Bir Delinin Elinde Yok Oluşa Doğru
HICRETİ ANLAYABİLMEK
Dijital Çıplaklık
İSRAİL-İRAN SAVAŞI, ÇIKARILACAK DERSLER VE ÖNERİLER
ASIL HİCRET; ALLAH’IN YASAKLARINI TERK EDEREK EMİRLERİNİ YAPMAKTIR
Sınavları kaldırma gücümüz yok mu?
12 günlük savaş kime ne öğretti?
Netanyahu küresel ekonomiyi sabote eden intihar komandosuna dönüştü
NEHİR
“Babanın Gölgesi” İyi Bir şey mi?
BASIN DİLİ
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
İslam dininin yanı sıra diğer semavi dinlerce dünya üzerinde yaşamış, yaşayan ve yaşayacak herkesin soyu, tek yaratıcı olan Allah (CC) tarafından yaratılan Hz. Adem'le Hz. Havva'ya dayanmaktadır. Dolayısıyla tüm insanlık etnik olarak birbiriyle akraba topluluklardır. Seylan Adasına indirilen Hz. Adem ile Cidde yakınlarına indirilen Hz. Havva'nın "Buluşma Yeri” olarak belirtilen Arafat'ta buluşmasıyla başlayan ve zaman içerisinde artarak yayılan insanların tarihi süreç içerisinde dil, renk, kültür vb açılardan farklılaştığı neredeyse herkesin kabul ettiği bir gerçektir.
Çoğunluğu siyahî olan Afrika topluluklarıyla daha çok beyaz renkli olan Kuzey Yarımkürede bulunan ülke topluluklarıyla Sarı / Kızılderili gibi topluluklar şeklindeki ayrışmaların zaman içerisinde nasıl oluştuğu konusunda bilim insanlarının aşırı sıcakların insan teninde kararmaya güneşsiz ortamın da cildin beyaz kalmasına sebep olduğu gibi makul ve mantıklı görüşleri bulunmaktadır.
Kuran-ı Kerim'de belirtilen Nuh Tufanı'yla nisbeten artan dünya nüfusu gemiye sığınanlarla birlikte parmakla sayılabilecek bir nüfusa düşmüştür. İlerleyen süreçte Hz. Nuh ve gemideki arkadaşlarının soyundan gelen yeni bir nüfus kütlesi oluşmuştur. Genel kabul gören rivayetlere göre Hz. Nuh (a.s.) üç oğlu Yafes'ten Türkler, Sam'dan Araplar, Yahudiler, Ham'dan ise İranlılar ve Batı toplumları türemiştir.
Takip eden yıllarda ve çağlarda aynı merkezden gelen insanlar, çeşitli ayrıştırıcı özelliklerden dolayı birbirlerinden ayrılmışlar, hatta birbirleriyle savaşmışlardır. Biz Müslümanlar olarak Hak dinlerin dördüncü ve sonuncusu İslamiyet'in temel kitabı Kuran-ı Kerim ve onun İnsanlığa ulaştırılmasına vesile olan son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.)'in bize verdiği mesajlar üzerinden hareket etmek durumundayız, tabii ki kendimizi Müslüman olarak görüyorsak.
İslâm bir din olarak, Müslümanları doğruluğa ve iyiliğe iletmede, toplumda ve ailedeki özel hayatlarını düzene sokmada önemli bir rol oynamıştır. İslâm'ın ilk meyveleri kabile asabiyeciliğinin yok edilmesiyle verilmiştir. Bu kabile asabiyeciliği Cahiliye'de ırk ve yakınlık derecesine göre bireyin bireye, toplumun topluma bağlanması şeklinde idi. İslâmiyet bu ruhu ortadan kaldırarak ümmet fikrini getirmiş, Allah nezdinde hiç kimsenin bir diğerine soy ve ırk bakımından üstün olmadığını, üstünlüğün yalnızca takva ile mümkün olabileceğini ileri sürmüştür.
Kabile asabiyeciliğinin yasaklanmasıyla ilgili ayet şöyledir:
" Ey insanlar sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve birbirinizi tanıyabilmeniz için kabile ve milletlere ayırdık. Allah nazarında en değerliniz Allah'tan en çok sakınanızdır.”
Aynı konuyla ilgili olarak Hz. Peygamber de Veda Hutbesi'nde şöyle demektedir:
"Ey insanlar! Rabbiniz bir. Atanız bir. Hepiniz Âdem'den Âdem de topraktandır. Allah nezdinde en değerliniz, Allah'tan en çok korkanız/sakınanızdır. Şüphesiz Allah her şeyi en iyi bilen ve herşeyden haberdardır. Arabın Aceme (Arap olmayana) takvadan başka bir üstünlüğü yoktur.”
Ne yazık ki günümüzde İslam dünyasının en büyük sıkıntısı, Allah tarafından belli bir gaye için yaratılan insanların kendi iradeleriyle ortaya çıkmayan etnisite farklılığı gibi ötede hiçbir faydası olmayacak argümanlarla ayrışmalara gitmesidir. İslam dünyasının önemli bir bölümünü oluşturan Arapça, Farsça ve Türkçe konuşan ülkelerin sosyokültürel yapılarına nispeten hâkim olduğumu düşünüyorum. Birçok vesilelerle bu ülkelerde kısa ve uzun süreli bulundum. Arap dünyasında azımsanmayacak bir grup, İslam kelimesinin yanına mutlaka bir Arap kelimesini koymakta ve bunu çok önemsemektedir. Aynı şekilde İran'da yönetimde hâkim olan Farslar/Persler Fars etnisitesine çok önem vermektedirler. Türkiye ve bazı komşu ülkelerde ne yazık ki Batılı sömürgeci ülkelerin taşeronluklarını yapan kimi Kürtler, amaçlarına ulaşabilmek adını Kürtlüğü kullanmaktadırlar. Bütün bunların yanında ülkemizde veya başka ülkelerde kimileri Türklüğü öne çıkararak bir farklılaşmanın ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Oysa esas olan kişilerin sözleri ve eylemleri olmalı. Etnik unsur üzerinden değil kültürel birliktelik üzerinden hareket edilmesinde büyük fayda vardır. Bu coğrafyada yaşayan Selçuklular ve Osmanlıların bu kültürel birlikteliği daha çok öne çıkardıklarını düşünüyorum.
İSRAİL İRAN ÇATIŞMASINA DAİR BİRKAÇ SÖZ
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3
İslam Kültür ve Edebiyatında Seyahatler Üzerine Kısa Bir Seyahat 2
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 1
PİYER LOTİ TEPESİ YOKSA İDRİS-İ BİTLİSİ TEPESİ Mİ?
TÜNELDE TERÖRSÜZ TÜRKİYENİN IŞIĞI GÖRÜNDÜ
NUŞİREVAN’IN ADALETİ
DEPREMLER KARŞISINDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI?
İNSANA YATIRIM YAPMAK
LİYAKAT MI SADAKAT MI?