Suriye’ye Girmekle Ne Kazandık?

Önce şunu belirtelim; biz Suriye'ye bir macera uğruna girmedik, yaptığımız silahları denemek için de girmedik. Demografik yapıyı değiştirmek ve katliam yapmak için hiç girmedik. Adı üzerinde Barış Pınarı Harekatı diyerek barışı temin etmek ve birilerinin ifsat ettiği yapıyı ıslah etmek için girdik.

Evet, tarih boyunca bir bölgede sıkışıp kalmayan, barış için bölgeden bölgeye koşan, fetihler yapan, fetihleriyle ve fatihleriyle anılan bir milletiz. O yüzden çok kültürlü, çok kültürlülüğe açık, müsamahalı bir milletiz. Yine fethettiği topraklarda başkaları gibi zulüm etmeyen, sömürü düzeni kurmayan, baskı yapmayan, aksine, hürriyet ve adalet götüren, kimseyi dininden ve dilinden dolayı ayırmayan, hor görmeyen bir milletiz. Bu millete, iyi niyetli hiç bir tarihçi, işgalci, istilacı, emperyal- sömürgeci dememiştir.

Bizim inancımızda "fetih” bir işgal ve toprak kazanma, insanları baskı altına alma ve dinimizi ve dilimizi dayatma harekatı değildir. Fetih, hak dinin yayılmasının önündeki engelleri yok etme, adaletle hükmetme, gönül kapılarını hakikate açma, inanç ve düşünce hürriyetinin üzerindeki baskıları kaldırmaktır. Böyle yaptığımız için vardığımız, fethettiğimiz coğrafyalarda asırlarca tutunabildik, demografik yapıları değiştirmedik, kiliselere ve havralara dokunmadık, insanları inançlarıyla baş başa bıraktık, "Dinde zorlama yoktur, hak ile batıl ayrılmıştır”, "De ki, sizin dininiz size, benim dinim bana” buyuran Rabbimizin buyruğu doğrultusunda hareket ettik.

Evet, "fetih”in kelime manası "açmak, zafer kazanmak” demektir. "Fütühat” da fethin çoğuludur. İstanbul'un kapılarını açtığı için, Rum halkının üzerindeki zulüm ve baskıları kaldırdığı için, onlara gerçek hürriyeti tattırdığı için, bir devri kapatıp bir devri açtığı için, Peygamberimizin övgüsüne de mazhar olduğu için İstanbul'u fetheden padişahımızın adına da Fatih demişizdir. Balkan ve Avrupa topraklarında yapılan fetihlerden sonra müslüman olan ve orada bugünlere kadar yaşayan müslüman kardeşlerimizin adı da "evlad-ı fatihan”dır.

"Barış Pınarı Harekatımız da, baskıları kaldırma manasında bir fetih ve ıslah harekatıdır, asla işgal ve istila değildir. İşgal ve istilada yağma vardır, zulüm ve sindirme vardır, zorla topraklarını ellerinden alma vardır, dipçikle ve sopayla yönetme vardır. Ama biz Suriye topraklarına o toprakları hakiki sahiplerine vermek için girdik. Değiştirilen demografik yapıyı yeniden eski haline getirmek için girdik. Yurdundan edilen insanları tekrar vatanına kavuşturmak için girdik. O toprakların insanlarını terör örgütlerinin zulmünden ve baskısından kurtarmak için gittiz. Hasılı o topraklarda güven tesis etmek, o topraklar da ifsat edilen düzeni yeniden kurmak ve ıslah etmek, kaybolan sulhu temin etmek için girdik. O toprakların zenginliklerini sömürmek için değil, o zenginlikleri hakça paylaştırmak için gittik. Bizim topraklarımızın bereketi bize yeter. Kimsenin toprağında gözümüz de yok, buna ihtiyacımız da yok.

Evet, bin yıl önce geldiğimiz ve asırlarca adaletle yönettiğimiz Suriye topraklarının yüz yıl önce göz göre göre masada çizilen kalemle elimizden çıkması içimizde bir ukde olarak kalmıştı. Yüz yıl önce çizilen suni sınırlarla aileler ve aşiretler parçalanmıştı, nice akraba topluluklar sınırın öte yanında kalmıştı. Bu insanların huzuru ve güvenliği bizi ilgilendiriyordu. Ayrıca 20 bin km öteden ABD'nin gelip sınırlarımızın dibinde bir sınır devleti kurmasına seyirci kalamazdık. Böyle bir oluşuma seyirci kalırsak gelecek nesillere hesap veremezdik. Bundan sonra sınırlarımızın içinde rahat uyumazdık. Oradaki bir yangın sonunda bizim evimizi de yakardı. İşte biz orada çıkacak bir yangını engellemek ve çıkan ilk kıvılcımları söndürmek için Suriye'ye girdik. Amacımız işgal ve istila değil, bin sene hükmettiğimiz topraklara tekrar hükmetmek değil. Askerimiz de, hükümetimiz de bunun bilincinde. Onlarca şehit verdik ama binlerce dirileceğiz, dirilteceğiz. Evimizin camı taşlanıp kırılırken biz içeride rahat uyuyamayız.

Suriye'nin kuzeyine sınır ötesi Barış Pınarı Harekatı yaparak, otuz km derinliğinde sınır ötemizi boydan boya güvenli bölgeye çevirerek bir taşla en az beş kuş vurduk: 1-Artık içimizde misafir ettiğimiz dört milyon civarındaki bir Suriyelinin güven içinde gönüllü olarak gidip yerleşebilecekleri bir vatanları var. Mültecilerin belki yarısı gönüllü olarak özledikleri vatanlarına kavuşacaklar. 2- Artık sınır köylerimiz ve ilçelerimiz PKK-PYD ve YPG'nin ateş menzili içinde değil. Güneydoğu sınırımıza yakın yaşayan vatandaşlarımız evimize top mermisi düşer korkusu içinde olmayacaklar, rahat uyuyacaklar. 3-Artık PKK-PYD Terör örgütün İsrail destekçisi, ABD güdümlü bir devletçik kurma ve bizden de toprak koparma hayalleri suya düştü. Uzun bir zaman diliminde terör koridorunun önü kesildi.4- ABD'nin yüz yıllık planı çöktü, Büyük İsrail projesi rafa kalktı. 5-PKK'nın lojistik ve finans kaynakları kurdu, bir daha eski gücüne kavuşamaz hale geldi. Yani PKK'nın önce içerideki başı koparıldı, Barış Pınarı Harekatıyla da ayakları kırıldı, gövdesi Suriye içlerinde bir müddet bitkisel hayatta kalacak. Sonuçta bugün için PKK belasından kurtulduk diyebiliriz.

İçimizde hala "ne işimiz var Suriye'de?” diyenler olabilir. "Bu fetih söylemi neyin nesi?” diyen de çıkabilir. "Fetih” Kur'an'ımızda bir surenin adıdır. Asırlardır kazandığımızı kutlu zaferlerin bir adı da fetihtir.

Evet, Sayın Erdoğan'ın fetih söyleminden birileri rahatsız oldu. Hem de rahatsız olan şahıs, bu ülkede ana muhalefet partisi başkanı. Padişahı Fatih olan, tarihi fetihlerle dolu bir milletin evladı fetih söyleminden rahatsız olmaz. Rahatsız oluyorsa aslını, neslini araştırmalıdır.

 


Yazarın Diğer Yazıları