HAYATA KAZIM ÖZTÜRK’ÜN RUBAİLERİ MERCEĞİNDEN BAKMAK
Acıya/Musibete Ağlamanın Etkisi
KIBRIS NEREYE KOŞUYOR?
Dünya arayışta... Demokrasi artık en iyi yönetim şekli değil
Gönül kapısının anahtarı, Rahmete Açılan Bir Sefer Tövbe
Ekonomide Yüksek Teknoloji Ürün Üretimine Yönelik Zihinsel Dönüşümü Tamamlamakta Geç mi Kalıyoruz?
BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
Değişen Gerçeklik Algoritması
Münafıklık kötü müdür?
KALKINMA YOLU, PKK’NIN SONU
Meğer kuzuyu kurda emanet etmişiz…!
İSLÂM DİNİNDE ZORLAMA VAR MI, YOK MU?
KALİTE
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Konyaspor’da Düşüş Alarmı, Sorunlar Derinleşiyor..
Samimiyet Zedeleyici Mağlubiyet
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Bir parçalanmış cesedi gördüğümüzde boğazımız düğümlenmiyorsa, içimizde bir acı kıpırtısı bile uyanmıyorsa, artık onları sadece birer görüntü gibi izlemeye başlamışsak, bilin ki vicdanımız felç olmuştur. Kalbimizi kaybetmişizdir.
İnsanlık, vicdanını yitiriyor. Her yeni görüntüyle biraz daha alışıyoruz dehşete. Bir çocuğun cansız bedeni, bir annenin çığlığı, bir enkazın altından çıkarılan bebek... Ve biz sadece bakıyoruz. Belki üzülüyoruz ama sonra hayatımıza devam ediyoruz. Uyurken, eğlenirken, yürürken orada insanlar ölüyor. Her gün. Her saat. Her saniye. Ve bu ölümler artık sadece istatistik olmuşsa ekranlarımızda, işte o zaman insanlık kaybetmiş demektir.
Bu yüzden duruş sahibi olan herkese büyük görev düşüyor. Sadece bir paylaşım değil mesele. Bir boykotun, bir meydan sesinin ötesinde bir sorumluluktan bahsediyorum. Sivil Toplum Kuruluşları susmamalı. Ses vermeliyiz. Çünkü bu sadece bir coğrafyanın çığlığı değil, bu insanlığın çığlığıdır.
Mahmud Derviş yıllar önce ne demişti: "Ölümüzü seviyorlar bizim." Ne kadar doğru. Siyahlar ölürse, çekik gözlüler ölürse, Müslümanlar ölürse, kimsenin umurunda değil. 1950'den bu yana yazılmış onca insan hakları beyannamesi, uluslararası hukuk metinleri, vicdanın değil menfaatin bekçisi olmuş.
İsrail, kendi Hollywood sahnelerinde mazlum rolünü oynarken, gerçekte bir soykırım devleti olarak karşımıza dikiliyor. Öyle profesyonel ki kurduğu zulüm düzeni, bir yandan bombaları gönderiyor İngiltere'den, Amerika'dan, Fransa'dan, Almanya'dan... Öte yandan medya diliyle bizi susturmak, sindirmek istiyor.
"Yapsan da bir şey değişmeyecek" mesajını her yerden zerk ediyorlar. Ama biz biliyoruz ki değişir. Vicdanı diri olanlar oldukça değişir. Bir çocuğun gösterdiği cesareti toplumlar gösterseydi, bugün dünya başka bir yer olurdu.
Bu yüzden susmayacağız. Gördüğümüz her zulmü sadece bir "görüntü" olarak değil, bir tanıklık, bir şahitlik olarak göreceğiz. Ve o şahitlikten doğan sorumluluğu omuzlayacağız.
Çünkü orada insanlar ölüyor. Ve biz burada yaşıyorsak, ses vermek zorundayız.
Efsanelerin Yemişi
Sessiz Tanık / Saatli Cami
Kommagene’nin Kalbi PERRE
Mehir’le Kurulan Yüz Yuva
Konya’nın Yüreğine Ateş Düştü
Tarsus’ta Bir Nefeslik Yol Hikayesi
Perdeler Anılar Kapılar
GÖKLERDE BİR DESTAN: KONYA’DA ANADOLU KARTALI-2025
Dijital Çıplaklık
Taşkuyu’nun Sırrı