BEYNİMİZ VE KURBAN

 

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Kurban bayramı yaklaşıyor. Manevi mesafeler ehline kısalıyor. Üstadın dediği gibi, "kurbiyet gurbetteyken artıyor” ve bazen mesafeler arttıkça yakınlık da artıyor. Neye yakınken kimden uzak olduğumuzu düşünün. Bu son cümleler kimine çok saçma gelebilir. Yani artan mesafeler nasıl olur da yakınlaştırır. Zihnimizin bizleri yanılttığı bir paradokstan bahsediyorum.

 

Yakın olmak (kurbiyet) için keseceğimiz kurbanlar çok değerli. Acaba bu görev sadece belli hayvanların kanını akıtmaktan mı ibaret? Yoksa fukarayı doyurmak, yeni nesillere bu kültürü aşılamak için mi? Fiziki olarak yapılan bu ibadetin daha derin anlamları var mı?

 

Genç arkadaşlarımızın yüzlerinde hoş bir tebessümle "neye göre kime göre” dediklerini duyar gibiyim. Bugün, kısacık beyin egzersizlerimizin temel konusu da bu olacak zaten: İbadetlerin nörolojik açılımlarına bakacağız. Mutlak hüküm sahibiyle yakınlaşmaya çalışacağız.

 

İnsan beyni iç içe geçmiş, üç katman halinde yaratılmıştır: En altta, en içte ilkel beyin yer alır. Ortada limbik sistem ve en dışta, en üstte de korteks yer almaktadır. Bu sistemlerin işlevlerini kabaca gözden geçirelim. (Yunus Emre'mizin bahsettiği "koz/ceviz” ile şath edilmiştir.)

 

İlkel beyin; kuşlar dâhil tüm canlılarda bulunan dürtüsel merkezdir.

Limbik sistem; bazı memeli hayvanlarda bulunan duygusal merkezdir.

Korteks ise sadece insanlarda bulunan düşünme/üretme merkezidir.

 

Beynimize ulaşan ilk mesaj ortada bulunan limbik sisteme gelir. Limbik sistem gelen mesajı değerlendirir, olumsuzsa ilkel beyine havale eder. Olumlu ise kortekse gönderir. İnsan zihni negatif mesajları algılamaz yani olumsuzluk eki ile biten bütün kelimeler zihnimiz tarafından olumluya dönüştürülerek algılanır. Bu nedenle, insan beyni yasakları doğrudan algılayamaz. Yabancılar cenazelerini gömdükten sonra "seni hep hatırlayacağız” derler. Bizse "seni hiç unutmayacağız” deriz ve unuturuz. Beynimizle iletişim kurabilmek ciddi bir ihtiyaçtır.

 

Kişilik, özsaygı ve özgüven değerlerinin temelinde hayatımızın ilk yılları yatıyor. Fıtrat ve kaderle paralel, malum 0-12 yaş aralığında, nasıl bir insan olacağımız yaklaşık %80 oranında netleşiyor. Çocuklarımıza vereceğimiz bu olumsuz mesajlar, aslında bilinçaltına yerleştirilen tahrip gücü yüksek bombalar gibidir. Kurban kesmek, geçmişte yaşanmış bitmek bilmeyen kanlı savaşlara bir tür hazırlıktı. Hazreti İsmail kıssası ise çocuk aklımızla nasıl algılandı hiç bilinmez! Ancak beynimize ulaşan mesajların bazısı etkisini hemen gösterir. Bazıları da yıllar içerisinde aktif hale geliyorlar. Tıpkı yakınlık için zaman gerekriği gibi yani…

 

Keseceğimiz kurbanın sembolik anlamı, bize hissettirdikleri ve empati oranını beynimizin sol kısmında yaşayacağız. Umutlar, hayaller ve dualar burada işlenecek. Hayvanın kesime uygun olması, fiyatı ve kimlere dağıtılacağı ise sağ tarafımızda netleşecek. Zira hesap kitap, mantık işlerinden sağ beyin sorumlu. En güzeli azıcık gayretle beynimizi geliştirebiliyor olmamız.

 

Yetiştiğimiz kültür, neyin doğru olduğunu söylemek ve öğretmek yerine, yanlışlardan uzak tutmayı önemli buluyor. Beynimiz, sonuç (çözüm) odaklı olmak yerine, sorunu didik didik etmeye yönelik işliyor. Mevcut sistem, sürekli sorun odaklılığı bize dayatıyor!

 

Tartışılmaz "Ve'n-har” emri ilahisi muhataplarına sağlıklı ve bereketli bayramlar diliyorum.

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları