KOPUK

Filmde seyrettiğimiz kahramanın hastalığını doktor arkadaşım tanımlıyor:

- Kendini beğenmeme, bir uzvunu ya da tüm bedenini, yaşantısını yabancı görme, tanımama,istememe, başkası gibi uzaktan bakma, kopuk hal,diyor. Tıp aleminde bile çok bilinmez diye ekliyor.

- İyi ama son yüzyılda bizim insanımızın çoğu bu hastalığa tutuldu desene; tüm köklerini inkar,Selçuklu'yu- Osmanlı'yı beğenmeme hatta kibirli bir kopuklukla , bir anda ağaç kovuğunda türemiş edasıyla "şu tarihte kurulduk” diye yönetim şeklinin değişimini kendi varoluşu kabul etme,gerçekliği yitirme.. Tam bu değil miyiz ?.

  Öyle olmasa vatan toprağının her karışına meccanen, hiçbir karşılık beklemeden kanını,canını, malını yiğitçe veren şehitlerine, gazilerine,atalarına bu kadar saygısız, bu kadar fütursuz, bu kadar uzak olabilirler miydi?.

    Şehit kokusu gelir; arşın altından esen bambaşka bir koku sarar etrafı.. Yakınları şerefli bir iç yangınını bağırlarında taşırken; devlet bu milletin şehidine -gazisine olan bitmeyecek borcunu temsilen bir maaşla, iş kolaylığı ile, tazminatla teselliler vermeye çalışır.

  Bu hastalığın çaresiz illetine tutulanlar başlar üst perdeden konuşmaya: Önce;

- Evi kötü, sıvasız, babası şöyle, kardeşi böyle…..Devletin yardımından sonra:

- Ne oldu? Şehit geri mi gelecek? Bedelli şehit mi oldu?….

  Vatanın toprağı, bayrağı, dini uğruna bacağını,elini, kolunu hatta tüm bedenini sarsacak kayıplar yaşayarak gazi olur; ödediği bedellerle sevdiklerine tutunmaya çalışır , tek tesellisi canı karşılığında vatan mensuplarından, milletin fertlerinden samimi şükrane bir saygı, bakış, söz,davranıştır ama bu hastalıklı yapının elindekiler için bir komedi paragrafı olurlar.

    Kendine yabancılaşan neyi beğenir?

  Özünden kopan hangi köke tutunur?

  Köksüz, özsüz olan nasıl geleceği çizer?

  Hangi asalet ona gelir?

 VAH!Kİ VAH!!!


Yazarın Diğer Yazıları