Niçin Erdoğan? Niçin AK Parti?

Herkesin şüphesiz bir fikri, bir görüşü, bir duruşu vardır. Herkesin görüşüne, duruşuna, tercihine saygılı olmak demokrat olmanın bir gereğidir. Kimseyi kendimiz gibi düşünmeye, inanmaya zorlamaya hakkımız yoktur. Ancak bizim tebliğ gibi, hakikati söylemek gibi bir görevimiz var. İnandığımızı, bildiğimizi, gördüğümüzü söylemezsek mes'ulüz. Evet, kendimi bağnaz bir partici olarak gömüyorum, ben gerçeğin peşindeyim. Partiler araçtır, kişiler fanidir, asıl olan Allah'ın rızasıdır, milletin refahıdır, ülkenin geleceğidir. Ben ve benim gibi düşünenler, memlekete gerçeklerin hakim olmasını, bu millete hizmet edenlerin payidar olmasını istiyoruz. Birilerinin yaldızlı sözlerine kanıp dereyi geçerken at değiştirmek istemiyoruz.

   Yazımın başlığında sorduğum gibi, "Niçin Erdoğan da diğerleri değil?”

   Birçok sebep sayabilirim. Burada dört maddelik bir özet sunmak istiyorum:

   1-"Çanakkale geçilmez” dediğimiz günlerde olduğu gibi bu günlerde de yedi düvele karşı savaş veriyoruz. Dünyanın süper güçleri, şer güçleri, sömürü güçleri, ekonomik güçleri bizim gelişmemizi durdurmak ve önümüzü kesmek istiyorlar. Silah yapmamızı, havaalanı yapmamızı, köprüler yamamızı, ipek yolunu tekrar canlandırmamızı, ticaret yollarını tutmamızı, doğalgaz hatlarıyla batıyla doğuyu birbirine bağlamamızı, gaz vanalarının elimizde bulunmasını istemiyorlar. Bu gelişmeleri önlemek için ellerinden geleni yapıyorlar, içimizde ve dışımızda buldukları terör çetelerini kullanıyorlar, paralarını silah olarak kullanıyorlar, teknolojik üstünlükleriyle baskı kuruyorlar,  paramızla bize uçak, helikopter, füze satmıyorlar. Böyle bir konjonktürde ülkenin başında vizyoner, kararlı, cesur bir lider gerekir. O da ancak Sayın Erdoğan olabilir. Diğer adaylarda ne öyle bir vizyon, tecrübe ve birikim görebiliyoruz, ne de öyle bir cesaret ve irade bulabiliyoruz. O yüzdendir ki, Ak Parti "irade, erdem ve cesaret” diye yola çıkmıştır. Devletin güçlü bir Meclisi yani iradesi olmalı, toplum ahlak, fazilet ve erdemle donmalı, başta da cesur bir lider (Cumhurbaşkanı) bulunmalı.

       2- 15 Temmuzda yaşadığımız darbe teşebbüsünün açtığı yaranın sancıları, yarayı istila eden mikropların, bakterilerin temizliği devam ediyor. FETÖ dediğimiz sinsi mikropların tekrar ürememesi için Devlet bütün aygıtlarıyla mücadele ediyor, sorgulama ve yargılama süreci henüz tamamlanamadı. Bu mücadeleyi de ancak Ak Parti Hükümeti ve onun lideri Erdoğan yapabilir. Çünkü darbe teşebbüsü O'na yapılmıştır, acıyı O yaşamıştır, paralel yapıyı en iyi O tanımaktadır, ihanetin büyüğünü O görmüştür. Diğer adayların, liderlerin ve partilerin umurunda değildir. Hatta bir kısım liderler, o terör şebekesinin seçimlerde desteğine talipler. Bu ülke bir daha böyle bir hainliği yaşamasın diyorsak, 24 Haziran'da "AK Parti ve Sayın Erdoğan” demeliyiz. Diğer cumhurbaşkanı adaylarının böyle bir cesareti, vizyonu,  mücadele beyanı yok. FETÖ ile mücadele ağızlarında da yok, seçim beyannamelerinde de yok.

