ÖĞRETMEK NEDEN KUTSAL?

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Konya Kitap Günleri'nde genç bir kız yanıma geldi. Tahminen 16-17 yaşlarındaydı, yeşil gözleri yeni yeni keşfetmekte olduğu dünyaya merakla bakıyordu. Yırtık kotunu; siyah, oldukça bol ve rahat bir gömlekle kombin yapmıştı. Elinde yeni yayınlanan kitabım vardı. Kapak resmindeki ejderha ve tavus kuşu ilgisini çekmiş olmalıydı.

 

- Bu kitabı almayı düşünüyorum, acaba içinde ne anlatılıyor? Dedi sakin bir ses tonuyla.

İçimden ince bir ‘eyvah!' sızısı aktı. En kısa şekilde nasıl anlatılırdı ki şathiye türü...

- Tasavvufi bir eser abicim, dedim toparlamak için. Umduğumun aksine, yeşil bakışlarında birazcık bile olsa ilgi uyanmadı. Kız elindeki kitabı itinayla aldığı yere bıraktı.

- Ben agnostiğim abi, neden tasavvuf okuyayım ki?

 

Zaman (Dehr) hakkında negatif konuşmak kitabımızca yasaklanmıştır. Bu nedenle yorum yapamıyorum zamanımız hakkında... Zaten günümüzde biz "zaman” derken Z Kuşağı'nı kastediyoruz. Ortam müsait olsa, o kızımızla uzun uzun konuşmak isterdim. Ailesiyle tanışmak isterdim, ilk temel eğitimi aldığı öğretmeniyle de...

 

Sizleri gnostik ve agnostik olma durumuyla ilgili kökenbilim derdine sokmayacağım. Bunlar felsefe ve mitoloji gibi kaynaklardan beslenen terimler. Kısaca ifade etmek gerekirse: "Çok da şey etmemek gerekiyor” kavrayışı gibi düşünebilirsiniz. Zira on sene önce "deizm” ile sinyal veren "dinden soğuma” olgusu, yavaş yavaş veriyor meyvelerini. "Bilgi Çağı” diye de adlandırılan yirminci yüzyıldan sonraki zaman dilimi, bence "Bilgi Çöplüğü Çağı” olarak tarihe geçmeli. Tabi bir tarih bilimi kalırsa geriye...

 

Genç kızımızın zarif laf sokuşu karşısında edeple susuşumun ardında yatan neden: suçluluk duygusu! Bir ebeveyn olarak ne ektiysek onun sonuçlarını biçiyoruz. İlkesizlik, çıkarcılık, eziklik ve daha neler karşısında sustuk. "Hak” söyleyen dillere itibar etmedik. Tavşan gibi üreyen nesillere, insan gibi yaşamayan -sözde bireyler- ekledik. Birileri güzel evlatlar, onurlu, inançlı ve şerefli vatandaşlar yetiştirdiyse, onları da kalabalıkta eledik.

 

Kadına ait olduğu makamı vermezsen, ona doğduğu yeri "dâr” edersen, çocuklar ne olacak!

Öğretmenleri hakkıyla yetiştiremezsen, onların kölesi olamazsan, çocukları kim okutacak!

Din, müfredatta yer alan sıradan bir ders midir? Ahlak bir geçmiş zaman efsanesi midir? Tarih kimlerin uydurması? Felsefe lüzumsuz kafa karışıklığı, psikoloji safsata mıdır? Başarılı genç ancak "beyin göçü” yoluyla mı mutluluğu yakalayabilir?

 

Öğretmek en kutsal görevdir! Öğretebilmek için, önce kendiniz biliyor olmalısınız. Yoksa negatif sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız. Sonra da başkalarını suçlarsınız!

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları