BİR SES

Tüm heyecanımla hazırlandım.  Sabah 6 trenine yetişebilmek için uyandığımda 20 dakikam vardı ve nasıl giyinip çıktığımı bilmeden, gara mesafenin araba ile 10 dakika olduğunun bilinciyle attım kendimi dışarıya.
   Oh ! şükür; sabah namazını eda ve trendeyim. Altı saatlik yolculuktan sonra doğduğum şehir İstanbul'dayım. Kokusunu sevdiğim şehir, arzında bin  günah işlense de peygamberin muştusunu alan şehir, ecdadın deyimiyle” islamı bol”( İslam bol) şehir..
    Büyüklerimiz derler ki; " insan ne ile meşgul, nereye giderse etrafındaki herkesi de oraya gider, onunla meşgul zannına düşer”. Bir nevi kalbinle bakmak. Tramvaydaki herkesi mitinge gidiyor zannediyorum.
    Kontrol noktalarından geçiyoruz ve alana girerken bölük bölük gelen insanlar, tam bir mahşer provası. Her şey düşünülmüş;  ihtiyaç, abdest, namaz yerleri, isteyen herkese dağıtılan sular, bayraklar..
    Bir elime Filistin, bir elime vatanımın al bayrağını alıyorum;  sonra ikisini birleştirip aynı elimde göklere kaldırıyorum. "Vatan davanız davamızdır, islam sözünüz sözümüzdür, insanlık onurunuz onurumuzdur, buraya bunu haykırmaya geldik” diyebilmek için.
    İnsanız;  en kolay yaptığımız şey eleştirmek, beğenmemek ama” sen ne yaptın?” deseler "hiç!” ten başkasını sunamamak.
  "  Miting yapılınca, bir araya gelince ne oluyormuş, Filistin'e uygulanan katliam durmuş mu?”. Bizde biliyoruz durmadı ama bu ümmet” bir olun, cemaat olun, saflarınızı omuzlarınız birbirine değecek kadar sıkı tutun, araya şeytanın girmesine izin vermeyin” diyen Kuran'ın hayat dersiyle ayakta durur .Bugünkü durumumuz bu birlikteliği sağlayamadığımız içindir. Filistin'in yanında olamayan ümmet;  şeytan ve ahalisinin oraya yıllardır zulüm yapmasına izin vermiştir.
    Filistin'de değil İslam'ın, tüm insanlığın onuru çiğnerken ve 22 günde vahşice katledilen insan sayısının yarısından fazlası beşikteki bebekler ve çocuklar iken, en azından gücümüzün yettiğince bir aradayız demek için, zalimin zulmüne bir isyan için geldik.
    İnsanın yapamadığı şeyi başkasından beklemesi en kolaydır. Nefsine ağır geleni başkasına hafif eyler. Kendimiz para verip almış olduğumuz, evlerimizdeki herhangi bir israil ürününden vazgeçemiyoruz, açıktan” katliama yardım ediyoruz” diyen firmalardan uzak duramıyoruz ama bu sorumluluktan kaçabilmek için” devlet neden şunu yapmıyor, bunu yapmıyor?” diyebiliyoruz .
   Devlet sensin, devlet benim zaten .Soğan , patates pahalandı diye tencere- tava çalan sen ve ben; zalime karşı bir duruş sergilemiyorsak, elimizden geleni yapmadan sadece dilimizle yıkmayı isteriz.
    Biz önce kim olduğumuzu hatırlamalıyız. Bizim yüzyıl önce değişen yönetim şeklimiz, yoksa kurulan bir millet değil. Biz bu topraklara yüzyıl önce gelmedik. Biz 100 yıllık bir tarihin sesleri değiliz. Biz binlerce yıllık tarihin Filistin'de, Bosna'da, Mekke'de, Medine'de, Tunus'ta, Kafkaslar ‘da, 3 kıtada, yüzlerce ülkede yeşermiş, gittiği her yere adaletin, hayatın neşesini götürmüş bir milletin sesiyiz.
   O yüzden insanlık onuru ayağa kalkana, Filistin kendi topraklarında tekrar özgür olana kadar karınca misali gücümüz yettiğince, vazgeçmeden Israil'in tüm markalarını boykot etmeye, meydanlarda birleşmeye, Filistin'in gerçek tarihini, Ingiliz'lerin Osmanlı'dan koparmasıyla orada uyguladığı 100 yıllık zulmü çocuklara ve anlatabileceğimiz herkese anlatmaya, önce kendimizi, kalbimizi, namazımızı düzeltmeye ve her ellerimizi kaldırdığımızda dualarımıza gözyaşlarımızı eklemeye devam edeceğiz.
    Anlık değil 100, 200, 300 yıllık planlar için;  mümin duruşu bir yaşam için, yaptığımız her işi en iyi yaparak, sanayide, sermayede, ilimde ilerleyerek  güçlü olacağız. İşte o zaman zalim güçsüz, biz ise muzaffer olacağız . 
   Dipnot: Gazze'de yaşayan çocuk bile davasının farkında; şehit olurum ama yine de Aksa'yı korumaktan, vatanımdan vazgeçmem demekte, "hasbunallahu vekil” onların tespihi. Bize düşen o sesin kardeşi olduğumuzu hatırlamak ve hatırlatmak…
 

Yazarın Diğer Yazıları