Değişen Gerçeklik Algoritması
SADREDDİN KONEVİ’NİN EVRENSEL MESAJLARI
Münafıklık kötü müdür?
KALKINMA YOLU, PKK’NIN SONU
Meğer kuzuyu kurda emanet etmişiz…!
İSLÂM DİNİNDE ZORLAMA VAR MI, YOK MU?
Deprem, EYT ve Kuraklık Kaynaklı Maliyetler Bütçe Dengelerini Sarsıyor
KALİTE
Dinin Geleceği
TÜRKİYE’NİN KRİPTO KİMLİKLİ BEYAZ TÜRKLERİ
Bambaşka bir Konya geliyor
Akran Zorbalığı Merhametin Kaybı ve Din Eğitiminin Kurtarıcı Gücü
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Konyaspor’da Düşüş Alarmı, Sorunlar Derinleşiyor..
Samimiyet Zedeleyici Mağlubiyet
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Yaşlı tüccar emekliye ayrılıyordu. İşini 2 oğlundan hangisine bırakacağına, onları tecrübe ederek karar vermek istedi. Bu sebeple her ikisine de aynı miktarda çok az bir para verdi ve:
- Bu para ile evi dolduracak herhangi bir şey alınız, dedi.
Büyük çocuk hemen pazara gitti. Elindeki az para ile çok miktarda alınabilecek şeyin ancak saman olduğunu düşündü. Samanları alıp eve getirdi ama evin her tarafını onunla kaplamanın mümkün olmadığını gördü.
Küçük çocuk babasının akıl ve zekayla yerine getirilebilecek bir iş verdiğini düşündü. Elindeki para ile yeterli sayıda mum satın aldı. Onları eve götürüp tüm odalara koydu. Geceleyin mumları yaktı, mumların ışığı bütün evi aydınlatmıştı.
Baba, işi küçük oğluna bırakmaya karar verdi. Çünkü o, aklını kullanmayı başarmıştı.
Nobel ödüllü bilim adamı Libet ; yaptığı deneylerle insanın bir olay karşısında mantığından çok sezgileriyle, bilinçaltı ile karar verdiğini saptıyor. Wegner ise; bu deneylere bir basamak daha çıkıyor ve insanın birçok kararı kendi iradesiyle değil, çevresinin etkisinde aldığını kanıtlıyor.
Durum tam da böyle. Dubai çikolatası satılan bir dükkanın önünde gördüğümüz insan kuyruğu bu tezi doğruluyor.
İnsan kendi aklından çok sürü psikolojisinin, duygusunun içinde hareket ediyor. Sürü bir şeyi ünlü etti mi onun dışında kalmak sanki derece düşürüyor ya da dışlanmayı göze aldırıyor gibi bir dayatma..
Gerçekten aç insanların bir kaşık, bir tabak yemek için saatlerce beklemeyi göze aldıkları çaresizliğin neticesi olan yemek kuyruğunu; her şeye doygun insanların bir lüks simgesi eyledikleri "tadım, zevk ürünü” için göze almaları akla durgunluk veren bir durum değil mi?.
- Aaa! Sen daha yemedin mi? Sözleriyle dayatılan bir sürü psikolojisi değil mi?.
Ya da; bir çikolata yediğini sosyal medyasında paylaşmak "ben de artık o sürünün içindeyim” duygusu değil mi?.
Bizi yutan, tek olmamızı engelleyen, kendi aklımıza, ruhumuza değil; dayatılan kalabalığın içinde sürüyü çoğaltan bir eleman olmamızı isteyen bu psikoloji eğer aklımızı kullanmazsak bizim ruhumuzun tüm ışığını söndürür…
KALİTE
ŞÜPHE
İKİ DEYİM
ZEHİR
VİCDAN
VİCDAN FİLOSU
GÖĞE BAKALIM
ERİNMEDEN
YÜREK YANGINI
İNSAN EDER