Bu Seçim Başka Seçim

Birileri siyaseti ikbal yolu olarak görebilir, buradan menfaat devşirebilir, işi görülmeyince, seçilmeyince, mefaatine halel gelince küsebilir, saf değiştirebilir, dün "hayır” diyen bugün evet” diyebilir. Birileri siyaset yoluyla makam ve mansıplara gelebilir, gelemeyince yol arkadaşlarını düşman ilan edebilir, yola çıktıklarını yolda bırakabilir, yolsuzluklara bulaşabilir, siyasetten güç devşirdiğinde mahalle arkadaşlarını görmeyebilir, geriye dönüp bakmayabilir, dününü unutabilir, yağdanlık ve yağcılığı meslek edinebilir. Birileri siyaset yoluyla layık olmadığı yerlere gelebilir, siyasi gözlükleriyle doğruları ve yanlışları görmeyebilir, dün ayaklık yapanlar siyaset sayesinde bugün baş olabilir. Bütün bunlar siyasetin kötü olduğu anlamına gelmez, iyi bir aleti kötü maksatla kullananları ifade eder. Bunlar dün de vardı, bugün de, yarın da olacak

Biz siyaseti hep Allah'ın rızasını kazanmak için yaptık, yapıyoruz. "Sizden biriniz bir kötülük gördüğünde eliyle düzeltsin, ona gücü yetmezse diliyle düzeltsin, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu da imanın en zayıf halidir” buyuran Efendimizin tavsiyesine uymak için yaptık, yapıyoruz. Biz siyaseti günümüz şartlarında bir cihad ibadeti olarak, insanımıza hizmet yolu olarak gördük ve bu inançla yazdık, çizdik, anlattık, böyle görmeye devam edeceğiz.

Bugüne kadar epeyce siyaset yaptık, hizmetlerden ve hezimetlerden bahsettik. Nankör tiplerden olmadık, doğruları söylemeye çalıştık. Biliyorum benim ifadelerim, yazılarım birilerinin hoşuna gitmedi. Nitekim "Hoca siyaset yapma, bu sözler sana yakışmıyor, sen köşene çekil, başka işlere bak, Kur'an'ını oku” diyenler de oldu.

Bugün yeni bir güne doğrulduk, farklı bir seçime hazırlanıyoruz. Bugün susma zamanı değil, doğruları söyleme, bir kişiyi daha ikna etme zamanı. İçeride ve dışarıda bu ülkenin yolunu kesmek isteyenlere derslerini verme zamanı. Ülkenin üzerinde kara bulutların dolaştığı, bölünme, parçalanma tehlikesinin, beka meselesinin yaşandığı, çevremizin ateş çemberiyle sarıldığı, başlanan onlarca mega projenin devam ettiği, dünyanın terör örgütlerini kullanarak üstümüze geldiği, İsrail zulmünün ayyuka çıktığı bir dönemde, Erdoğan gibi cesur, tecrübeli ve dik duran bir liderin arkasında durma zamanı.

Ben hocayım diye köşeye çekileyim, sen etliye- sütlüye karışma, öbürü gelen ağam giden paşam desin, her kesime gülücük dağıtsın, menfaatine ve ticaretine baksın. Peki, doğruları kim söylesin, doğru siyaseti kim yapsın? "Sahipsiz vatanın batması haktır /Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır” diyen Akif'e kulak vermeyecek miyiz? Dedik ya, bizler particiliği (siyaseti) bir menfaat yolu olarak görmedik, görmüyoruz, aksine bir ibadet olarak telakki ediyoruz. "Cihad” dediğimiz kavramın bir şubesi olarak gördük ve görüyoruz siyaseti.

Evet, "cihad”, yani din ve ulvi değerler uğruna mücadele etmek, her Müslüman'ın üstüne farzdır. Hep birlikte bu yükü omuzlamalı, her Müslüman memleket ve din meselesiyle ilgilenmeli, meydanı sahtekarlara bırakmamalıdır. Herkes elinden geleni, gücünün yettiğini yapmalı. İşte bizim gücümüzde dün ve bugün yazmaya yetiyor, biz de onu yapıyoruz.

Artık incinme ve incitme zamanı değil. Görüşlerimize yakın bildiklerimizle hep dayanışma içinde olmalı, muhalefeti daha bir anlayışla yapmalı, güzel yapılanları takdir de edebilmeliyiz.

 

Hazreti Mevlana ne güzel buyurmuş:

"Dün dünde kaldı cancağazım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım” diyen Hazreti Mevlana asırlar öncesi bize ışık tutuyor, değişimden ve değişmekten söz ediyor. Akmaktan, durulmaktan bahsediyor, düne takılıp kalmayın diyor.

Birçoğumuz maalesef düne takılıp kalıyor. Yeniliğe, değişime ayak uyduramıyor. Bu konuda gençler daha değişimci, yeniliklere daha açık, epey oranda yüzer -gezer oylar var. Onun için hiçbir parti sabit oyundan bahsedemiyor, hiçbir parti seçmeni çantada keklik göremiyor. Seçmen eski seçmen değil, siyasetçi de bunun farkında. Hani demişler ya, "değişmeyen sadece değişimdir”.

Önemli bir seçime gidiyoruz. 24 Haziranda önümüzdeki yüz yıllarımızı oylayacağız. Önümüzdeki yıllarımız kısır çekişmelerle mi geçsin, yoksa seri karar alan güçlü hükümetlerimiz mi olsun? Başlanmış projeler bitirilip Türkiye orta gelir tuzağını kırsın mı, yoksa onlarca mega proje rafa mı kalksın? FETÖ ve PKK terör örgütlerine gün doğsun ve af mı çıksın, yoksa bunlar ihanetlerinin cezasını çeksin mi? Atağa geçen, silahını yapmaya kalkan Türkiye'nin önü mü kesilsin, yoksa Türkiye, İslam aleminin ve mazlumların umudu olmaya devam mı etsin? İşte bu soruların olumlu veya olumsuz cevabını vereceğiz 24 Haziran günü. Parti taassubumuz, takıntılarımız, tepkilerimiz, eleştirilerimiz geride kalmalı, özellikle milli varlığımıza, bütünlüğümüze göz diken dış ve iç güçlerin senaryolarına karşı "Cumhur İttifakı”nın yanında olmalıyız. Birilerine olan şahsi kinimiz adaletsiz olmamıza yol açmamalı, şahsi hesaplarımızla hareket etmemeliyiz. Gerekirse "ben yanılmışım” diyebilmeliyiz. Şunu unutmamalıyız; partiler din değildir, isimler değişmez değildir. Birileri gider birileri gelir, ama biz hep millet olarak kalacağız. Bunun yolu da yeni cumhurbaşkanlığı sistemiyle mümkün olacaktır. Yeni sistemin de mimarı Sayın Erdoğan'dır. Avrupalının Erdoğan korkusu ve Erdoğan karşıtlığını düşündüğümüzde onun arkasında durmamızın ne kadar önemli olduğunu anlarız.


Yazarın Diğer Yazıları