Türkiye Üç Cephede Savaşıyor

 Bilmem farkında mısınız, Türkiye en azından iç cephede savaş veriyor. 1-PKK ile hiçbir dönemde görülmediği şekilde mücadele veriyoruz. Son dört aydır milyarlarımızı mermi ve bomba olarak şehir sokaklarına, mağaralara, dağ başlarına gömdük, gömüyoruz. İki binden fazla PKK’lı etkisiz hale getirildi, bir o kadarı da teslim oldu. Yemiyoruz, içmiyoruz, askerimize harcıyoruz, sınır boylarımızda helikopterlerle ve savaş uçaklarıyla nöbet tutuyoruz, insansız hava araçlarıyla sınırları izliyoruz, düşmanı gözetliyoruz. 2- İki buçuk milyon Suriyeli mülteci mazluma bakıyoruz. 3- Bir de Sovyet Rusya’nın ekonomik yaptırımlarıyla ve ambargosuyla kaşı karşıyayız. Seksen ve doksanların zayıf bütçeli hükümetleri olsaydı bu üç cepheli savaşa dayanamazdık, devlet olarak bu mücadeleyi sürdüremezdik.
    Evet, üç cepheden bahsettik. Birincisi, otuz yıldır süren PKK cephesi. PKK, Diyarbakır’ın Silvan, Lice, Sur, Kulp gibi ilçelerini, Mardin, Nusaybin, Hakkari, Yüksekova, Şırnak gibi birçok il ve ilçeleri PKK adeta cephanelik yapmış, her evi karargah haline getirmiş, yolları ve sokakları barikat ve hendeklerle çevirmiş. Adeta “burada devlet yok, buraya devlet giremez” demiş, halk da sinmiş, bir kısmı da seyirci kalmış. 
    Devletsizliğin ne demek olduğunu halk olarak Suriyelilerden öğrendik. Bu gemi batarsa, bu devlet çökerse Kürdüyle, Türküyle hepimiz aç ve açıkta kalırız. Suriyelinin sığınacak Türkiye’si vardı, biz nereye gideceğiz? Evet, Türkiye İslam ümmetinin ön ve son kalesidir. Bu kale de düşerse İslam ümmetinin esamesi okunmayacak, köle muamelesi görecek. Afrika’nın mazlum ülkeleri, Asya’nın bölük pörçük milletleri daha çok üzülecek, daha çok ezilecek.  
    Son aylarda terör can havliyle saldırıyor, köşeye sıkışan kedi misali, yüzümüze atılıyor  ve kurtulmak için canımızı yakıyor. Son bir ayda Ankara’nın göbeğinde patlatılan iki bombalı araç altmışın üzerinde canımızı aldı, yüzün üzerinde yaralı ve sakat bıraktı. Mart ayımız adeta dert ayına dönüştü.  Burada terörün ekmeğine yağ sürmemek için metanetimizi korumalı, siyasi rant peşine düşmemeliyiz. Zira terör sadece hükümetin sorunu değil. Topyekün dik durmalı, askerimizin ve polisimizin moralini yüksek tutmalıyız.  Halkın güvenliği ve huzuru için, özelde Güneydoğu’da hayatın normal akışına girmesi için, bir avuç beyinsize meydanı terk etmemek için Devlet ve Hükümet olanca gücüyle Güneydoğu’da bastırıyor, bastıracaktır.  Bizler de Hükümetin ardında durmalı,  pkk dışında suçlu aramamalıyız. 
      BAŞIMIZDA İKİ CESUR YÜREK
    Şükür ki başımızda iki cesur yürek var. Erdoğan ve Davutoğlu’nun sırt sırta vermesi ve dik durması, tek parti hükümetinin olması, asker ve polisin birlikte hareket etmesi büyük bir şanstır. Yamalı bohça- koalisyonlu bir hükümet olsaydı, başımızda pısırık ve korkak bir Cumhurbaşkanı bulunsaydı, geçimsiz ve vizyonsuz bir başbakanla yönetilseydik, bugün halimiz nice olurdu!
     Doğuya, özelde Şırnak ve Hakkari ve Yüksekova’ya  yirmi bin asker sevkiyatı yapıldı. Kendi topraklarımızda resmen savaşıyoruz, hem de savaşın en zoru olan sokak çatışması yapıyoruz.  Sadece bir ilçede üç bin polis görev yapıyor, birçok ilçede sokağa çıkma yasağı uzadıkça uzuyor, neredeyse oralarda mermi isabet etmeyen hiç bir duvar ve ev kalmadı. Pirincin içine karışan beyaz taşlar gibi halkın içine karışan teröristleri arıyor güvenlik güçlerimiz. Kimin terörist kimin masum olduğu belli değil. Masum halkın zarar görmemesi ve teröristlerin ayıklanması için her tedbir alınıyor, güvenlik güçlerimiz yaşlı dedelerin, engellilerin ve yaşlı nenelerin bile üzerini aramak zorunda kalıyor. 
