YOLCULUĞUMUZ HOŞ GELDİN

Ne mutlu, yine geldin sultanlar sultanı! Hoş geldin.

Hoş geldin iki gözümüzü korumaya, hoş geldin dağıttıklarımızı toplamaya. Hoş geldin bizi adam etmeye, üzerimizi örtmeye, yüreğimizi ısıtmaya, içimizi güldürmeye…

İftarınla sahurunla yine hayatımıza lezzet katmaya geldin. Yokluklarımızı var etmeye, var olanları temizlemeye hoş geldin. Sorularımızı cevaplamaya, belirsizliklerimizi aydınlatmaya geldin. Sabırla bizi dinlemeye, yine sınırsız affediciliğinle kuşatmaya geldin. Özledik! Yârin kokusunu özler gibi. İçimizdeki anlatamadığımız harika düşler gibi…

Ana gibi, dost gibi, gurbetteki diğer yarımız gibi.

Hoş geldin yolculuğumuzun Ramazan sefası...

Sen, yine hassas kalplerimizin kırılgan derinlerini, tedavi etmek için en iyi doktor olacaksın. Acizliğimizi avuçlarımıza bırakırken, gerektiğinde uçabilme cesaretini, yüreklerimize yine sen koyacaksın. Onaracak, tamir edeceksin. Nazikçe: "Yine dağıttın değil mi?” demeden, incelikle, sabırla bizi eğiteceksin. Kızmadan sevecek, merhametinle bizi affettireceksin.

Kıymetlimiz hoş geldin!

Okyanuslar sonsuzluğundaki bir incinin ihtişamı gibi, gözlerimizi kamaştırmaya, değerimizi hissettirmeye geldin. Onca laf kalabalığını susturmaya, yeryüzündeki tek kelimenin rahmet olduğunu haykırmaya geldin. İnsanın, aslında kanadının gayreti olduğunu anlatmaya geldin. Mucizelerinle, ayetlerinle, dualarınla yüreklerimize kocaman sevinçler sığdırmaya geldin.

Aydınlığımız hoş geldin!

Güneşler açacak yeryüzüne. O göz kamaştıran ışık, gülüşümüze dolacak. O gülüş bir yetimin yanağına konacak, bir ihtiyarın eline, bir fakirin sofrasına, o gülüş hanelerimize dolacak. O güneş doğacak, o gülüş kalpleri ısıtacak. Doğmalı! İnsanlığın gülüşlere ihtiyacı var. İnsanlığın senin getireceğin merhamete, iyiliğe ihtiyacı var. İnsanlığın arınmaya, barışa ve mutluluğa ihtiyacı var…

Kanatlarımız hoş geldin!

Sen geldin ya, biz yine sınırsız bir coşkunun kanatlarını taktık. Ucuz duyguları satın almak değil, senin getirdiklerinle kazanmaya ihtiyacımız var. Herkesin yek diğerini kandırdığı bu kirlenmiş dünyada, liyakate, adil olmaya, hak yememeyi öğrenmeye ihtiyacımız var. Bizi eğit, nurdan kanatlarımızı hatırlat bize, kalbimizin terazisinde tartmayı, gönül müftümüze sormayı öğret bize. Ah güzel mevsimi gönlümüzün…

Gökkuşağımız hoş geldin!

Rengârenk bir gökkuşağına ulaşmak için yağmurlara dayanmak gerek. Sana ulaşmak için onca yağmura sabrettik. Durduramadığımız seller sürükledi. Bağıra bağıra enkazların altında kaldık. Hainlerin zulmünden yandık. Şimdi senin bizi o yıkılmışlıkların arasından güvenli ellerinle kurtarmana ihtiyacımız var. Kurtar bizi emmaremizden ey yolculuğumuz…

Bereketimiz hoş geldin!

Işıl ışıl mahyalar, alınlarımızı koyduğumuz seccademiz, sadece O (AC)'na boyun eğdiğimiz teravihimiz, avuçlarımızda ki duamız. Sahur sofralarımızdaki bir tas çorbamızın bereketi, iftarın kardeşliği, bir bardak çayın lezzeti… Damağımızda bir kuru lokma, susuzluğumuzun kutlu yudumu, insan olabilme telaşımız hoş geldin…

Yolculuğumuz hoş geldin!

Herkes kendi terazisinde tartacak içini. Hassasiyet kazanacak. Yolculuk güzel, yolu daha fazla güzelleştirmekse yalnız bizim elimizde. ‘Ramazan geliyor' diye süslediğimiz şehir caddeleri gibi, içimizdeki dar sokaklar genişlesin, bir gelinlik gibi süslensin yüreğimiz. Mazlumun, garibanın, yetimin ahına değil, dualarına denk gelsin kalbimiz. Mutlak Rabbimiz, bize tüm hayır kapılarını açsın, yolumuzu güzelleştirirsin. Hem bu ay Kur'an ayı, kutlu Ramazan yolculuğumuzda Kelamullah yol göstericimiz olsun. Ramazanımız mübarek olsun.


Yazarın Diğer Yazıları