     3- Ak Partinin başlattığı mega projelerin bir kısmı bitirildi, bir kısmı devam ediyor, bir kısmı da yeni başlayacak. Henüz bitirilemeyen ve başlamayan mega projelerin yapılması ve bitirilmesi için Sayın Erdoğan gibi kararlı, tecrübeli ve birikimli, dertli, milletine sevdalı bir lidere ihtiyaç var. En az bir dönem daha Sayın Erdoğan başımızda olmalı, AK Parti de Meclis çoğunluğuyla O'nun arkasında durmalıdır.

     4-Yeni Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin uygulamasını ve meyvelerini bu dönemde göreceğiz. Uyum yasaları bu dönemde çıkacak. Yeni sistem bu dönemde oturacak ve ayakları bağlı bu ülkenin bağları çözülecek ve koşacak. Yeni sistemin savsaklanmamasını, istismar edilmemesini istiyorsak, sistemin başında onun mimarı Sayın Erdoğan olmalı. Bu ülke, yüz yıl sonra böyle bir sistem değişikliği şansını yakaladı, henüz meyvesini devşiremedik. Bu ülkeyi ayağa kaldıracak, yönetimde istikrarı sağlayacak yeni yönetim sistemi ancak Erdoğan başkanlığında ilk tatlı meyvelerini verebilir.

   Bir de "Erdoğan'a oyumu veririm ancak Meclis'te başka bir partiyi destekleyeceğim” diyenlere bir çift sözüm var: Erdoğan'la Ak Partiyi ayıranların, birbirinden koparanların samimiyetine inanmıyorum. Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun ama partisi AK Parti TBMM'de çoğunluğa sahip olmasın demek, Erdoğan'ın ayaklarına ağırlık bağlayalım, pranga vuralım, bu haliyle koşsun ve yarışı kazansın demektir. Bu nasıl bir mantıktır? Ya da Erdoğan'ın elini, kolunu bağlayalım ve ringe çıkaralım, rakiplerini yumruksuz nakavt etsin diyoruz. Bu nasıl bir akıl?  Erdoğan, dünya ülkeleri ile çıkılan maraton koşusunu kazansın, boks maçında rakiplerini ringde devirsin istiyorsak, ellerindeki bağı, ayaklarındaki prangaları çözmeliyiz. Daha iyi hizmet alalım, bu ülke çağ atlasın diyorsak, Erdoğan'ın arkasında güçlü bir Meclis grubu olmalı. Çünkü kanunu Meclis yapacak, Sayın Erdoğan uygulayacak, icrasını yapacak. Gelin, pire için yorganı yakmayalım. Birilerine kızıp Sayın Erdoğan'ı yalnız bırakmayalım. Unutmayın ki, tek kanatlı kuş uçamaz. Bu ülkenin iki kanadından biri Hükümet, biri de TBMM. Bu ikisinden güç alan bir de ayakları var, o da Yargı'sıdır. Emanet ayakla yürünmez, tek kanatla uçulmaz.

   Evet, 24 Haziranda deneme- yanılma lüksümüz yok, macera zamanı değil. On altı yıldır denediğimiz, bildiğimiz, gördüğümüz, faydalandığımız, takdir ettiğimiz bir kadro dimdik ayakta dururken, bilmediklerimizi denemenin zamanı değil. Yorulma, darılma ve yarılma zamanı değil; sarılma, kurulma ve durulma zamanı.  Birleşme, irileşme, dirileşme zamanı. Sayın Erdoğan'ın ifadesiyle çıraklık, kalfalık dönemi bitti, artık ustalık dönemi. Usta dururken ülkeyi çıraklara teslim etme zamanı değil. Aklımıza, vicdanımıza ve cüzdanımıza bir kez daha kulak verelim.  


Yazarın Diğer Yazıları