KÜRESEL ISINMA

 

Geçen yazımızda eskilerin "Eyyam-ı Bahur” dedikleri aşırı yaz sıcaklarından bahsetmiştik. Doğu ve Batı toplumlarında farklı adlarla adlandırılan ve yıllardır süre gelen bu aşırı sıcakların önceki yıllardakinden daha fazla bir dereceye ulaşması bazı şeylerin habercisi olsa gerek. Bunu birbirinden farklı ancak kanaatimce bir yerde buluşturabileceğimiz iki sebebe dayandırmak mümkündür. Biri bilimsel "Küresel Isınma” diğeri "Kıyametin ayak izleri”.

Bilim insanları dünyanın geçmişe göre adım adım bir ısınmaya doğru gittiğini ifade etmektedirler. Bu da özelle kutuplardaki buzulların yavaş yavaş erimesiyle kendisini göstermektedir. Bu buzullar arasında dünyada "en riskli” olarak tanımlanan Britanya adası büyüklüğündeki Thwaites Buzulu'dur. Dünyada deniz suyu seviyesindeki yükselişin yüzde dördü bu buzuldan geliyor. Uydu verileri, erime hızının da giderek artmakta olduğunu gösteriyor. Bu buzulun tamamen erimesi halinde, deniz seviyesinin de yarım metreden fazla yükseleceği tahmin ediliyor.

Küresel ısınmaya yol açan sebepler arasında fosil yakıtları olarak adlandırılan kömür, petrol ve doğalgazın yaygın olarak kullanımı, Karbondioksit, metan ve azot oksitleri gibi gazların atmosfere salınması, ormanların yok edilmesi, sanayileşme ve endüstriyel faaliyetlerini sayabiliriz.

Günümüzde endüstrileşmenin bir sonucu olarak ne yazık ki sürekli atmosfere C02 pompalıyoruz. Bu pompalamayı durdurma şansı olsa belki karbon emisyonunu durdurma şansı olabilir. Ancak ülkeler arasındaki sanayi rekabeti ve özellikle kapitalist zihniyetteki gelişmiş devletlerin daha da zengin olma hırsları bunu mümkün kılmamaktadır.

Gelin küresel ısınmanın oluşumunu daha sade ve somut bir şekilde anlatalım; Güneş'ten gelen ışınlar Dünya'ya ulaştığında, bir kısmı Dünya tarafından emilirken, bir kısmı da yansıyarak tekrar uzaya geri gönderilir. Ancak, sera gazları bu yansımanın bir kısmının uzaya gitmesini engelleyerek Dünyada kalmasına neden oluyor. Bu Dünya'da kalan ışınlar, Dünyayı yavaş yavaş ısıtıyor. Bu da küresel ısınmaya sebep oluyor.

Son yıllarda başta Amerika olmak üzere dünyanın birçok yerinde meydana gelen kasırga, tayfun ve hortum gibi felaketler çok sayıda insanın ölümüne ve maddi hasara yol açmıştır. Aynı şekilde seller, depremler, yanardağ patlamaları ve tsunami dalgaları benzer büyük tahribatlara yol açmıştır. Bunların önemli bir bölümünün küresel ısınmayla ilgisi olduğu belirtilmektedir. Bu tür felaketlerin bir diğer sonucu ise su, gıda ve enerji krizlere yol açmasıdır. Bu krizler de ne yazık ki göç ve çatışmalara neden olmaktadır.

Küresel ısınmanın insan sağlığı üzerinde de etkisi büyüktür. Çok sıcak ortamlarda çalışan ve yaşayan insanlarda böbrek yetmezliği, yorgunluk ve ısı çarpması çok sık görülmektedir.

İklimsel bakımdan Yarı-Kurak zonda olan ülkemiz, bu yıl ne yazık ki bu küresel ısınmanın etkisinde çokça kaldı. Daha önceki yıllarda karşılaşmadığımız türde sıcakları gördük. Konya'mız da bundan nasibini aldı. Ağustos ayı ortalama sıcaklık değeri 23 derece civarında iken bu yaz 26 dereceye çıktı. Yine Konya'da ağustos ayı ortalama yağış değeri 5 civarında iken bu ağustosta hiç yağış görülmedi. Bilim insanları, yağışın olmamasının nem oranını azaltıp havayı kuruttuğunu, bunun da daha kavurucu bir sıcaklığa neden olduğunu söylemektedir.

Diğer husus küresel ısınmanın gerçekleşeceğine inandığımız kıyametin yavaş yavaş yaklaşmasının bir tezahürü olduğudur. Adeta kaderde yazılı olan hakikatin pratikte vuku bulmasının ayak izleridir bu. Ve insanoğlu bu mutlak sonu kendi elleriyle hazırlamaktadır. Ateş yok olmanın simgesidir. Gittikçe ısınan yeryüzü yok oluşa / kıyamete doğru adım adım ilerlemektedir. Esasen bu yok oluş yeni ve sürekli bir oluşumun da başlangıcı olacaktır. Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'de Rum Suresi 41. Ayetinde "İnsanlar kendi işledikleri sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır” der. Bu ayetten de anladığımız başımıza gelen felaketlerin sorumlusunun bizler olduğudur.

Rabbim bu felaketlerden uzak iki cihanda kendisinin koruması altında olmayı nasip etsin. Amin…


Yazarın Diğer Yazıları