KURALLARA UYMAMAK BAŞIMIZA GAİLE AÇIYOR!
TÜRK İSTİHBARATININ MİLLİLEŞMESİ
Mevlana, Hoca Efendi ve Diğerleri…
Skor 1-1, kazanan Rize!
CADILAR BAYRAMI’NIZ KUTLU OLSUN MU?
Derbiyi kimin kazanacağını yapay zekaya sorduk? Yapay zeka ‘FB’ dedi
ŞEMS ve MEVLÂNÂ’NIN KARŞILAŞMASI
Enflasyondaki Düşüş Mutfakları İkna Edemiyor
AİLE YILI BİTMEDEN AİLE BİTTİ
İddia ediyorum boş iddianame!
Allah Teâlâ İyiyi, Güzeli emreder, Emrettiği İyidir, Güzeldir.
SAĞLIK BAKANINA MEKTUP
DUYMAK İSTEMİYORUZ.
Net Pozisyonları Kaçırırsan Yenmeyecek Golü Yersenen
11. YARGI PAKETİNE LGBT’DE EKLENMELİ
BİZİM KUŞAĞA OKUMAYI SEVDİREN YAZAR KEMALETTİN TUĞCU
Bocuk Gecesi Cadılar Bayramı’na Karşı
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İlk kullanılışından günümüze değin hep önemli bir edebi/estetik sözlü veya yazılı sanat türü olan şiire yüce dinimizin bakışının nasıl olduğu hep bir merak konusudur. Ne yazık ki kimi zaman konuyu bilmeyenler tarafından İslam'ın sanata bilime estetik değerlere karşı olduğu dillendirilmiştir. Oysa gerçek böyle değildir. Şiirin kısa bir tarihçesine baktığı
Şiirin önemli bir toplumsal değer ve üstünlük vesilesi olarak görüldüğü bir toplumda doğan ve büyüyen Hz. Peygamber'in şahsında bütün insanlığa gönderilen ilahi mesajlar bütünü Kuran-ı Kerim, şiir ve şairler konusunda olumlu bir yaklaşım sergilemiştir. Estetik değerlere önem veren İslam, bir sanat olarak şiire karşı çıkmamış, daha çok içeriği üzerine durmuştur. Şiir, İslam'a hizmet eden önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Ancak kimi zaman bir eğlence aracı olarak da kullanılmıştır.
Esasen teğanni yani musiki ile başladığı rivayet edilen şiir, önceleri ilahlara meliklere terennüm şekilde söylenmekteydi. Bu sözlerin vezin haline getirilmesi de o günün vazgeçilmez ulaşım aracı olan devenin hareket halindeki ritmine uygun olarak "Hıda” denen deve ezgisinin çıktığı bunun da daha sonra aruzun ilham kaynağı olduğu rivayet edilir.
Böylesi kültürel düzeyi yüksek bir topluma inen Kuran-ı Kerîm ve Peygamberimizin söyledikleri bizim İslam'ın şiir ve edebiyata bakışını belirlemede temel dayanağımız olacaktır. Bu konuda inen ayetlere ve Peygamberimizin sözlerine geçmeden önce Peygamberimizin çeşitli vesilelerle diyalog kurduğu şahsiyetlere değinmekte fayda vardır.
Bu konuda şüphesiz en öne çıkan kişi meşhur Cahiliye şairi Zuheyr b. Ebî Sulmâ'nın oğlu Ka'b b. Zuheyr (ölm. 662)'dir. Hz. Peygamber s.a.v.'ın baba Zuheyr hakkında şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: " Biz hatiplerin ve belagat sahibi kimselerin sözlerini de, Zuheyr b. Ebî Sulma'nın sözlerini de dinledik. Hiç kimseden Züheyr'in sözüne denk bir söz işitmedik.”
Ka'b, Mekke'nin fethine kadar putperest olarak kaldı. Mekke'nin fethinden çok az önce kardeşi Buceyr, İslamiyet'i kabul etmiştir. Ka'b, İslam'ı kabul ettiğinden dolayı kardeşi Buceyr'i hicvetmiştir. Bundan dolayı Hz. Muhammed tarafından gıyabi ölüme mahkum edilmiştir. Kardeşi Buceyr, kendisine Hz. Peygamber'in İslam'ı kabul etmeyen ve ona saldırıda bulunan bütün müşrik şairleri öldüreceğini bildiren bir mektup yolladı ve onun tövbe ederek İslam'a girmesini istedi. Bunun üzerine Ka'b Medine'ye gider ve Hz. Ebûbekir ile buluşur. Hz.Ebûbekir, sabah namazı bitiminde onu Hz. Peygamber'e götürür. Ka'b korkusundan dolayı sarığını yüzüne dolamıştı. Resulullah'a
-Ey Allahın Resulu, Ka'b b. Zuheyr tevbe etmiş ve Müslüman olarak senden canının bağışlanması için gelmiştir. Onu sana getirsem onun Müslümanlığını kabul eder misin?
Resulullah :
-Evet buyurunca,
-Ey Allah'ın Resulu, Ka'b b. Zuheyr benim, diyerek kendisini tanıttı. O esnada ensardan biri:
-Ey Allah'ın Resulu, bana izin verin de, şu Allah düşmanının boynunu vurayım, dedi.
Resulullah:
-Onu bırak, zira o tövbe etmiş ve yaptıklarından pişman olarak gelmiştir.
Ka'b affa mazhar olunca Resulullah ve Ensarla Muhacirinden oluşan cemaatin önünde Banet Suad kasidesini okumuştur. Peygamberimizin çok hoşuna gider ve üzerindeki hırkayı çıkarıp kendisine hediye eder. Bu hırka daha sonra Muaviye tarafından Ka'b'ın çocuklarından yirmi bin dirheme satın alınır. Muaviye'den sonra halifeler bu hırkayı iki bayramda giyiyorlardı. Daha sonra mukaddes emanetler kapsamında İstanbul'a getirilir. Günümüzde Topkapı Müzesi'nde muhafaza edilmektedir.
Ka'b b. Züheyr'in Kaside-i Bürde'si çok meşhurdur. Çoğu kez halk arasında bu kasideyle İmam Busiri'ye ait Kaside-i Büre/Bürde karıştırılır. Şifa niyetiyle okunan kaside, Bür'e Kasidesidir. İmam Busiri felçliyken bu naatı kaleme alır, sonrasında rüyasında Hz. Peygamber tarafından sırtına hırka giydirilerek mükâfatlandırılır ve sonrasında şifa bulur. Bizde daha çok tanınan kaside bu Bür'e kasidesidir. Arap edebiyatında ise Ka'b b. Züheyr'e ait olan Bürde kasidesi önemli yer tutar.
Müslüman olan Ka'b'ın İslam'ın etkisinde kalarak şiirlerine yeni bir çehre kazandırdığını görmekteyiz. Rızık kapısının ve insanların tek koruyucusunun Allah olması gibi dinî hususlara şiirlerinde yer vermiştir. Kendisini küfür ve kötü sözlerle yeren rakibine yapıcı bir üslupla uygun cevaplar vermiştir. Bütün bunlarda Kuran'ı ve Hz. Peygamber'in ahlakını kendisine rehber edindi.
BİZİM KUŞAĞA OKUMAYI SEVDİREN YAZAR KEMALETTİN TUĞCU
BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
HER ŞEY O’NU HATIRLATIYOR DEMİRDEKİ HİKMET
HAYATIN ANLAMINI KAVRAYAN İKİ ŞAHSİYET KUSS B. SAİDA VE EBU’L-BEKA ER-RUNDÎ
ASIRLIK ÇINAR ALTINDA AKŞEHİR
GAZZE KONUSUNDA DURUŞUMUZ NASIL OLMALI
TÜRKLERDEN ÇOK BATILILARIN İLGİ GÖSTERDİĞİ BİR MÜSLÜMAN TÜRK BİLGİNİ İBNİ SİNA
15 TEMMUZA NASIL GELDİK
İSLAM TOPLUMUNUN TEMEL AYRIŞMA NOKTALARINDA BİRLEŞTİRİCİ BİR ŞAHSİYET HASAN el-BENNÂ