OSMANLI VE DÜNYADA ZENAATTEN SANATA

İçi dışı altun, gümüş küft üzengiler, Ayıntab üzengileri; iki kat, yalın kat, yün ve sim tapkur kolanlar; kuskun ve zahmeler (üzengi kayışı) sevakin, Mısır, İstanbul duvalları (tasma... sırmalı tirkeşler; İstanbul işi deve debbesi, Mısır işi yeniçeri ortası debbesi, katır ve yeniçeri debbeleri; köseleden musluk, tulum, tokaçlı kösele kırba, köseleden matara, sırmalı kırbalar, Bulgarî ve kösele el kırbaları, Bulgarî ve 

kösele cevzeler, Bulgarî sumak, ve kılıç sumakları; kırmızı beyaz köseleden Edirne kesimi ve yalın kat yularlar; Karahisar köselesinden yeniçeri kantarması, İstanbul köselesinden kantarmalar, başı ve topu sırmalı gürgüreli ve sade dizginler; 

"Gemici Mustafa Ağa İşi doksan tane sim kakmalı ala gem ve havize gem'i"; 

Ham derili işi şal astarli mükemmel seyisane semeri, katır semerleri, meşin astarlı, şalı ve keçesi ile mükemmel semer, hammal ve çıplak semerleri; 

Yeniçeri sakkası çatal kamçısı, bağa saplı iki başı kemikli şeşhane kamçı, buzağı diş kamçı, 24 telden iki başı kemikli yılan bağrı kamçı, 16 telden ,sarma saplı tatar kamçısı, sekiz telden kamçı, içi piz dolu 12 telden kamçı;

Palamud ve kepek ile terbiye olmuş gönden at sakası ve saka meşkleri, kösele meşk; saka ve hamam kovaları, Urla sabunhanesi tabir olunur kösele kova; ekmekçi kovası; orta, ortadan kaba, ortadan küçük kovalar..." 

Yüzyıllar boyunca, yüzlercesi, binlercesi, çoğunun on binlercesi yapılan ve kim bilir aralarında ne eşsiz sanat ürünler de olan bütün bu saraciye işleri; bunların imal edildiği İstanbul'un ve Osmanlı İmparatorluğunun en eski ve en büyük saraçhanei hakkında saptanabilen en eski bilgiler bundan ibarettir.

Saraçhane-i Kebir, 1693'te çıkan bir yangında tamamen yanmıştır. Bundan sonraki gelişmeleri çağatay Uluçay "İstanbul Saraçhanesi ve Saraçlarına Dair Bir Araştırma" başlıklı makalesinde özetle şöyle anlatır:. 

"İstanbul'da yapılan bu ilk Saraçhane, 5 Eylül 1693 tarihinde tamamen yandı. Saraçhane esnafı Sultanahmet'le Bayezit arasında dağılarak saraçlık yapmaya başladılar. Fakat, bu hal ne esnafın, ne de Ayasofya evkafı mütevellisi Babüssaade ağasının işine gelirdi. Esasen o devir kanun ve teamülleri de buna müsait değildi. 

Saraç esnafının ileri gelenleri, hükümet ve mahkemeye müracaat ederek yanan saraçhaneyi kendi hesaplarına kâgir olarak yeniden yaptıracaklannı, dağılan esnafın kısa bir zamanda saraçhaneye nakledilmesini rica ettiler. Saraçhane'nin inşasına başlandı. Etraftaki kâgir duvarı inşaya sabık Mirahur-ı evvel Ahmed Ağa memur edildi. Bir sene sonra dükkanların büyük bir kısmı yapıldı. Diğer kısmın inşaatına daha sonraları da devam edildi. 

İkinci defa inşa edilen saraçhanenin de tarif' ve tasnifini yapan bir kaynağa rastlayamadık. Buna mukabil Saraçhane'de uzun yıllar duvarcılık yapan ihtiyat bir zat, Saraçhane'nin yuvarlak ve etrafındaki duvarların kâgir olduğunu, üç kapısı bulunduğunu, dükkanlann bu duvarların iç kısmında ve kemerli bulunduğunu, dükkanların kepenklerle kapandığını, tam ortasında Saraçhane Camii ile loncasının bulunduğunu söylemektedir. 

Duvarcının bu tarifi tamamiyle vesika ve defterlerdeki malumata uymaktadır. Saraçhane'nin içinde ve dışında dükkanların sulanması, süpürülmesi, derilere tav verilmesi için pek çok musluklar ve tulumbalar vardı. Bir çok hayır sahipleri musluk ve camiye vakıf yapmışlardır. Saraçhane'de bilhassa Sandıkçılar caddesi, Kırbacılar caddesi, Cami-i şerif altı sokağı, Orta sokak, Karaman Kapısı sokağı, Başkapı sokağı... ilh, çok işlek ve canlıydı. Saraçhanelde saraçlardan ışka sandıkçılar, kırbacılar ve saraçlara alzeme satan tabak tüccarları vardı. 

Bu yeni Saraçhane de 1868 (1285) de 200 dükkan yanmadan önce ise 320 dükkan  bulunduğu anlaşılıyor. XIX. Asırda, dükkanlara numara verilmiş, bütün muameelat numara esasına göre yapılmıştır. Tanzimat-ı Hayriye'nin ilanından sonra dükkanlara numara verilmekle kalınmamış, esnaf defterlerinin tutulmasında da yeni usule uyulmuştur. (...) 


Yazarın Diğer Yazıları