Taraf'ı yazmak

Birkaç yıl önceydi, bir dizi konferans vermek üzere Erzurum üzerinden yola çıkmıştım.
Yusufeli ve Ardanuç'ta konuştum. Artvin'de CHP'li belediye salon vermediği için toplantı yapılamadı ama geceyi orada geçirdim. Ertesi gün Hopa ve Arhavi'de konuştuktan sonra Trabzon üzerinden İstanbul'a döndüm. Artvin'de konaklarken, oradaki dostlarla da gece boyunca sohbet ettik. Tarihçi bir dost, yakın tarih üzerinde bazı değerlendirmeler yaptı ve ben ona "Siz bir hayli Taraf tüketmişsiniz" dedim.
İslami camia epeyce Taraf tüketti, evet. "Taraf tüketmek"ten kastım, bir ölçüde ondan etkilenmeyi de ihtiva ediyor. Etkilenmeler de oldu. Ben, bu ilişki süresince, ortak paydaları önemsemekle birlikte, "zihni formatın korunması" üzerinde de uyarılarda bulundum. Türkiye gündemi ortak paydalar üretiyor ama nihai tercihlerde dünya görüşleri devreye giriyordu ve orada "zihni format"ın diriliği önem kazanıyordu.
Türkiye'nin acil gündemi, Kemalist yapının dönüşümü idi ve bu, Taraf'la muhafazakar-İslami camia arasındaki ortak payda idi. Türkiye'de, muhafazakar halk tabanına oturan bir siyasi kadro iktidardaydı. Kemalist yapının dönüşümünü önemseyen ama muhafazakar hassasiyetleri bulunmayan çevreler, ister istemez bu iktidarla sonuç almak durumundaydılar. İşbirliği bu zaruretten doğdu.
Farklılaşma noktaları
Ama muhafazakar toplum kesimleriyle bu çevre arasında, "Türkiye'nin kimlik tanımlanması" ve "Beklentiler" noktasında farklılıklar vardı. Farklılaşma bu iki noktada çıktı.
Siyasi iktidar da bu noktada, muhafazakar tabanının duyarlılıkları istikametinde tavır koydu.
Bunun üzerine, Taraf camiası ve tabii onun lokomotifi Ahmet Altan hem muhafazakar camiayı hem siyasi iktidarı yargılamaya başladı. Bu yargılamalar zaman içinde aşağılama ve tahkire vardı. Ahmet Altan buna rağmen kendisine katlanılmasını talep etti ve bu talebi karşılık bulmadı. Üstelik hakarete uğrayanlar, mesela Başbakan, hakarete tazminat yaptırımı ile karşılık verdi. Taraf'ı başından beri bağrına basan muhafazakar camia da, Ahmet Altan'ın yazılarına o gün hangi hakarete maruz kalacakları kaygısıyla bakmaya başladılar.
Şunu söyleyeyim:
Epeyce bir zamandır Ahmet Altan'a bakıyor, göz gezdiriyor ama okumuyordum.
Taraf'ta okuduğum köşeler hep oldu.
Neşe Düzel'in mülakatları benim için hep önemliydi.
Yıldıray Oğur, Alper Görmüş, Emre Uslu, Melih Altınok, ayrılmadan önce Orhan Miroğlu, yazarken Yasemin Çongar, muhafazakarlar konusunda Ahmet Altan yargılayıcılığına yönelmeden önce Markar Esayan, biraz Murat Belge, "Kürt sorunu" konusundaki bilgi taşıyan yazılarıyla Kurtuluş Tayiz, 1 Mayıs tartışmalarında Halil Berktay... Zaman zaman Roni Marguiles...
İçeriden eleştiriler
Taraf'ın "Ahmet Altan dozu"na zaman zaman içeriden ciddi eleştiriler geldi. Alper Görmüş'ün, eleştirel çizgi ile muhalif çizgi arasındaki bantta Taraf'ın geldiği noktaya yönelik eleştirileri keşke etkili olsaydı. Kim bilir son ayrılmalarda belki de onun etkisi vardır. Orhan Miroğlu'nun ayrılışı, Yıldıray Oğur'un ince uyarıları önemsiz sayılabilir mi?
Ben, Başbakan'ın açtığı davaların ayrılmalarda daha az etkili olduğunu düşünüyorum. Ahmet Altan'ın ruh yapısı, böyle meydan okumalarda pes edecek nitelikte değildir. Ben asıl, kendi geldiği noktayı taşıyamadığını ve dönüş yapamadığı için alanı terk etmeyi tercih ettiğini düşünüyorum.
Tarih felsefecileri bazı toplumları, put kırıcı olarak niteler ve yeni medeniyetlerin önünün açılması gibi bir misyon içinde değerlendirirler. Taraf bir put kırıcı idi.
Ama inşa noktasında, toplumla buluştuğu alanlar sınırlı kaldığı için ve toplumsuz bir inşa eylemi mümkün olamayacağı için, yürüyüşte kopmalar oluştu.
Hiç kuşkusuz Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde adı yazılacaktır. Eminim, ayrılanlar da bu arada bir özeleştiri süreci yaşayacaklardır.


Yazarın Diğer Yazıları