Postmodern Dönemin Müslümanlara Sunduğu Fırsatlar
AH SAMİMİYET!
Bir Delinin Elinde Yok Oluşa Doğru
Dijital Çıplaklık
İSRAİL-İRAN SAVAŞI, ÇIKARILACAK DERSLER VE ÖNERİLER
ASIL HİCRET; ALLAH’IN YASAKLARINI TERK EDEREK EMİRLERİNİ YAPMAKTIR
Sınavları kaldırma gücümüz yok mu?
12 günlük savaş kime ne öğretti?
Netanyahu küresel ekonomiyi sabote eden intihar komandosuna dönüştü
NEHİR
BASIN DİLİ
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
Bir parçalanmış cesedi gördüğümüzde boğazımız düğümlenmiyorsa, içimizde bir acı kıpırtısı bile uyanmıyorsa, artık onları sadece birer görüntü gibi izlemeye başlamışsak, bilin ki vicdanımız felç olmuştur. Kalbimizi kaybetmişizdir.
İnsanlık, vicdanını yitiriyor. Her yeni görüntüyle biraz daha alışıyoruz dehşete. Bir çocuğun cansız bedeni, bir annenin çığlığı, bir enkazın altından çıkarılan bebek... Ve biz sadece bakıyoruz. Belki üzülüyoruz ama sonra hayatımıza devam ediyoruz. Uyurken, eğlenirken, yürürken orada insanlar ölüyor. Her gün. Her saat. Her saniye. Ve bu ölümler artık sadece istatistik olmuşsa ekranlarımızda, işte o zaman insanlık kaybetmiş demektir.
Bu yüzden duruş sahibi olan herkese büyük görev düşüyor. Sadece bir paylaşım değil mesele. Bir boykotun, bir meydan sesinin ötesinde bir sorumluluktan bahsediyorum. Sivil Toplum Kuruluşları susmamalı. Ses vermeliyiz. Çünkü bu sadece bir coğrafyanın çığlığı değil, bu insanlığın çığlığıdır.
Mahmud Derviş yıllar önce ne demişti: "Ölümüzü seviyorlar bizim." Ne kadar doğru. Siyahlar ölürse, çekik gözlüler ölürse, Müslümanlar ölürse, kimsenin umurunda değil. 1950'den bu yana yazılmış onca insan hakları beyannamesi, uluslararası hukuk metinleri, vicdanın değil menfaatin bekçisi olmuş.
İsrail, kendi Hollywood sahnelerinde mazlum rolünü oynarken, gerçekte bir soykırım devleti olarak karşımıza dikiliyor. Öyle profesyonel ki kurduğu zulüm düzeni, bir yandan bombaları gönderiyor İngiltere'den, Amerika'dan, Fransa'dan, Almanya'dan... Öte yandan medya diliyle bizi susturmak, sindirmek istiyor.
"Yapsan da bir şey değişmeyecek" mesajını her yerden zerk ediyorlar. Ama biz biliyoruz ki değişir. Vicdanı diri olanlar oldukça değişir. Bir çocuğun gösterdiği cesareti toplumlar gösterseydi, bugün dünya başka bir yer olurdu.
Bu yüzden susmayacağız. Gördüğümüz her zulmü sadece bir "görüntü" olarak değil, bir tanıklık, bir şahitlik olarak göreceğiz. Ve o şahitlikten doğan sorumluluğu omuzlayacağız.
Çünkü orada insanlar ölüyor. Ve biz burada yaşıyorsak, ses vermek zorundayız.
Dijital Çıplaklık
Taşkuyu’nun Sırrı
VİCDAN YELKEN AÇTI
Paylaş ki Bayram Olsun
Şeyh Hacı Abdullah Efendi Türbesi
Evren Unutmaz: Ne Ekiyorsak, Onu Biçiyoruz
İki Başkent, Tek Yürek Konya’dan İstanbul’a Bir Yol Hikayesi - Ecdadın İzinde
Güneş Ayakta Duranların Üzerine Doğar
Seydişehir’de Gönül Ereni Anıldı
Hüyük’te Turizm Bayramı