SANAT ve SANATTA İLAHÎ GÜZELLİK

Elin yüzün yumaz değil  

 

Hoşgörüsüz davranış biçimi arkasından daha  büyük hoşgörüsüz davranış biçimleri, büyük olaylara  insanı sivriltir, olmaması gerekli acılar bırakır. Bunların en büyüğünü  hoşgörünüze dayanarak sizlere de anlatayım. (Din kardeşliğine yakışır mı?) 

 

Aşağıda anlattığım hoşgörüsüz davranış biçimi, hoşgörülü olsaydı, belki de 1400 yıllık İslam'da Alevi-Suni arasındaki ayrıcalık olmayacaktı. 

 

Hazreti Peygamber efendimizin vefatını müteakip, kızı Hazreti Fatima halifeliğinin ikinci gününde Halife Ebu Bekir'e gitti ve "Babamın mirasını istiyorum" dedi. 

 

Peygamber efendimizin bıraktıkları miras: Bir at, bir miktar toprak, 30 ölçek buğday karşılığı bir kişi de bulunan zırh. Hazreti Fatima Resulullah'ın fedek toprağını istiyordu. Ebu Bekir şu cevabı verdi: "Ey Allah resulünün sevgili yavrusu, muazzez baban bize varis olunmaz" buyurmuşlar, "Ben bu toprağı sana veremem, ama Peygamber ailesini geçindirmek benim boynumun borcudur." Buna cevap olarak Hazreti Fatima şunu söyledi:'."Resulullah bu kurala, Ümmü Eymen'e söylediği şu sözlerle bir istisna getirmiştir. Fedek toprağını Fatima'ya veriyorum." O sırada yanlarına gelen Hz.Ali ise halifenin dayandığı hadisi, Kuran'dan bazı ayetler okuyarak, hükümsüz hale getiriyor, Ebu Bekir de susuyordu. Ebu Bekir'in dayanağı şu idi, Hz. Peygamber efendimiz "Biz nebilere varis olunmalı" diye buyurmuşlardı. 

 

Sonuçta halife Ebu Bekir kararında ısrar etti ve zeytinliği vakıfa kattı. Fatima üzgün bir şekilde evine döndü, üzgündü. Ölüm döşeğine kadar da Hazreti Ebu Bekir'le konuşmadı. Fatima bu olaydan sonra gülmedi ve 3-6 ay sonra vefat ettiler ve Hazreti Peygamber efendimizin yanına defnedildiler. 

 

Hazreti Ebu Bekir'le münakaşasından bir süre sonra Fatima Mescidi Nevebi'de görüldü. Fedek münasebetiyle uzun bir konuşma yaptı. Etkileyici bu tarihi konuşmayı sizleri de etkileyeceğini düşünerek sunuyorum, 

 

"Lütfettiği nimetler için Allah'a hamd, ilham ettikleri için şükürler, takdim ettikleri için övgüler... Bütün nimetleri için ki önümüze serdi, bütün lütufları için ki bize ulaştırdı, bütün insanları için ki peş peşe geldi. O'nun nimetleri sayılamayacak kadar çok, karşılığı verilemeyecek kadar fazla, idrak edilemeyecek kadar sonsuz... 

 

Sizler, ey Allah'ın kulları! Sizler, sinir ve yasakları üzerine bekçileri, dininin ve vahyinin taşıyıcılarısınız. sizler, kendi benlikleri üzerine Allah'ın eminlerisiniz. Sizler, diğer milletlere de hakikat tebliğcilerisiniz ve sizler, Allah'ın, aranızdaki hakkının, ahdinin, emanetinin koruyucularısınız. 

 

Ey insanlar! Biliniz ki ben Fatima'yım ve babam Muhammed Mustafa'dır. Sözün ilkini ve sonunu söylerim. Konuşmada lüzumsuz, davranışımda münasebetsiz birşey yoktur. Şimdi siz tutup, benim kendi babama va'ris olamayacağımı söyleyebilir misiniz? Cahiliye ahlakıyla mı hükmediyorsunuz, yoksa bilmiyor musunuz durumu? Hayır, biliyorsunuz. Şu parıldayan güneş kadar açık biliyorsunuz ki, ben Muhammed'in kızıyım. Ebu Bekir, Allah'ın kitabında senin için 'Babasına varis olur' yazılı iken benim için varis olamaz mı yazılı? Çok çirkin bir iş yapıyorsun, Allah'ın kitabını göz göre göre bir kenara mı itiyorsun? Yoksa Kuran'ın hükümleri benim için geçerli değil mi? Benimle baba m arasında veraset ve akrabalık işlemiyor mu? Mirasla ilgili ayetler size mi özgü? Babam, onların hükümleri dışında mı kalıyor? Yoksa iki millet var da ben ve babam bunların ikincisinden miyiz? Yoksa Kuran'ın inceliklerini siz babamdan ve onun amca oğlu Ali'den daha iyi mi biliyorsunuz?  

 

Ve siz ensar! Allah'ın resulü babam: "Kişinin varlığı evladında korunur!' demez miydi? Ne kadar çabuk unuttunuz, ne kadar çabuk olarak, yeni şeyler icat ettiniz? 

 

Ey insanları Yaptıklarınız Allah'ın gözü önünde oluyor. Ve ben, size acıklı bir azabı da haber vermiş olan bir nebinin kızıyım. Yapın yapacağınızı. Biz de yapalım yapacağımızı. Ve bekleyin sonucu. Biz de bekleyelim..." 

 

Konuşma bittiğinde mescit birbirine karışmıştı. Ağlayanlar, feryat edenler, bağrışanlar... Ortalık bir mahşer yerine dönmüştü ve Fatima oradan ayrılıp evine kapandı. Üzgün, küskün, dargın ve kırgın Fatima teselliyi, Allah resulünün kabrine sığınmakta buluyordu. Oraya gidiyor, ağlıyor, inliyor, derdini döküyor ve kabrin toprağını koklayıp, mest olarak evine geri dönüyordu. Bize hoşgörü düşer. Değerlendirme asla... .'


Yazarın Diğer Yazıları