BİR KAHVE!

Kimileri ona 40 yıllık hatır biçmiş, kimileri de "gönül seni istediğinden değil; seni bahane edip dosta meyil ettiğinden, onun sohbetini arzu ettiğinden” demiş.

Kahveyle insanın tanışması ilginç. Etiyopya'nın eski Habeşistan Kaffa şehrinde; dağlarda keçilerini otlatan Khaldi isimli bir çoban keçilerin kahvenin kırmızı çekirdeklerini yiyince oradan oraya koşturup neşelendiğini, müthiş bir enerjiye kavuştuğunu fark ediyor. Kendisi deneyince aynı etkiyi hissediyor. İlk olarak çekirdekler öğütülüp un yapılarak ekmek yapımında kullanılıyor. Daha sonra suda kaynatılarak, haşlanıp tüketiliyor.

Sonra da çekirdeklerinin öğütülüp pişirilmesiyle telveli kahve doğuyor. Etiyopya'da keşfedilse de kahve kültürünün oluştuğu yer Yemen …” Kahve Yemen'den gelir.”

Yemen'li şeyh Şazeli ile on dördüncü yüzyılda Mekke- Medine, İran derken; seyyahlar aracılığıyla Türkiye sınırlarında yayılıyor.

Bir rivayete göre Sultan Selim Han çok sevdiği için Yemen valisi Özdemir Paşa sayesinde önce saraya sonra halka yayılıyor. İlk olarak Kanuni Sultan Süleyman han zamanında "kahvecibaşı” diye bir görev oluşturuluyor. Bu görev ancak sır tutan , hikmetli, vefalı insanların arasından seçilmiş birine verilebiliyor. Padişahla sırlı sohbetler yapan bu görevdekilerin veziriazamlığa kadar çıktıkları bile olabiliyor.

Hani derler ya; çay kalabalıkların, kahve ise yalnızlığın, 2 kişilik sohbetlerin ilacıdır.” Bir kahve içelim” demek; dosta sana ihtiyacım var demek, gönül sohbetine özledi demek, bahanesi olsun demek…

Habeşistan ilk hicret yeri olduğundan mıdır nedir kahve içerken gözler bir dalar uzaklara, takılır düşünceler ve gözler telveye, anlamlar yüklenir bir kara çekirdeğe…

Bir çok anımızın şahididir o; evlilik arifesinde ilk resmi görüşmenin baş içeceğidir. Kız isteme onunla mühürlenir. "Kahveler içilsin de hayırlı işimiz başlasın, Allah'ın emri, resulünün sünneti” cümlesinin girizgâhıdır kahve.

Hatır işidir. Kahve içilmişliği varsa; bir dostluk oluştu, kalpler birbirine açıldı, kırılmamaya, kırmamaya özenelim demektir kahve.

Kahvaltı diye bilinen, hatta bazı uzmanlarca günün en önemli öğününü bize hediye edendir kahve.

Kahve boş karına içilmez, öncesinde bir şeyler yiyelim kahvenin altı boş olmasın diye başlanıp, bir ziyafete dönüşen öğündür kahvaltı yani kahve altı…

Misafire yanında su ile getirilip; misafir önce suyu aldıysa "karnım aç”, yok kahveyi içip sonra suyu aldıysa "karnım tok, biraz muhabbete geldim” demesinin en zarif dilidir kahve.

Bütün bu güzellikler Türk kahvesine ait. İstanbul'a gelen Venedik'li tüccarlar sayesinde Avrupa'ya ilk kez 1600'lü yıllarda taşınan kahve oralarda bambaşka bir içime gidiyor. Özellikle İtalyan kahveciler tüm dünyaya hızla tarzlarını yayıyorlar.

İtalyan kahve kültüründe sert ve yoğun içmeyi sevenler için Expresso, yumuşak içimi sevenler için lungo , sütlü sevenler için latte, köpüklü sevenler için capuccino tarzları ile Avrupa'ya yayılan seçeneklere kavuşuyor kahve. Filtre kahve ise Fransızlar'ın tercihi oluyor.

Madem bir fincanın içindeki kahve gibi hayatlarımız; bazen acı, bazen tatlı, o zaman dileyelim; o hayatı güzelleştirecek insanlarla dolsun yolculuğumuz.

Bir kahve?


Yazarın Diğer Yazıları