoruz, adeta kadını fıtratına uymayan işlere zorluyoruz, doğum yapan ve çocuk büyüten kadınlara çalışan kadınlar muamelesi yapmıyor ve sosyal haklarını vermiyoruz.
Her gün birkaç kadın çocukları önünde, sokak ortasında, evinin içinde hunharca bir cinayete kurban gidiyor. Çoğunu da yıllarca kahrını çektiği kocası öldürüyor. Kendi oğlundan, kardeşinden ve babasından zulüm gören kadınları da görüyoruz. Bu zulme ve şiddete karşı kadınları koruyacağız derken, kadını ateşin içine attık, cellada teslim ettik. Erkeklere uzaklaştırma cezası verip her şiddet gören kadının başına bir polis dikemezdik. Şiddet gören kadını sığınma evine almalı, erkeği evinde bırakmalıydık. Erkekleri uzaklaştırarak kendi elimizle cinayetlere yol açtık, yuvaları dağıttık, yani yapacağız derken yıktık.
Evet, bundan birkaç yıl önce İstanbul sözleşmesi diye yanlış bir metne imza attık, bu sözleşmeye istinaden "kadının beyanı esastır” dedik, binlerce erkeğe "şiddet uyguluyor" gerekçesiyle evden uzaklaştırma cezası verdik, kendi öz evinden kovduk, binlerce erkek sokaklarda kaldı. Bunların birçoğunun psikolojisi bozuldu, kin ve intikam duygularıyla doldu. Sonuçta psikolojisi bozulan, din duygusu da olmayan adam çareyi kadınını öldürmekte buldu, buluyor. Burada sorulması gereken, bu cani ve acımasız erkekler bu hale nasıl geldi ve ne getirdi?
Sonuç olarak evden uzaklaştırma cezası Batı'da, Avrupa'da tutabilir ama bizim aile yapımıza uymadı, bizde tutmadı. Avrupalının aile anlayışında erkek evden kovulursa bunu dert etmez. Bizim Anadolu erkeği kıskançtır, gururludur, evden uzaklaşmayı kaldıramaz, hazmedemez. Sözleşmeler imzalanırken, kanunlar çıkarılırken bizim aile yapımız, bizim kültürümüz, bizim psikolojimiz dikkate alınmalıdır.
BAŞKAN ADAYLARINDA GÖRMEK İSTEDİKLERİMİZ
KUR’AN’DA YAHUDİ PROFİLİ
HEDEF TÜRKİYE
İSLAM BARIŞ GÜCÜ ŞART
GAZZE YANARKEN YÜREK YANMAZ MI?
İSRAİL’İN ZEVALİ YAKIN
CAMİLER VE DİN GÖREVLİLERİ HAFTASI
EĞİTİM POLİTİKAMIZ GÖZDEN GEÇMELİ
ÖZENTİLİ BİR KUŞAK VAR
İLAHİ UYARILAR DEVAM EDİYOR!