Ortadoğu Kaynar Kazan

Tarih boyunca Ortadoğu hiçbir dönemde durulmamış, sükûnet bulmamış, savaşlara, kavgalara sahne olmuştur. Bütün peygamberlerin ve dinlerin çıkıp yayıldığı Ortadoğu, bugün de dünya petrolünün yarısından fazlasının çıkıp dağıldığı bölgedir. Onun için herkesin eli, ayağı, gözü, kulağı Ortadoğu’da. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Belli olan, büyük güçler hiçbir zaman Ortadoğu’yu kendi haline bırakmadı, bırakmaz. Çünkü Ortadoğu’yu elinde tutan dünyayı elinde tutar.
      Evet, geçmişte Irak bölgesi vefasızlık yaptı, Hazreti Hüseyin’i ve Ehl-i beyti katlettiler ve bu yaptıkları zalimlik gayretullaha dokundu ve o beddua onların yakasını bırakmadı, belli ki kıyamete kadar da bırakmayacak.
     Ortadoğu bereket fışkırıyor. Rabbimizin müslümanlara bir armağanıdır bu. İsra Suresinde, “Gecenin çok az bir kısmında kulu Muhammed’i Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek (bereketli) kıldığımız Mescid-i Aksa’ya ayetlerimizi göstermek için götüren (ve miraca çıkaran) Allah’ın şanı ne yücedir” buyrulur. Demek ki Mescid-i Aksa’nın çevresine yani Ortadoğu’ya Cenabı Mevla özel olarak bereket ihsan etmiş, kıyametin öncesinde petrol vermiş. Gel gör ki petrol mutluluk yerine başlarına bela oldu. Daha doğrusu Rabbimizin nimetine şükretmediler, şımardılar ve düşman şamarını yediler.
      Ortadoğu, Yavuz’un Çaldıran ve Ridaniye seferinden sonra biraz durulmuş, dört yüz sene kısmen de olsa sulh ve sükûn görmüştür. Osmanlı öyle bir sistem kurmuş ki, etnik unsurları asimile etmeden, hür ve özgür bırakarak, dinlere ve dillere baskı yapmayarak dört yüz yıl birlikte yaşatmayı başarmış. İşte bugün de Ortadoğu’yu yaşatacak aynı sistem. Irkçılık, ulusçuluk, ulus devlet özlemleri Ortadoğu’ya şifa yerine dert getirdi, barış yerine düşmanlık tohumu ekti. Hele hele mezhepçilik hiç hayır getirmedi.
       Ortadoğu bölgesinde Kürt, Türkmen, Süryani, Arap vs. her etnik gruptan insan yan yana yaşıyor. Bu gruplar bir de aşiretlere ve mezheplere bölünmüş ve yüzlerce grup ortaya çıkmış. Bu gruplar kendisini güvende görmek için hep silahlanmış, hep tetikte kalmıştır. Bunlara güven verilmedikçe silahı bırakmazlar. Kimse geleceğinden emin değil.  Kanun ve devlet hâkimiyeti bitmiş. Türkiye gibi sulh ve sükûn adasının şemsiye olup onları altına almasının bekliyorlar. Ülkemize bu yüzden sığınıyorlar. Çünkü hepsi Türkiye’yi baba evi, kendisini evinden kaçan kız gibi görüyor, kaçtığı kocayla veya aileyle anlaşamayınca baba evine dönmek istiyor. Bize düşen de, baba evine dönmek isteyen kızı reddetmek değil, kucağımıza basmaktır. Çünkü kızımız bizim namusumuzdur, ciğerimizdir. Dört yüz sene idare ettiğimiz toprakların yüz yıl ayrı kalması reddetmemizi gerektirmez. Ortadoğu’yu sulh ve sükûna kavuşturmak yine bize düşer. Kimse oraları bir bataklık olarak görmesin. Ortadoğu bugün için bir yangın yeridir, bu yangını söndürürken elbette dikkatli olunmalı, ateşin ortasında kalınmamalı. Bir itfaiyeci dikkatiyle davranmalı, yangına benzinle gitmemeli. Yangını söndürmeyi başka ellere bırakırsak, başkaları söndürsün biz seyredelim dersek, söndürdüğü yere o başkaları oturur.
     Evet, ABD ve Batı ülkeleri Ortadoğu kazanının başına oturmuş, hem ateş yakıp kaynatıyorlar hem de kaynayan kazanı taşırmamak için ellerine kepçe alıp karıştırıyorlar. Altında yanan ateşi söndürmüyorlar, söndürmek istemiyorlar. Kazan kaynasın ki kepçeyle karıştırsınlar, başka bölgelere taşırmasınlar, silah satsınlar, para kazansınlar, üstelik petrolü de o kargaşada taşısınlar.

Ortadoğu kaynar kazan.
Kimdir bu senaryoyu yazan?
Silah sat para kazan,
Oltaya gel Müslüman sazan(!)


Yazarın Diğer Yazıları