ESKİMİŞ VE ESKİMEYE BAŞLAMIŞ MESLEKLER

Yavuz, saltanatının devamı müddetince seferden sefere, cepheden cepheye koştu. Hükümet merkezi muharebe hazırlıkları ile kaynaşıyordu. Bu itibarla Şeyh Hamdullah, Yavuz'un saltanatı müddetince adeta unutuldu. 

 

Kanunı Sultan Süleyman babası Selim'in ölümü üzerinde tahta geçtiği zaman Şeyh Hamdullah, İstanbul'a dönmüş bulunuyordu. Kanuni onu huzuruna çağırtarak ikramda bulundu ve kendisine: bir mushafı şerif yazmasını rica etti. Fakat şeyh pek yaşlanmış olduğunu, ömür bakiyesinin ve sıhhatinin buna müsait olmadığını beyan etmek suretiyle itizar etti. Filhakika yeni padişaha beyan eylediği bu itirazdan kısa bir zaman sonra hicrî 926 (M.1520)'da maddi hayata gözlerini yumdu. Naaşı Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi. 

 

Şeyhin ölüm tarihi ve yaşi hakkında kaynaklar birbirini tutmamaktadır. Menakibi hünerveran Mısır Fatihi Sultan Selim Han zamanında vefat ettiğini yazar. Şemseddin Sami merhum Kamusulalam'da bu tarihi 920 olarak gösterir. Gülzarı Savab Şeyh'in 110 yıl yaşadığını kaydeder. Tuhfetül-hattatin 926'da vefat ettiğini bildirir. Şeyhin Kanunı devrine yetişmiş bulunduğu kabul edilirse Kanunı'nin 926 Şevval'inde tahta geçtiğine göre Tuhfetül-hattatin'in malumatına doğru nazarı ile bakmak ve Gülzarı Savab'ın kaydettiği 110 yıllık ömrü mübalağalı saymak lazım gelir. 

 

Şeyh Hamdullah'in yazı yazmak hususunda yüksek ve ilahi bir mevhibeye nail olduğu kanaati ölümünden sonra tamamen yerleşmiş ve kökleşmiştir. Merhumun açtığı çığır üzerinde 

isteyenler (mürid'in şeyhine bağlandığı gibi) merhuma manevi surette baglanmak ihtiyacini hissediyorlardı. Kökleşen bir kanaate göre yazida muvaffak olmak için yazmaya teşebbüs etmeden evvel şeyhin yazılarinı uzun boylu tetkik etmek ve bundan da evvel ruhuna Fatiha okumak muvaffakiyetin sırrı addolunuyordu.

 

Ebrû  Sanatı

 

Uzakdoğu kökenli bir kağıt bezeme sanatı olan ebru İpek Yolu'yla Türkistan üzerinden İran'a, oradan da 16. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelmiştir. 17. yüzyılda Osmanlılar'dan gezginler aracılığıyla götürüldüğü Avrupa'da "Türk mermer kağıdı" ya da "Türk kağıdı" olarak tanınmıştır. Ebru sözcüğünün Farsça'da bulut anlamına gelen "ebr"den türediği, bunun da kağıt üstündeki boyalann dağılımının bulut kümelerini andırdığı için verildiği yaygın kabul gören bir görüştür. Cilt kapaklarında, kapakların iç yan kağıdı, levha ya da kıt'a biçimindeki yazıların iç ve dış pervaz süsü olarak yaygın bir kullanım alanı bulmuş olan ebru kolay gibi görünen yapımına karşılık hayli ustalık isteyen bir sanattır. 

 

 

Ebrunun geleneksel yapım tekniği şöyledir: Kullanılan kağıt boyutlarınaki teknenin içindeki suya ki tre adlı ge ve n bitkisinden elde edilen bir madde ile kıvam verilir. Bu işlem suyun yüzeye serpilen boyalan çekme me si için gereklidir. Kitre yerine sahlep, keten tohumu, ayva çekirdeği kullanıldığı da olmuştur. Daha sonra hazırlanan boyalar sığır ödü ile karıştırılır. Bu da suyun üstüne serpilen boyalann birbirinin içine geçmesini önler. Ebru yapım için temel hazırlık bunlardır. 


Yazarın Diğer Yazıları