DERDİMİZ KENDİMİZ

Zamanın ilaç olmadığı günler…. Birileriyle mutlu olsan, gülsen; tam kürek kemiğinde şiddetle sızı duyduğun günler..
    Bu sızı müminler olarak güçlü olamadığımız için; müslüman coğrafyalardaki en kadim kardeşlerimize yok etmeyi ilke edinmiş toplulukların sapladığı hançerin sızısı.
    Uyuşmayı, tembelliği, dünya refahını tercih ettiğimiz;  rahatımız bozulmasın da hangi değerimiz çiğnenirse çiğnensin dediğimiz için akarsu içindeki çer çöp kadar değersiziz.
    Bize rehber olan insanlık tacı( sallallahu aleyhi vesellem)' in dünyayı şereflendirdiği ayda gözlerimizin önünde bir soykırım, katliam yapılıyor ve haber butonlarına basmaktan başka bir şey yapamıyoruz.
    Oysa O, insanlığın efendisi bize güçlü olmayı öğütlemişti. Camisi meclisti ,meclisi cami. Bir şehir kurulurken Medine'de; Mus'ab önderliğinde bir yürek devrimi, pazarlar kurularak da bir madde devrimi yapılmıştı.
    Para müslümanın elinde olacak ki güçlü olsun. Ticarette biraz para bulan mümin daha iyi ev, araba ,yalı vesaire derdi yerine birkaç müslüman gencine de olsa iş kuracak, istihdam sağlayacak şartlar için uğraşmalı. Müslümana; paradan uzak dur değil , faizsiz, haramsız, yalansız ticaretle, bankalarla, mallarla, parayı sen elinde tut; hayvancılıkta, tarımda, ihracatta, sanayide, petrolde, altında, elmasta, borda, madende, enerjide, iletişimde sen gücü elinde tut diye öğretilmeliydi.
    Camiine git, tespihini çek ama kimsenin işine karışma değil;  adalet, eğitim senin elinde olmadıkça özgür olamazsın öğretilmeliydi…
     Dünyada yasak olan fosfor bombasını; masum sivillerin, çocukların üzerine yağdıran, yok edici, işgalci bir topluluk; gücü elinde tutan siyonist devletler ve kafalar tarafından alkış tutularak, üstelik yok eden değil de masummuş gibi gösterilerek, şuursuzca canavarlaştırılıyor.
    Bir sosyolog değilim, istihbaratçı ,siyasetçi değilim,” arka planda Gazze petrol için boşaltılıyor, oyuna getiriliyor, kim neyi hesaplıyor” diye duymak bile istemiyorum. Aciz bir kalemim; gücüm sadece fosfor bombasından ikiye ayrılmış bebeğinin kafasını bir araya getirip, bezle sararak kefenle meye çalışan babaların, annelerin çığlıkları ile yanarak gözlerimden akan gözyaşlarını kelime yapmaya çalışmaya yetiyor.
    Ölen yüzlerce, binlerce bebeği görüp; hâla onları öldüren katilleri aklayıp ,masumlaştırmaya çalışanlara kahretmeye yetiyor.  "Bosna ‘daki, Ruganda' daki gibi bir soykırıma daha şahit olmak istemiyorum” çaresizliğine yetiyor.
     Artık ne olur tüm dünyaya huzuru tesis edecek düzenin aşkında yürekler büyütelim.
    Yaşadığı yıllarda” zaman ve mekan bana emanet, ben de istikbal” diyen yürekler..
    Biliriz ve amenna ederiz ki;  zamanın ve mekanın sahibi planların en iyisini kurandır. Biz yüreklerimizin derdindeyiz….
 

Yazarın Diğer Yazıları