MUTLULUK VE KALİFORNİYA!!!

Trende vagonun en sonundaki tekli koltukta yolculuk edeceğimi görünce sevindim; sakin ve dinlenmeye elverişli bir ortam olur diye düşündüm ama yok sanırım erken bir sevinçti…

Bir ön sıranın çapraz ikili koltuğunda oturan iki beyden biri; daha koltuklarımızda otururken başladı üst perdeden bir ses tonuyla arkadaşı ile iş değerlendirmelerini yapmaya:

- Aç bilgisayarı, bak oradaki hesaba!

- Şu değeri bir hesapla; böyle olursa şu kadar kâr…

Saydım; tam 2 saat boyunca sadece üç ya da 4 dakika sessiz kalarak tam yedi telefon görüşmesi yaptı ve biz tüm vagon, hepsini kelime kelime takip ettik. Tüm büro çalışmalarının sabah dokuz itibari ile şahidi olduk.” Ben niye bu yolculuklarıma telefon kulaklığımı almıyorum” diye kendi kendime kızarak, yorgun bir beyinle indim trenden.

Etrafımızda "ben merkezci” insanlar o kadar çoğaldı ki; nezaket barındıran, karşı tarafın yerine kendini koyan, hissiyatlı her harekete vitamin gibi sarılıyoruz.

"Kaliforniya sendromu” diyorlar ya; sanki her birimize az ya da çok bulaşıyor. Zevk düşkünlüğü, ben merkezli , para kazanıp harcamaya dayalı, tüketim odaklı bir yaşam…Seyrettiğim bir film de bu özellikteki iki hanıma:

- Siz ne üretiyorsunuz, yaptığınız bir meşgale var mı ya da resim, müzik gibi bir şeyle uğraşıyor musunuz? diye sorulunca; şaşkınlıkla” niye üretelim, biz onların hepsini satın alıyoruz zaten” diye gülüyorlardı.

Hayatın zorluklarını görmezlikten gelme, çok para kazanayım ama hiç sıkıntı çekmeyeyim, emek harcamayayım, günümü gün edeyim anlayışı ve zevk düşkünlüğü giderek artıyor. Aileyi küçük görmeler, bir eşin, çocukların sorumluluğunu almak istememek, kendinden başkasını önemsememek sanki yayılıyor.

Kaliforniya eyaletinde 1800‘lerin sonunda altın yatakları bulununca müthiş bir zenginlik oluşmuş ve tüm dünyayı etkiledikleri Hollywood, sosyal medya şirketlerinin küresel merkezi Silikon Vadisi, hayatları pembe bir dünya olarak lanse edilen ünlüler burayı mesken tutmuş. Kaliforniya zenginliğin göstergesi olmuş ama arka planda ki korkunç sayı hep saklanmış. Dünya üzerinde en çok intihar vakaları da burada olmuş ..

İnsan beynini, ruhunu rutin kadar yoran bir şey yoktur. Sürekli gez, ye, iç, tüket, eğlen… Sonuç? Kimsenin hayatına dokunmamışsın, kendine, çevrene bir çivi çakıp faydalı olmamışsın…

Ruhumuzun rahatı kendimiz kadar başkalarını sevmek de, düşünmekte, güzel işler biriktirmek de.. Hani hep yorgunuz ya; yorgunluğun kaynağı sızlanmak da, şikayette.

En güzel insan peygamberimiz( sallallahu aleyhi vessellem); yol tarifi ediyor:

- Gece olup da yatağınıza geldiğinizde; yorgunluğunuz geçsin ve güç bularak kalkayım istiyorsanız 33 kere Allah'ım seni çok seviyorum( sübhanallah), 33 kere Allah'ım sana teşekkür ediyorum (elhamdülillah), 34 kere Allah'ım sen çok büyüksün( Allahuekber) derseniz; uykudan uyanınca hem bedenen hem ruhen dinlenmiş ve güçlenmiş olacaksınız.

İnsan evladı bir zevkten bir zevke varsa, her istediğini yapsa, her gün bir yerde eğlense ağlayan bir çocuğun annesinin kucağında huzur bulup ihtiyaçlarını giderdiği gibi ancak Yaradan'ı anarak, O'na sığınarak mutluluğu yakalar


Yazarın Diğer Yazıları