BİNBİR GECE MASALLARI

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Evlerimizi adeta işgal eden teknolojik oyuncaklarla ne derdim var bilemiyorum. Eskiden ağlayan bebeklere yalancı emzik verilirdi, şimdilerde tablet açılıyor. Ellerimizde akıllı (!) telefonlarla aynı yalanı yaşamaya devam ediyoruz. Uzun kış gecelerini dolduran sıcacık masalların yerini dergiler, fotoromanlar ve sonra radyo almıştı. Bugünlerde animeler ve manga denilen çizimler ya da sanal oyunlarla vakit geçiriyoruz. Son on yılda belki yüzlerce seneye karşılık gelecek bir hızla değişiyor dünya. Ben değişimden yanayım: "Yıkıldığı yere kadar gitsin!”

 

Birbirimizle geçirdiğimiz güzel vakitlerin yerini sosyal medya dolduruyor. Sevdiklerimizle belki hiç kucaklaşmadan, onlara sarılmadan emojilerle idare ediyoruz. Olsun, sonuçta ömrümüzü ne ile veya kiminle tükettiğimizin ne önemi var di mi? Nasılsa öleceğiz ve sonrasında neler olacağını bilmiyoruz, di mi? Dokunmayalım sarhoşa, olsun, varsın ölsün…

 

Aslında konu sadece hayatta kalmak olsaydı, Şehrazat kadar hayalperest ve akıllı olmamıza gerek kalmayacaktı. Hepimizin ortak amacı "daha iyi bir hayat” olunca durum değişti. Çünkü, bu "daha iyi” denilen ucube hedef herkese göre farklı! Elbette bu durumda hedefe giden yollar ve ödenecek bedeller de farklı olacaktır. Dostlarınızla bu alışverişi yapmanızda sorun yok. Azıcık saygı ve içten bir tebessüm yeterli olabilir. Akıllı düşman önce zihninize saldırır.

 

Yüreğin bir fonksiyonu olan "akıl” için sağlıklı olma tavsiyeleri vermek haddimi aşar. Kızınca ya da sonuca hemen varmak isteyince ne deriz, "bana masal anlatma!” diye çıkışırız di mi? Aslında daha fazla masala ihtiyacımız var. Ben bir kıssa sunayım izninizle:

 

Bir zamanlar Pers (bugünkü İran) İmparatorluğu'nda hüküm süren bir şah varmış. Bu adam birçok kadınla evlenirmiş, ancak her seferinde ertesi sabaha karısını öldürüp yeni bir eş alırmış. Zalimliği ve duygusuzluğunun ardında sadece kibir değil aynı zamanda önceki eşlerinin kendisini aldatmış olduğuna dair inancı nedeniyle, öfkesi ve güvensizliği varmış. Bir gün, Şehrazat adında güzel ve akıllı bir kız dikkatini çekmiş. Bu, baş vezirin kızıymış ve kadınların bu şekilde katledilmesine son vermek istiyormuş. Böylece babasının da yardımıyla, kendisini şaha eş olarak sunmuş ve sultan da onunla evlenmeyi kabul etmiş. Kırk gün kırk gecelik maraton…

 

Şehrazat, düğün gecesinde sultanın kendisini öldürteceğini bile bile ona masal anlatmaya başlamış. Anlattığı masal sultanın dikkatini çekmiş ama kız hepsini tamamlamadan uyuyakalmış. Pers şahı, masalın devamını çok merak ettiği için Şehrazat'ı öldürmemiş.

 

Şah ertesi gece müstakbel eşinden dün yarım kalan işini bitirmesini istemiş. Duruma hazırlıklı olan kadın önceki masalı bitirmiş fakat bu kez yeni başladığı yarım kalmış. Böylece Şehrazat, sultanın öfkesinden kaçmak için ona her gece masallar anlatarak canını kurtarmaya çalışmış. Nihayetinde, sultanın kalbi yumuşamış, öfkesi yatışmış ve eşini çok sevmiş.

 

Bizlerin kalpleri nasıl yumuşayacak bilemiyorum. Hepimiz için dilerim, Allah (AC.) hidayetini ve irfanımızı artırsın. Yoksa, seçimdi geçimdi derken kalplerimiz iyice kararıp taşlaşacak. Elbette ki her yaptığımızın iki cihanda sonuçları olacak. Ekilen biçilecek!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları