ZULMÜN TÂCI

"Ne zaman öne geçme fırsatı bulsak bitiş çizgisini değiştiriyorlar”

Hidden Figures (gizli sayılar) filminden bu söz; insanlığa tasma takmaya çalışan, zulmü politika edinen milletlerin kendi üstünlükleri için her yolu mubah görmelerinin özeti gibi.

Film yaşanmış bir olayın beyaz perdeye aktarımı. 1961 de Sovyetler Birliği'nin uzay çalışmalarından daha geride kalmak istemeyen Nasa'nın uzaya insan gönderme( mercury projesi) çalışmasına çok büyük katkılar sağlayan matematik dahisi Katherine Goble'nin hayat hikayesi.

Çok eski bir tarih değil; 60'lı-70'li yıllar. Katherine ve 2 hanım arkadaşı Afrikalı siyahi, afro Amerikan diye isimlendirdikleri. Sayılardaki müthiş zekaları ile Nasa'nın çalışmalarına hak kazanıyorlar ve Nasa'ya zoraki kabul edilen ilk siyahiler oluyorlar. Siyahilerin otobüsleri ayrı, tuvaletleri ayrı 2 blok ötede başka bir binada, kurumda herkesin içtiği çaydanlıktan içemiyorlar, toplantılara katılma ve söz söyleme hakları yok. Bu 3 siyahi hanımın hayatlarına ait verdiği mücadelenin konu edildiği filmin altın cümlelerinden biri de” sayıların ve başarının rengi yoktur”..

Bu ve benzeri filmler seyredenlere şunu gösterir ki; Anglo sakson devletler tüm dünyaya en az sahip oldukları şeyin en fazla çığırtkanlığını yapan olmuşlardır. Bu ülkeler Amerika, İngiltere, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda. Angelus, Sakson ve jüt karışımı Cermen kabilelerinin birbirlerinde yok olmalarından meydana gelen ve dil olarak ingilizceyi konuşan bu ülkelerin baş aktörü hep İngiltere'dir.

Britanya adasını Kelt'leri yok edip işgal ettikten sonra dünyanın her yerinde sömürü uygulayan Ingiltere'nin adı; zulmettiği devletlerin çokluğundan ötürü” güneşi batmayan ülke” olarak yayılmıştır.

Avustralya'yı işgal ettiklerinde yerli Aborjin halkının sayısı 750000 iken katliamlar ile 15 yıl sonunda bu sayı 31 bine düşmüştür. 1876 yılında acımasız İngiliz politikaları ile işgal ettikleri Hindistan'da 29.000000 hintli açlıktan öldürülüyor. Tekstilde İngiltere ile rekabet edemesinler diye 40000 hint çıkrık ustasının elleri kesiliyor.

Arşivlerde olmasına rağmen tarih kitaplarından bile silinen, olup olmadığı içimizdeki aşırı batı hayranları tarafından bile tartışılan Seydibeşir olayı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin cephesinde 16. tümenin 48. alayına bağlı 15000 Osmanlı askeri casusların oyunları yüzünden ingilizlere esir düşmüştür. 1920 yılının Haziran ayına gelindiğinde kamptaki işkenceler ve açlık yüzünden pek çoğu ölse de sağ kalanları teslim etmek gerekir. Bu askerlerimizi teslim etmek istemeyen ingiltere; onları mikroptan dezenfekte etme adıyla” krizol " dolu havuzlara zorla dipçikle vurarak sokmuş, hepsinin gözleri kör olup vücutları yanmıştır. Onbeş bin askerimiz telef olmuştur.

Dünyanın% 80 indeki devletlerde şirketler kuran, piyasalarını kendine bağlayan, kurduğu sömürü düzeni ile tüm Afrika'nın altın ve elmas kaynaklarını zorla İngiltere hazinesi eyleyen ve Afrika'yı açlığa, ölümlere mecbur bırakan bu ingiltere "demokrasinin beşiği” öyle mi?!!!

İstihbaratları bile bir olan bu Anglosakson devletler; sömürdükleri tüm ülkelerin enkazı üzerinde” özgürlük” diye bağırırken ne kadar sahteler ise, insanlıkta da o kadar sahteler.

Tüm dünyaya” monarşi kötü” deyip; kendileri binlerce yıldır krallıkla yönetilen bu devletin yüzyıldır yönetimindeki tek söz sahibi, dokunulamayan, sorgulanamayan kraliçesi öldü. Bizim kendi asil atasından nefret eden ama zulüm kâr anlayışın sahte kraliçesine övgüler düzen nice şaşkınımız ise ağlamaklı hüzünler peşinde.

Ah! dostuna ve kendine yabancı, düşmanına âşık akıllar; bilinmelidir ki zulüm yapanlara yakınlık ateşe dokunmaktır ve her zulüm adalet kılıcı ile berbat olacaktır…


Yazarın Diğer Yazıları