    Evet, dağ başında terörist kovalamak şehir savaşından daha kolay. Şehir merkezinde, dar sokaklar içinde terör avına çıkmak, pirinç içinde beyaz taşları ayıklamak kadar zordur. Allah güvenlik güçlerimize sabır versin.
  İkinci cephe, mültecilerin barındırılması. Suriye sınırından gelenleri kabul etmek, iyi niyetli olanlarına kol kanat germek, çocuklarını eğitmek, her türlü iş ve aş imkanlarını oluşturmak, barınmalarını sağlamak, tedavilerini yapmak, içlerine karışan IŞİD’ci ve PYD’lileri tespit edip tutuklamak büyük dikkat ve maliyet gerektiriyor. Bugün için sekiz milyar doları devlet olarak harcadığımız ifade ediliyor, halkın harcadığı ayrı.          
     Yumuşak karnımız diyebileceğimiz ve en zor işimiz 950 km’lik Suriye sınırımızı korumak. Hava sahamızı ve kara sınırlarımızı korumak için her tedbiri almış bulunuyoruz. Suriye sınırını korumak için 1000 km boyunca askerimiz teyakkuz halindedir. F-16 savaş uçaklarımız hava sahamızı korumak için 24 saat uçuyor.  Tanklarımızla sınır boyunda nöbet tutuyoruz, belli sınırlara 100 km civarında duvar ördük, örüyoruz,  belli bölgelere asker yığıyoruz. Güvenliğimiz için bir yandan kendi silahımızı yapıyor, bir yandan da bu silahları kullanıyoruz.
      PKK’NIN ARKASINDA RUSYA VAR
    Son aylar da bir de Rus cephesiyle karşı karşıyayız. PKK yalnız değildi ama bugün daha çok himaye görüyor. Rus-Putin kaçak oynuyor, PKK-PYD terör örgütlerini üstümüze salarak savaşıyor bizimle. Angajman kuralları gereği olarak hava sahamızı defalarca ihlal eden Rusya’nın uçağını düşürünce Putin’in onuru çizildi, gurur meselesi yaptı ve ilk etapta ekonomik yaptırımlara gitti. Birçok meyve -sebzemizi almama kararı aldı, işadamlarımıza sıkıntılar çıkardı, Suriye’deki Türkmen nüfusa daha çok vurmaya başladı. Evet, Rusya tehditler savurmaya devam ediyor. Hükümetimiz de soğukkanlılığını muhafaza ediyor, bu arada yeni pazarlar arıyor, Katar’la ve Azerbaycan’la yeni doğalgaz kaynakları için anlaşmalar yapıyor, Rusya’dan doğacak ekonomik boşluğu ve sıkıntıyı aşmak için yeni tedbirler alıyor. 
     Evet, üç cephede de savaşmak kolay değil, oluk oluk kan, gözyaşı ve para akıtıyoruz. Mültecilere bakmak için sekiz milyar dolar harcadık. Bundan fazlasını halkımız harcadı, ekmeğini bölüştü.
    Gerçekten AK Parti hükümetini ne kadar tebrik ve takdir etsek azdır. Bunca gailenin ortasında ülkemizi ekonomik krize ve sıcak dış savaşa sokmadı. Ülkemiz her türlü ekonomik krizi ve ambargoyu aşacak güçte. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız kendilerinden emin, Putin’in seviyesine düşmüyor, Rusya'nın uyguladığı ithalat ve ihracat yasaklarından önce kendisi zararlı çıkacak.  
    Biliyoruz ki, Putin, eski SSCB’nin özlemi içinde, iki kutuplu dünya peşinde. Ama o günler geride kaldı, eski çamlar bardak oldu, köprünün altından çok sular geçti. Türkiye de eski Türkiye değil, dünya da eski dünya değil. Afganistan’a girdi zor çıktı eski Rusya. ABD Irak’a girdi pişman oldu. Artık yeni toprak kazanma zamanı değil. Ülkeleri ancak içeriden fethedilebilir. Türkiye, Ortadoğu’da ve Afrika’da bunu yapıyor, gönülleri fethediyor, eski dostlarını, kardeşlerini kazanıyor. Eski kardeşlerimizi kazanırken yeni düşmanlar ediniyoruz. Müttefik görünenler kuyumuzu kazmaya başladı. İleri gitmemizi, başa güreşmemizi, iddia sahibi olmamızı, dünyaya nizam vermeye kalkmamızı istemediler. Yeni Osmanlının ayak sesleri geliyor diye korkuya kapıldılar. İşte o çekemeyen güçler bugün terörü kullanıyor, terörden medet umuyor. Ama korkunu ecele faydası olmayacak, bu ülke güçlenmeye, büyümeye devam edecek.

Yazarın Diğer Yazıları